İslam İşbirliği Teşkilatı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle dün İstanbul’da olağanüstü toplandı. Gündem Trump’ın kararıyla Kudüs’ün “tarihi statüsüne yapılan tecavüzü” değerlendirmekti. Zirve, Erdoğan’ın “Kudüs’ü Filistin devletinin işgal altındaki başkenti olarak tanıma” çağrısı ile başladı.
Papa, Putin ve Macron dahil çok sayıda liderle görüşme gerçekleştiren Erdoğan zirve konuşmasında, “işgal ve terör devleti olarak” nitelediği İsrail’in Trump’ın tek taraflı kararıyla ödüllendirildiğini vurguladı.
ABD’nin gücüne dayanarak haksız bir karar aldığını vurguladı: “Dünya sizden ibaret değil, BM’nin üyesi 196 üye var. Siz Amerika olarak güçlü bir ülke olabilirsiniz, silahlarınız olabilir, 16 nükleer başlığa sahip bir Amerika olabilirsiniz, bol miktarda uçaklarınız olabilir. Ama bunlar sizin güçlü olduğunuzu ifade etmez. Eğer haklıysanız güçlüsünüz, eğer haklı değilseniz şunu bilin ki hiçbir zaman güçlü olamazsınız. Barışı isteyenlerin değil, imkansız hale getirenlerin yanında duran ABD, terörizmle yoğun mücadelenin yürütüldüğü böyle bir dönemde, tüm fanatiklerin ekmeğine yağ sürmüştür.”
Washington’un YPG gibi terör örgütlerine verdiği desteği de hatırlatan Erdoğan’ın İslam ülkelerine ve Avrupa’ya Filistin devletini tanıma çağrısında bulundu.
***
1969’da Mescidi Aksa’ya yapılan saldırıya tepkiden sonra Suudi Arabistan’ın öncülüğünde kurulan ve halen merkezi Cidde olan Teşkilatın bu kritik zirvesine Suudun katılımının bakan yardımcısı düzeyinde olması dikkatlerden kaçmadı.Kral Selman zirveye katılmazken bakanlar kurulunu toplayarak Trump’tan Kudüs kararını geri almasını istemek zorunda kaldı. Medyasına Kudüs yasağı getiren ve zirveye neredeyse en alt seviyede katılan Suud Yönetiminin Trump’ın kararını “kınamak” zorunda kalması göstermelik bulundu.
Zirveye katılmadan yapılan bu kınama Riyad’ın bölgesel meşruiyet bunalımının bir göstergesi olarak kayıtlara geçti. Yine, Riyad’ın İslam dünyasının Kudüs hassasiyeti konusunda liderliği Ankara’ya kaptırması olarak da değerlendirilebilir. Zira hem Trump yönetimini hem de İsrail’i en net şekilde eleştiren ve zirveyi toplayan irade Erdoğan’a aitti.
Pew’in son algı çalışmasında Ortadoğu halkları nezdinde Erdoğan’ın “bölgede en yüksek olumlu algıya sahip lider” ve hatta bir “istisna” olarak çıkması da asla bir tesadüf değil. Zira müslümanların sorunlarını özcü bir karşıtlığa düşmeden Batı’ya anlatan tek lider Erdoğan. Kudüs krizinde de ABD’ye “gücüne dayanarak gayri meşru bir karar alıyorsun” uyarısını en etkili şekilde yapan lider Erdoğan oldu. Hem de bunu Hristiyan ve Museviler dahil tüm insanlığa işbirliği önerisiyle birlikte yaptı.
***
Erdoğan’ın Trump’ın kararını eleştirmesinin ve zirveyi toplamasının Washington’u rahatsız ettiği aşikar.Nitekim Amerikan ulusal güvenlik danışmanı McMaster Salı günü yaptığı bir konuşmada Katar ve Türkiye’yi “radikal ideolojinin yeni sponsorları” olarak suçladı. McMaster’ın Türkiye ve Katar’ı hedefe yerleştirirken, Suudi Arabistan’ı radikalizm konusunda “onlarca yıl önce bu örgütlerden bazılarına destekte” bulunduğunu söyleyerek bugünler için aklaması da ilginçti. Hele hele, AK Parti’yi de radikal bulduğu Müslüman Kardeşler modeli birlikte anması ve “Türkiye’nin Batı’dan kopuşunun” sebebi olarak nitelemesi Trump Yönetiminin gidişatının ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor.
Ayrıca, bu beyan akıllara Suud veliahtı Selman’ın “ılımlı İslam” söylemini de getiriyor. Anlaşılan Trump’ın Pazartesi açıklayacağı yeni Amerikan güvenlik stratejisi Ortadoğu ayağında sadece İran’ı “haydut devlet” olarak görmekle yetinmeyecek. Türkiye ve Katar’ı da “yeni bir tehdit” tanımlamasına sokacak.
***
Başkan Trump’ın Ortadoğu’ya negatif etkisinin yeni bir aşamasındayız. Aslında her şey Mayıs ayındaki Riyad Zirvesi ile başladı. Arap liderlerle İran’a karşı blok oluşturma ve radikalizmle mücadeleyi görüşen Trump, aynı gezide İsrail’e uğrayarak yeni stratejisinin üçüncü unsurunu pekiştirdi. O halde Trump Yönetiminin Ortadoğu stratejisinin üç boyutunu şöyle sıralayabiliriz.1-Arapları İran’a karşı bir blok haline getirmek. İran’ı sınırlandırma stratejisi açıklandı.
2-Buna uymayacak Katar ve Türkiye’yi radikalizm sponsorluğu suçlamasıyla hizaya getirmek.
Katar ablukası geldi, Türkiye için de hazırlıklar devam ediyor.
3-İsrail-Filistin Barış sürecine odaklanma adı altında İsrail’in çıkarlarını korumak ve ilerletmek.
Kudüs’ü İsrail başkenti tanıma kararı geldi. Filistin’de çatışma başladı, yakında Barış süreci dayatması da netleşir. Dördüncü bir boyutun da Rusya’nın Ortadoğu’da artan ve nüfuzuyla ilgili olduğu öngörülebilir. Trump’ın yeni güvenlik stratejisi Ortadoğu’yu yeni türbülansa sürüklüyor.
Bölgedeki güç dengeleri de tehdit algıları da köklü değişimlere gebe.
[Daily Sabah, 14.12.2017, “Erdoğan calls for braver unity against injustice at OIC Summit” başlıklı metnin Türkçesidir.]
.