Bu rapor uluslararası hukukun ilgili kuralları temelinde İsrail’in saldırılarını inceleme konusu yapmaktadır. Bu bağlamda İsrail’in 7 Ekim 2023’te başlattığı ve halen devam ettirdiği saldırılarının meşru müdafaa hakkına dayandırılıp dayandırılamayacağına, saldırılarla uluslararası insancıl hukukun hangi kurallarının ihlal edildiğine ve bu ihlallerden ne tür suçların doğduğuna dair tespitler yapılmaktadır. Raporun son kısmında ise İsrail’e karşı ya da İsrail ile ilgili yürüyen yargısal süreçler değerlendirilmektedir
Yücel Acer
Fethullah Bayraktar
Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması’nın daha ileri ve bölgesel bir boyutta devamı niteliğindeki Avrupa Yeşil Mutabakatı’na tüm sektörlerdeki politikaların entegrasyonu ve kurulacak olan Emisyon Ticaret Sistemi’nin AB ile uyumlu hale gelmesi; Türkiye’nin Birlik üyeliği, ticari menfaatleri, sürdürülebilir bir ekonomiye sahip olması ve uluslararası camianın önemli bir üyesi olması açılarından kaçınılmazdır. Bu entegrasyon sürecinin etkileri ve zorlukları, AB’de tartışıldığı gibi hemen akabinde Türkiye’nin de gündeminde eş zamanlı olarak yerini almaya başlamıştır. Bu doğrultuda rapor ilgili araştırma ve tartışmaları değerlendirmeyi ve çıkarımlar üretmeyi amaçlamaktadır.
Fahri Yavuz
Ela Atış
İlkay Dellal
M. Nisa Mencet Yelboğa
Bu rapor 15 Nisan 2023’te başlayan iç savaşın üzerinden geçen bir yılın ardından Sudan’da krizin nereden nereye geldiğini, maliyetini ve aktörlerini, uluslararası güçlerin Sudan’daki politikalarını ve hedeflerini, sorunun çözümü için atılan adımları ve girişimleri ele alarak gelecekte yeni bir Darfur krizinin yaşanıp yaşanmayacağını tartışmakta ve son olarak krizin çözümüne yönelik önerilerde bulunmaktadır.
Washington’ın Ortadoğu bölgesine yönelik “çift sütunlu” politikasının sütunlardan birini oluşturan İran, 1979 İslam Devrimi ile birlikte müttefiklikten ABD ile sürekli çekişen bir ülke konumuna gelmiştir. Bu doğrultuda Tahran’ın devrimle birlikte geliştirdiği argümanlar Washington’ın bölgedeki misyonu ve çıkarlarıyla ciddi anlamda çatışmaktadır. İran devrimle birlikte “Ne Doğu ne de Batı, İslam Cumhuriyeti” sloganıyla dönemin iki blokunu da reddederek “Bağlantısızlar” hareketine katılmıştır. Ancak son dönemlerde İran, artan Batı baskısıyla birlikte “Doğu’ya Bakış” söylemini geliştirerek Rusya ve Çin’e yakın politikalar izlemektedir. Bu politikalar doğrultusunda Tahran’ın Moskova ile ilişkileri askeri iş birliklere yöneldiği için ABD ile İran arasında bir gerilim unsuru olarak değerlendirilmektedir.
Bu raporda, belirtilen çerçevede öncelikle akıllı şehir olgusu genel olarak incelenmekte ve süreç içindeki teknolojik değişimlerle gelişen boyutların izi sürülmektedir. Ardından dijital ikiz teknolojisi akıllı şehirleri gelişmiş bir boyuta taşıma potansiyeli üzerinden incelenmektedir. Bu kapsamda dijital ikizin tarihsel gelişimi, bileşenleri, kullanım alanları, şehirlere yönelik potansiyel katkıları ve farklı uygulama örnekleri ve olası risk alanları ele alınmaktadır. Ayrıca bu alanda Türkiye’deki gelişmeler, uygulamalar ve geleceğe dair beklentiler de değerlendirilmektedir.
Bu raporda kamusal iletişimi merkeze alan bir bakış açısıyla hareket edilmiş ve esas olarak yerel yönetimler özelinde kamusal iletişimin dijital evresine odaklanılmıştır. Bu amaçla ilk olarak teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan yeni dijital iletişim evreni incelenmiştir. İzleyen bölümlerde belediye-vatandaş ilişkisinde yaşanan dönüşüm ve bu dönüşümü sağlayan yeni dijital iletişim araçlarına odaklanılmıştır. Bu çerçevede kamusal iletişimin hizmetine sunulan web sayfaları, sosyal medya platformları, mobil teknolojiler, açık veri portalları ve akıllı kullanıcı arayüzleri, blokzincir ve YZ gibi diğer yükselen teknolojiler ayrıntılı bir şekilde aktarılmıştır. Son bölümde ise dijital iletişimle birlikte ortaya çıkan fırsatların yanında tehditlerin de dikkate alınması gereğinden hareketle çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Raporda yeni dijital iletişim araç ve kavramlarının incelenmesinin yanında Türkiye’deki belediyelerden somut kullanım örneklerine de geniş bir şekilde yer verilmiştir.
Bu raporda kentsel dönüşüm konusu afet yönetiminin risk azaltımı boyutu çerçevesinde ele alınmaktadır. Son yıllarda hayata geçirilen kentsel dönüşüm projeleri afet politikalarında etkili bir risk azaltım stratejisi olarak görülmektedir. Bu kapsamda raporda farklı ülkelerde deprem, sel ve iklim değişikliği gibi afet türleri ve riskleri kapsamında yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarının örnekleri yer almaktadır. Ayrıca farklı kentlerde yerel yönetimlerin öncülüğünde yürütülen kentsel dönüşüm projelerinin örneklerine de yer verilmektedir.
DevamıRaporda şehirlerin çevresel kırılganlıklarını azaltan üç önemli yaklaşım ele alınmaktadır. İlk olarak kentsel alanda normalin üzerinde ortaya çıkan yağmur suları ve artan su arzının etkin yönetimine odaklanan sünger şehir modeli incelenmiştir. İkinci olarak döngüsel ekonomiyle de bağlantılı şekilde etkin kaynak yönetimine dayanan ve kaynakların atık olmasını engelleyen bir çabayı ifade eden döngüsel şehir modeli ele alınmıştır. Ardından günlük yaşamda hareketliliği en az düzeye indirgeme çabalarını ifade eden, karbon emisyonunu düşürmeyi ve gündelik yaşamı kolaylaştırmayı amaçlayan kompakt şehir modeli irdelenmiştir. Son olarak ise Türkiye’deki çevre başlıklı yönlendirici ulusal politika belgeleri üzerinden şehirlere dair değerlendirmeler yapılmıştır.
DevamıEkonomik ve sosyal hayatın odak noktası olan şehirleri afetlerin olumsuz etkilerinden koruyabilmek için yeni yöntem arayışları hızla devam etmektedir. Dirençlilik ve dirençli şehirler kavramları bu açıdan öne çıkan başlıklardandır. Şehirlere yönelik olası riskleri en aza indirgeyerek, bu belirsizlikleri ortadan kaldırma kapasitelerini geliştirecek bir anlayış olarak dirençli şehirler, bu rapor kapsamında ele alınmıştır. Afet yönetimi açısından dirençliliğin anlamı ve özellikle depremler açısından dirençli şehirlere yönelik çalışmalar incelenmiştir. Bu bağlamda şehirlere yönelik dirençlilik çalışmaları, uygulamalar, uluslararası ve ulusal gelişmeler rapor kapsamında değerlendirilmiştir. Türkiye’de dirençli şehirler oluşturma yönündeki uygulamalar ve depreme hazırlık yönünden kentsel dönüşüm çalışmaları da bu kapsamda irdelenmiştir.
SETA Güvenlik Radarı’nın son sayısında, 2023 boyunca Türk dış, güvenlik ve savunma politikalarını şekillendiren önemli olayları derinlemesine inceliyoruz. Analizimiz, Türkiye’nin gelişen stratejik ortamının etkileşim içindeki boyutlarına odaklanıyor. 2023’ün temel dinamiklerini yakından inceleyerek Türkiye’nin dış politikasının 2024’teki muhtemel seyrine projeksiyon sunmayı hedefliyoruz.
Bu raporda Türkiye Yüzyılı’na girerek yenilenen ve TBMM’yi Cumhuriyet’in yeni yüzyılına taşıyan parlamenter grubunun profil analizi yapılmıştır.
Raporda öncelikle Türkiye’nin anayasa tecrübesi ve anayasal vesayetle mücadele süreci aktarıldıktan sonra hayata geçirilen on dokuz Anayasa değişikliğine rağmen neden halen yeni bir anayasa ihtiyacı olduğu ele alınmıştır. Sonrasında ise demokratik katılıma dayanan modern yeni anayasa yapma yönteminin nasıl uygulanabileceği Türkiye’nin geçmiş tecrübeleri ile birlikte incelenmiştir.