Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak ilan ettiği günden beri Türkiye'nin attığı adımlar yoğun bir şekilde tartışılıyor.
Devamı
SETA Washington Genel Koordinatörü Dr. Kadir Üstün: Uluslararası kamuoyu Türkiye ile birlikte hareket ederken İsrail ve ABD yönetimi öngördükleri ama bu kadarını beklemedikleri bir yalnızlık içinde kaldı
Devamı
Trump’ın ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı, hem BM Güvenlik Konseyinde hem de BM Genel Kurulunda ezici bir çoğunlukla kınanmıştır. Filistin konusu, ABD’nin küresel vicdanı ve ortak ahlaki mutabakat noktalarını ihlal etmenin de maliyet doğurabileceğinin bir göstergesi olmuştur. Trump yaklaşımını dengelemenin en etkili yöntemi, bu yaklaşımın ABD’nin maddi çıkarlarına da dokunabileceğini göstermektir.
ABD, veto yetkisi yeterli gelmeyince tehdit vetosunu devreye soktu. Washington yönetimi, eski dönemlerde daha sofiste bir şekilde, “düzenin sahibi benim” yaklaşımıyla ve diplomasi sosuyla sonuç almaya çalışırlardı. ABD’nin bu kadar açıktan tehdide başvurması, artık giderek etkisizleştiğinin de göstergesi. Zaten ABD bunun farkında olduğu için, Trump’ın güvenlik stratejisi, çok kutupluluğa gidişi engelleme üzerine inşa edildi.
Kudüs konusunda ABD'yi bile karşısına alan Türkiye asıl Körfez'i sıkıştırmış oldu. Meşruiyetleri çatırdayan Arap yöneticilerinin bazıları, Erdoğan'a yeni sözlü saldırılarda bulunabilirler.
Hepimiz biliyoruz ki istenen şey, çatışmanın yaygınlaşması ve mezhebi bir karaktere bürünmesi. Böylelikle İslam dünyasında bir daha geriye dönülemeyecek bir çatlak yaratılacak ve bu çatlaklar üzerinden sömürgeci güçler istedikleri gibi at koşturacak.
İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Köse, "Bana göre meselenin çözülmesinin tek bir yolu var. Bu da ABD'nin Filistin'e değil de İsrail'e baskı uygulayarak anlaşmaya zorlamasıdır." dedi.
Devamı
Önümüzdeki günlerde açıklanması beklenen Güvenlik Stratejisi ise Trump yönetiminin dış politikada nasıl bir yol izleyeceği konusunda bir yol haritası niteliğinde olacak.
ABD bölgede hegemonik bir güç olmasına rağmen bu rolü hakkıyla oynama konusunda sıkıntılar mı yaşamaktadır? Yoksa ABD bölgede hegemonik bir güç olmaktan uzak ve nüfuzu da sallantıda olan bir devlet midir? Başka bir şekilde ifade edecek olursak, ABD-İsrail ikilisi böylesi bir karara, bölgede güçlerinin zirvesine çıktıkları için mi, yoksa bir düşüş yaşadıkları için mi imza attılar?
SETA DC tarafından düzenlenen Kudüs panelinde konuşmacılar, ABD Başkanı Trump'ın kararının gerçek diplomatik müzakereler sonucunda değil, iç politik hesaplarla alındığı konusunda birleşti.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Kudüs kararına tepkileri ve çözüm sürecinde gelinen son noktayı değerlendirdi.
Kudüs’ün statüsünü belirleme yetkisi Allah’tan Trump’ta veya herhangi bir ülkenin başkanında değil. Trump bu kararıyla BM kararlarını çiğnedi, zaten ilerlemeyen “barış sürecini” dinamitledi ama Kudüs’ün statüsünü tayin etmedi.
SETA Strateji Araştırmacısı Talha Köse Trump ve Netanyahu’nun Kudüs kararının arkasındaki çıkarları hakkında değerlendirmede bulundu.
Trump ülkesini dünyada yalnız bırakacak bir karara imza atmakla kalmadı. Barış sürecindeki sözde tarafsız rolünü de tümüyle kaybetti.