SETA > Yorum |
Deneyimlerimiz Bize Ne Söyler

Deneyimlerimiz Bize Ne Söyler?

Cumhur İttifakı liderleri ve aktörlerinin açıklamalarında yeni bir çözüm süreci vurgusu yok. PKK'nın silah bırakması ve kendisini lağvetmesi için yeni bir siyasi yaklaşımın geliştirildiği her fırsatta dile getiriliyor.

Cumhur İttifakı liderleri ve aktörlerinin açıklamalarında yeni bir çözüm süreci vurgusu yok.

PKK'nın silah bırakması ve kendisini lağvetmesi için yeni bir siyasi yaklaşımın geliştirildiği her fırsatta dile getiriliyor. Bu yeni siyasi yaklaşımda; "müzakere", "ön şart", "al-ver", "yol haritası", "taleplerin somutlaşması", "muhataplık", "izlenecek prosedürler" gibi süreçlerin olmadığı vurgulanmasına rağmen, medyada ve kamuoyunda böyle bir beklentinin oluşturulması yeni sorunlara yol açabilir. Mesele karmaşıklaştığında, zamana yayıldığında, konu ile ilgisi olmayan hususlar sepete eklendiğinde, doğrudan tarafı olmayan kişiler kendilerine görev çıkardığında, siyasi menfaat elde etmek isteyen çevrelerin bozucu hamleleri kolaylaşır.

Yakın dönemde, HDP ve PKK'nın heba ettiği bir çözüm süreci var. Devlet ve iktidarın tüm iyi niyetli tutumuna ve risk almasına rağmen terör örgütü ve siyasi uzantısı küresel güçlerin oyun planına göre hareket ettiler. Süreci sabote ederek, kendi çıkarları için kullanmak istediler. Süreç sabote edildiği için başka maliyetler ve yeni sorunlar ortaya çıktı. Deneyim bu anlamda önemlidir. Gelinen süreçte, PKK terör örgütü Türkiye ve Irak'ta en güçsüz dönemini yaşıyor. Suriye'de yeni bir denklem var. Yani PKK'ya yatırım yapan büyük güçlerin planını, Türkiye mücadele ederek bozdu. Devlet, terörle mücadelenin her alanında kapasite geliştirdi.

PKK'nın silah bırakması ve DEM Parti'nin Türkiye partisi olması için oluşan bu fırsat penceresi yanlış bir yöne kanalize edilmemelidir. Tartışmaların çözüm süreci gibi lanse edilmesiyle, bitme noktasına gelen PKK'ya yeniden propaganda yapma imkânı verilmemelidir. Kamuoyunda yapılan tartışmalar da terör örgütünün görüşlerinin, söylemlerinin yeniden seslendirildiği bir düzleme taşınmamalıdır. Terör örgütünün söylemlerini normalleştirme riski barındıran bakış açılarına fırsat tanınmamalıdır. Burada DEM Parti'ye düşen rol bellidir. DEM Parti, "Kürtlerin siyasi temsilcisi" olarak değil, PKK'nın siyasi uzantısı olarak görüldüğü ve böyle hareket etmeyi sorun olarak görmediği için çağrının muhatabıdır. Yani, Türkiye partisi olarak yeni bir siyaset inşa etmesine yönelik bir çağrının muhataplığı söz konusudur.

Yeri gelmişken bir kez daha vurgulamakta yarar var. Yıllardır yanlış bir şekilde DEM Parti ve öncülleri, "Kürt siyasal hareketi" olarak işaretleniyor. DEM Parti geleneğinin bunu böyle tanımlaması bilinçli bir politikanın sonucudur. Sanki tüm Kürtleri kendilerinin temsil ettiği gibi bir yanılsama oluşturmak amaçlanmıştır. Maalesef medyada bu kullanım normalleştirilmiştir. Bu tuzağa, DEM Parti'ye uzak olan çevreler bile düşmektedir. DEM Parti ve onun öncüsü partiler, Kürtlerden de oy alan partilerdir. Ancak bugüne kadar yapılan seçimlerde Kürt seçmenin çoğunluğunun oyu başka partilere yönelmiştir. Dolayısıyla nasıl ki diğer partiler, bir kimliğin "siyasal hareketi" olarak tanımlanamazsa DEM Parti de "Kürtlerin siyasi hareketi" olarak tanımlanamaz.

DEM Parti, burada terörsüz Türkiye için oluşturulan yeni yaklaşımın siyasetini değil, üzerine düşen sorumluluğun gereğini yapmalıdır. Terörün lağvedilmesi ve PKK'nın silah bırakması için kendi iradesini ortaya koymalıdır. PKK'nın argümanlarının ve söylemlerinin taşıyıcılığına devam etmemelidir. PKK'nın silah bırakması için başlatılan bu yeni siyasi yaklaşımın çerçevesi iyi tanımlanmalı ve sürekli hatırlatılmalıdır. Konuşulan mesele açıktır. Cumhur İttifakı tarafının yaptığı açıklamalardan anlaşılan, ön şartsız silahların bırakılması, PKK'nın kendisini lağvetmesidir. Terörsüz bir Türkiye ortamında da demokratik adımların daha kolay ve hızlı atılacağının beklenmesidir.

[Sabah, 3 Ocak 2025]