UCM Savcısı Karim Khan, 20 Mayıs 2024 tarihinde Ön Yargılama Dairesi'ne sunduğu talebinde Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar, Hamas'ın El Kassam Tugayları olarak bilinen askeri kanadının komutanı Muhammed Deif, Hamas Siyasi Büro Lideri İsmail Haniyeh, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında yakalama kararı verilmesini talep etmişti.
DevamıToplumun sinir uçlarına dokunan ve infiale sebep olan suçlar meydana geldiğinde ilk akla gelen tepkilerden birisi suç için öngörülen cezaların artırılması oluyor. Geçmişte bu yönde çok sayıda "tepki yasası" çıkarılmıştı. Ancak hemen belirtmek gerekir ki Türk Ceza Kanunu'nda öngörülen cezalar hem geçmişle kıyaslandığında hem de diğer ülkelerin ceza yasaları incelendiğinde zannedildiğinin aksine gayet yüksektir.
Devamı"Almanya bu zamana kadar insan hakları ihlalleri konusunda Türkiye'yi eleştiriyordu, artık bu eleştirisinden vaz mı geçti?"
Türkiye'de son iki anayasamızı darbeciler ve destekçileri yaptı. Siviller yeni bir anayasa yapımını başaramadı. Ancak var olanı değiştirebildiler.
Geçtiğimiz 7 Ekim, İsrail'in Gazze'ye en ağır silahlarıyla saldırmaya başlamasının birinci yıldönümü idi. İsrail bu bir yıl içerisinde 41 binin üzerinde Filistinli sivili öldürmüş, 100 bine yakınını yaralamış ve 1,5 milyondan fazla Gazelli Filistinliyi yaşadıkları evlerden-kasabalardan sığınma kamplarına sürmüştür. Eşine az rastlanır bu caniliğin durdurulması için uğraşan Türkiye gibi ülkelerin çabalarına rağmen, İsrail'in yanındaki Batı koalisyonun bütün insani değerleri hiçe sayarak verdikleri destek, İsrail'in daha da pervasızlaşmasına yol açmış ve açmaya da devam etmektedir.
1982 Anayasası'nın kabulünden kısa süre sonra, 1980'lerin sonlarından itibaren, yeni anayasa arayışı gündeme gelmiş ve günümüze kadar kesintisiz tartışılan bir konu olmuştur. Türkiye'nin neden yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu sorusuna verilen cevaplardan birisi olarak 1982 Anayasasının askeri bir darbenin ürünü olması ve Anayasanın hazırlanmasında millet iradesinin olmaması görüşü öne çıkmıştır. Bu eksiklik Anayasanın meşruiyetinin daima sorgulanmasına sebep olmuştur. Ayrıca 1982 Anayasasında yapılan bütün değişikliklere rağmen Anayasanın üzerinde hala 12 Eylül rejiminin izlerinin bulunması temel gerekçelerden birisidir.
7 Ekim günü başlayan ve halen devam eden saldırıları ile İsrail, Gazze'de ve diğer Filistin topraklarında insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir insani kıyımı gerçekleştirmeye devam ediyor. Bu kıyımı, en yakın tarihli örneklerinden birisi olan Bosna Hersek'teki kıyımlardan da farklı olarak bütün görsel kanıtları ile tüm dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleştiriyor.
DevamıDarbenin üzerinden 44 yıl geçti. Vesayet mekanizmalarından arınmada çok önemli adımlar atılsa da 12 Eylül darbesinin kalıntıları hâlâ temizlenemedi. Daha bir hafta önce "teğmenler hükümete mesaj verdi" diyebilen zihniyetin varlığı bir kez daha görüldü. Bu da bize gösteriyor ki, görünüşte darbelere ve vesayete karşı olduğunu söyleyenlerin içerisinde azımsanamayacak bir oranda "geçmişe özlem" vardır. Geçmiş günlerden kasıt, tabi ki darbecilerin "halkı ve sivil siyaseti hizaya soktuğu" dönemler.
DevamıEkim ayında TBMM'nin açılmasının ardından Ankara'nın ve siyasetin gündemi tekrar hareketlenecek. Meclis'in gündeminde çok sayıda önemli kanun teklifi var. Yasama yılı bitmeden tamamlanmaya çalışılan ama yetişmeyen ve dokuzuncu yargı paketi olarak anılan yasa teklifi de bunlardan birisi. Ancak asıl gündem yeni anayasa ile ilgili atılacak somut adımlar olacaktır.
İsrail'e Karşı Yargı Süreçleri ve Türkiye'nin Soykırım Davasına Müdahil Olması
Türkiye’de yargı reformu nasıl bir tarihsel arka plana sahip? Yargı reformunun yoğunlaştığı alanlar neler? 9. Yargı Paketi’nin gerekçesi nedir ve hangi değişiklikleri getirmektedir?
FETÖ, ilk yıllarından itibaren asıl faaliyetlerini ve hedeflerini daima perdelemiş ve amaçlarına ilişkin haberleri hep inkâr etmişti. 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı olamayınca bu inkâr stratejisini en üst düzeyde devam ettirmiştir. Yargılanan sanıklar kendileri ile ilgili bütün iddiaları reddettikleri gibi diğer sanıkları ve örgütü de suçlamaktan özenle kaçınmıştır. Bunları yaparken daima belirsiz kimseleri suçlamışlar ve darbe girişimi üzerine birtakım şüpheler oluşturmaya çalışmışlardır. Nitekim Fetullah Gülen de 15 Temmuz için "tiyatro" ve "senaryo" gibi tabirler kullanmış, darbecilerin hiçbirisini tanımadığını iddia etmiş ve suçu üzerinden atmaya çalışmıştır. Ayrıca FETÖ bu inkâr stratejisinin yanında 15 Temmuz yargılamaları üzerinden askeri öğrenciler ve erler üzerinden mağduriyet algı ve söylemi oluşturmaya çalışmıştır.