Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 Ocak Perşembe günü 2025 – 2029 yılları arasında uygulanacak olan beş yıllık dördüncü Yargı Reformu Strateji Belgesini, "Türkiye Yüzyılı Adaletin Yüzyılı" mottosuyla açıkladı. "Hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemi" vizyonuyla hazırlanan Belgenin, adalet alanındaki önceki dönemde yapılan çalışmaları tamamlayan ve yeni ihtiyaçları karşılayan bir yol haritası olacağı vurgulandı.
Bilindiği üzere ilk strateji belgesi demokratikleşme, adalet ve özgürlükler alanında AK Parti iktidarlarının uzun süredir yürüttüğü reformların bir sistematik içerisinde ve takvime bağlı olarak yürütülmesi amacıyla 2009 yılında hazırlanmıştı. Beş yıllık bu belgenin sonrasında 2014 ve 2019 yıllarındakilerle birlikte toplamda üç yargı reformu strateji belgesi açıklanmıştı. On beş yıllık bu süre boyunca ceza adaletinden yargının fiziki ve personel altyapısına, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından adalete erişime kadar geniş bir yelpazede kapsamlı iyileştirmeler yapılmıştır.
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan dördüncü Strateji Belgesini öncekilerde olduğu gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamıştır. Bizzat Cumhurbaşkanının açıklaması, belgenin sadece bir Bakanlık belgesi olmadığını ve bütün bir yürütmenin bu belgenin arkasında olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Gerçekten de Belge incelendiğinde sadece Adalet Bakanlığı'nı ilgilendirmediğini, diğer birçok bakanlığı ve kurumu ilgilendiren faaliyetler öngörüldüğünü görmek mümkündür. Örneğin hukuk eğitimi ile ilgili hedeflerin gerçekleştirilmesinde Yüksek Öğretim Kurumuna, üniversitelere ve hukuk fakültelerine çeşitli görevler verilmiştir. Ortaokul ve liselerde okutulacak hukuk ve adalet dersi ile ilgili faaliyetler ise Milli Eğitim Bakanlığı'nı ilgilendirmektedir.
Belgeni hazırlanmasında katılım ve şeffaflık
Adalet Bakanlığı'nın, Strateji Belgesinin hazırlanmasında katılım ve şeffaflık ilkelerini esas aldığını görüyoruz. Bir yılı aşan süre boyunca hem vatandaşların hem de kurumsal paydaşların görüşleri alınmış, yüksek yargıda, istinafta ve ilk derece mahkemelerinde görev yapan yargı mensupları ve sivil toplum kuruluşlarıyla değerlendirme toplantıları yapılmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yüksek Mahkemeler, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu, Türkiye Adalet Akademisi, Türkiye Barolar Birliği ve Barolar, Yükseköğretim Kurulu ve Hukuk Fakülteleri, Türkiye Noterler Birliği, Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu ve Kamu Denetçiliği Kurumunun konuya mahsus yazılı görüşleri alınmış ve toplantılar düzenlenmiştir. Kamuya açılan internet sitesi aracılığıyla vatandaşlardan gelen görüş ve öneri sayısı 56 bini geçmiştir.
Adalet Bakanlığının son bir yıldaki çalışmalarını takip edenlerin göreceği üzere, Yargı Reformu Strateji Belgesinin aceleye getirilmeden uzun bir hazırlık sürecinde mümkün olan en geniş katılımla hazırlandığı anlaşılıyor.
Yine Belgenin yayınlanması sonrası takvime ilişkin açık ve ölçülebilir bir "Eylem Planı" hazırlanacağı ve uygulama raporları üzerinden izleme ve değerlendirme sistemi kurulacağı belirtilmiş. Bu sayede açıklanan faaliyetlerin kâğıt üzerinde kalmayacağını ve izlenebilir sistem kurulacağını görüyoruz.
Yargı reformunda amaçlar, hedefler ve faaliyetler
Cumhurbaşkanınca kamuoyuna açıklanan ve Adalet Bakanlığının internet sitesinde yayınlanan Belge, hayli uzun ve ayrıntılı bir şekilde hazırlanmış. Toplamda 85 sayfayı bulan Strateji Belgesinin tamamına hâkim olan altı tema şu şekilde sıralanmış:
- Hukukun üstünlüğü: Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı
- Hukuki güvenlik: Makul süre, hızlılık, öngörülebilirlik ve çözüm merkezli adalet
- Yargının etkinliği: Sadeleştirilmiş, kolaylaştırılmış, verimliliği esas alan süreç ve uygulamalar
- Güven ve memnuniyet: Adalete kolay erişim, onarıcı ve telafi edici adalet uygulamaları ile toplumsal güven için etkin ceza adaleti sistemi
- Teknoloji destekli adalet: Adalet hizmetleri ile adli bilimlerde dijital dönüşüm ve yapay zekâ
- Mesleki yetkinlik: Değerlere dayalı hukuk eğitimi ve liyakat esaslı uygulamalar
Bu altı temayı esas alan Yargı Reformu Strateji Belgesinde beş amaç, 45 hedef ve 264 faaliyet belli bir sistematik ve bütünlük içerisinde hazırlanmış. Belgede beş ana başlık olarak da ifade edilebilecek "amaçlar" şu şekilde sıralanmış:
- Kurumsal Yapının Güçlendirilmesi ve Süreçlerin Yeniden Yapılandırılması
- İnsan Kaynakları Kapasitesinin Güçlendirilmesi
- Ceza Adaleti Sisteminin Etkinliğinin Artırılması
- Hukuk ve İdari Yargılama Süreçlerinin Etkinliğinin Artırılması
- Adalete Erişimin Kolaylaştırılması
Bu beş amaç altında sıralanan 45 hedef ve 264 faaliyetin tek tek ele alınması bir gazete yazısının kapsamını fazlasıyla aşacaktır. Ama Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan belgede öne çıkan bazı hususlara değinmek mümkün.
Yargının hızlanması ve makul sürede yargılama
Hedef ve faaliyetler incelendiğinde dikkat çeken hususlardan birincisinin yargılamaların hızlandırması ve makul sürede yargılanma hakkının tesisi olduğu görülmektedir. Uzun yıllardır Türkiye'de yargıya ilişkin temel eleştiri noktalarından birisi daima davaların çok uzun sürmesi olmuştur. Bu sebeple Belgede yargı teşkilatının organizasyon yapısı, temyiz kanun yolu, istinaf, ihtisaslaşma, adli süreçler, bilişim teknolojileri, adalet komisyonları, teftiş, bilirkişilik, tebligat ve adli tıp alanlarında öngörülen faaliyetlerin hedeflerinden bir çoğu yargıda yaşanan gecikmeleri önlemek ve adaletin kısa sürede tesisini sağlamaktır.
Bu başlıkta çok somut bir faaliyet olarak, temyiz ve istinaf aşamasında altı aylık azami hedef sürenin öngörüldüğü ve bu süreye ulaşmak amacıyla yüksek mahkemelerin ve istinaf mercilerinin kapasitelerinin güçlendirileceği anlaşılıyor.
"Geciken adalet, adalet değildir" düşüncesinden hareketle önceki belgelerde olduğu gibi bunda da "makul sürede yargılanma hakkına" odaklanılmıştır. İnsan kaynakları kapasitesinin güçlendirilmesi başlığındaki faaliyetlerin en önemli amacı güvenilir bir adalet sistemi olmakla birlikte, yargının hızının ve etkinliğinin artırılmasının hedeflendiğini de söylemek mümkündür. Bu noktada "coğrafi teminatın" hâkim ve savcıların bağımsızlığı ve güvenceleri açısından hayati bir adım olacağını belirtmek gerekir.
Cezasızlık ile mücadele
Belgede öne çıkan bir diğer husus ise, son yıllarda gittikçe artan bir şekilde görülen cezasızlık algısı ile mücadeledir. Daha önceki yazılarımızda da ele aldığımız cezasızlık algısı, olgularla tam olarak doğrulanamasa da toplumun adalet sistemine ilişkin temel eleştiri konularından birisi haline gelmiştir. Bu sebeple "ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması" amacıyla suç, yaptırım ve infazda denge kurulacağı, soruşturmaların kısa sürede etkin bir şekilde yürütülmesinin sağlanacağı, ceza adaletinde caydırıcılığın artırılacağı, ceza infaz ve denetimli serbestlik sisteminin kapasitesinin geliştirileceği belirtilmiş.
Bu amaca yönelik olarak bilişim ve dolandırıcılık suçları konusunda öngörülen düzenlemeler, suça eğilimli madde bağımlılarına yönelik tedbirler, yüksek güvenlikli adli psikiyatri hastanelerinin artırılması ve uyuşturucu madde bağımlılarına özgü infaz kurumlarının oluşturulması, trafikte işlenen suçlar için yeni yaptırımların öngörülmesi, kutlamalarda silah kullanılmasının caydırılması, infaz sisteminde hükümlülerin ıslahı ve topluma kazandırılmasını sağlayacak programların hayata geçirilmesi gibi faaliyetler belgede önemli bir yer işgal etmiştir.
Yargıda etkinlik ve adalete erişiminin kolaylaştırılması
Son olarak Belgede yargının etkinliğinin artırılması ve adalete erişimin kolaylaştırılması amacıyla çok sayıda yeni tedbir öngörülmüştür. Hukuk ve idari yargılama usullerinde süreçlerin sadeleştirilmesi, arabuluculuk ve tahkim kurumunun etkinliğinin artırılması, farklı alanlarda kurumsal tahkim kurumunun yaygınlaştırılması, alacaklı ve borçlu arasındaki hassas dengeyi gözetecek yeni bir icra ve iflas kanunu hazırlanması hedeflenmektedir. Ancak bütün bunları ele almak bu yazının kapsamını aşacağından bu şekilde kısaca değinmekle yetiniyoruz.
Yazıyı bitirirken uzun süredir devam eden yargı reformu sürecinde yaşanan iki sorun alanını vurgulamak gerekir. Son yirmi yılda devrim niteliğinde reformlar hayata geçirildi. Ancak bunlardan bazıları uygulamasında yaşanan eksiklikler sebebiyle başka sorunları beraberinde getirme riskini taşımaktadır. Örneğin Türkiye neredeyse 60-70 yıldır gündemde olan istinaf kanun yolu 2016 yılında Bölge Adliye Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemeleri kurulmak suretiyle uygulanmaya başlandı. Ancak istinaf yolu son yıllarda yargılamaların uzaması gibi başka şikayetlerin konusu olmaya başladı. Dikkat edilmesi gereken bir diğer sorun alanı ise bazı yargısal uygulamaların ve iletişim hatalarının büyük reformları gölgelemesi.
[Sabah, 25 Ocak 2025]