Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni açıkladı. 2009 yılından itibaren yargı ile ilgili ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik beş yıllık dönemleri kapsayan takvimlendirilmiş reform strateji belgeleri açıklanmaya başlandı. İkincisi, 2014'te üçüncüsü de 2019 yılında kamuoyu ile paylaşılmıştı. Sadece yargı alanında değil, ihtiyaç duyulan konularda, günün şartlarına ve toplumun ihtiyaçlarına göre, değişim ve reform dinamik bir süreçtir. Türk modernleşmesi ile ilgili bir cümle kurulacaksa dönemlendirmeler çoğu kez reformlara atıfla yapılır.
Reform çabalarının tarihsel olarak iki önemli hususiyeti vardır.İlki,basit ya da köklü her reform çabasının gerisinde güçlü bir irade ve yetkin bir mücadele vardır. İkincisi, ortaya konan reformlarınbaşarısı, kurumsallaşması ve tekrar geriye gidişlerin yaşanmaması için çok daha kararlı bir mücadele şarttır. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e tevarüs eden gelenekte,"adaletin tam tecellisi"her zaman toplum ve yönetenlerin gündeminin ön sırasında yer almıştır. Türkiye 21. yüzyıla adım attığında, yargıda kronikleşmiş ve uzun yıllardır çözülemeyen sorunlar birikmişti. Bitmeyen davalar, vesayetçi yargı sisteminin ideolojik bagajı, personel ve fiziki altyapı eksiklikleri, yapısal ve kökleşmiş devasa sorunları oluşturuyordu. Bu sorunların bir sonucu olarak, "yargıya güven sorunu" hep tartışılan ana başlıklardan biriydi.
AK Parti'nin tek başına iktidarı ve güçlü siyasi irade ile birlikte, yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, insan kaynaklarının niteliğinin ve niceliğinin artırılması, savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması, adalete erişimin kolaylaştırılması, ceza adaleti sisteminde iyileştirmeler, medeni ve idari yargı süreçlerinin hızlandırılması ve yargı üzerindeki vesayetçi mekanizmaların tasfiyesi gibi birçok başlıkta reformlar yapıldı. Yapısal reformlara, iyileştirmelere, ortaya konan ideal hedeflere rağmen; toplumsal, dönüşümler, teknolojik gelişmeler ve suçların mahiyetinin değişmesine bir de uygulama süreçlerinden kaynaklanan sorunlar eklenince, yargı ve adaletle ilgili yeni talepler ve tartışmalar gündemden hiç düşmedi.
Algıların olguları belirlediği bir dönemde kamuoyunun yargıya ilişkin bakış açılarının oluşmasında iki yönlü bir süreç işlemektedir. Hukuk sisteminde, suçlara verilecek cezaların gelişmiş ülkelerdekinden daha ağır olduğu hukukçular tarafından ifade edilmektedir. Ancak, kamuoyuna mal olmuş bazı sembolik davalarda istenilen ceza ile verilen cezalar arasında büyük farklar olması, yine kamuoyu vicdanını rahatsız eden bazı suçlarla ilgili sosyal medya üzerinden şekillenen bilgi kirliliği ile oluşan kamuoyu algısı, cezasızlık ve adaletsizlik duygusunu beslemektedir.
Adaletsizlik ve cezasızlık algısı ile şekillenen kamuoyu, yine kamuoyuna mal olmuş her yeni davada, tekrar kendi mahkemesini sosyal medyalarda kurmakta ve kendi kararını vermektedir. Bu da kendi içinde bir döngüye dönüşmüş durumdadır. Bu bağlamda, "gecikmeyen öngörülebilir bir yargı sisteminin" yeni Yargı Reform Strateji Belgesi'nde "vizyon" olarak ortaya konulması önemlidir. "Makul süre", "hızlılık", "adalete kolay erişim", "onarıcı ve telafi edici adalet" ile "toplumsal güven için etkin ceza sistemi"nin uygulanmasına yönelik somut yol haritasının belirlenmesi de isabetli bir karardır.
Sosyal medyalar üzerinden adaletin tecellisine ilişkin oluşan bilgi kirliliğinin önlenmesi için adalet teşkilatının kamuoyu iletişimi ile ilgili doğru bilgi, etkin iletişim ve dezenformasyonla mücadeleye dair kurumsal bir yapının kurulacak olması yine çok önemli bir adımdır. Adaletin tecellisinde yargıya güven meselesi, toplumdan önce adalet teşkilatının ana gündemini oluşturmalıdır. Bu bağlamda, Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin uygulanmasında, yargıya güvenin inşasına katkı yapacak adımlar önceliklendirilmelidir. Ve bu konuda somut adımlar hemen hayata geçirilmelidir.
[Sabah, 24 Ocak 2025]