İkinci Trump dönemi bugün resmi olarak başlıyor. Seçilmesinden bu yana Trump'ın ikinci döneminde, nasıl bir ulusal ve küresel siyaset izleyeceği uzun süre tartışıldı. Bu iki aylık geçiş döneminde Trump ve adamlarının açıklamaları, dört yıllık görev süresinde dünyayı nelerin beklediği ile ilgili erken sayılabilecek sonuçlar ortaya çıktı.
Devamı
Tarihin en büyük soykırımlarından birinin yaşandığı Gazze’de Hamas ve Siyonist yönetim arasında varılan anlaşma sonucunda uzun süredir beklenen ateşkes ilan edildi. Sayıları kısa bir süre içinde tespit edilemeyecek kadar çok Filistinlinin hayatını kaybettiği ve Gazze’nin altyapı ve üstyapısının büyük oranda tahrip edildiği bu sürecin sonunda taraflar arasındaki mutabakat tüm dünyada büyük memnuniyetle karşılandı. Tel Aviv’in sınır tanımaz saldırganlığının yol açtığı yıkımın sona ermesine ve Gazze’nin yaralarının sarılabilmesine imkan tanıyacak bu gelişme, aylardır zulmün her türlüsüne maruz kalan Filistin halkının rahat bir nefes almasına olanak tanıdı. Mısır ve Katar ara buluculuğunda aylardır sürdürülen ve ABD’nin destek verdiği müzakerelerin neticesinde varılan anlaşma, Filistin-İsrail çatışmasının seyri kadar bölgesel ve küresel siyasette oluşturacağı etki bakımından da tarihi bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti.
Devamı
ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump sosyal medya hesabından Kanada’yı ABD’nin eyaleti olarak gördüğünü belirten çıkışının ardından, Grönland ve Panama Kanalı’na dair ifadeleri dış politikada nasıl bir yol izleyeceğine dair tartışmaları başlattı. Doç. Dr. Kılıç Buğra Kanat ile konuştuk.
Seçilmiş Başkan Trump’ın Kanada, Panama ve Grönland ile ilgili sözleri, ilk başkanlık döneminde olduğu gibi daha zayıf gördüğü müttefiklerine baskı yaparak ticari ve siyasi tavizler almaya çalışacağını gösteriyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 96. sayısı raflarda yerini aldı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Gallant için çıkardığı tarihi tutuklama kararı, Başkan Biden’a bir kez daha İsrail’in ne kadar yanında durduğunu gösterme ‘’fırsatı’’ verdi.
Dünyanın sanayileşmiş yedi büyük ekonomisini bir araya getiren G7 Liderler Zirvesi, dönem başkanı olan İtalya’nın Borgo Egnazia beldesinde 13 Haziran 2024’te başlamıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise 14 Haziran’da bu zirve kapsamında “Afrika ve Akdeniz-Yapay Zeka ve Enerji Konulu G7 Yüksek Düzeyli Oturumu”na katılmak üzere İtalya’ya resmi ziyarette bulunmuştur...
Devamı
G7 zirvesi sonuç bildirgesine baktığımızda, uluslararası sistemin farklı kriz alanları ve meydan okumalarına ilişkin geniş bir problemler listesi görüyoruz. Ukrayna’dan Tayvan’a, yapay zekadan enerjiye birçok sorunlu alanda nasıl hareket edeceklerini belirten liderlerin bu meselelerle ilgili farklı inisiyatiflere destek sözlerini okuyoruz. Ortak deklarasyonun bir seri iyi niyet beyanıyla dolu olmasına rağmen çözüme giden net öneriler olduğunu söylemek zor. Başka platformlarda daha önce üzerinde anlaşılan birçok inisiyatife referans verilmekle birlikte Ukrayna, Tayvan ve Filistin gibi kriz alanlarında kalıcı çözümü sağlayabilecek anlaşma önerilerine rastlamak mümkün değil. Bu durum Washington’ın kapsamlı stratejik politikalar etrafında somut çözüm üretmekte ne kadar zorlandığının ve Biden’ın küresel liderlik karnesinin zayıflığının çarpıcı bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
Devamı
ABD Başkanı Joe Biden, 31 Mayıs'ta Gazze'de ateşkesi öneren üç aşamalı bir planı duyurdu. Biden'ın açıklamasının ardından iki temel husus gündeme geldi: Ateşkes maddelerinin Hamas'ın Şubat başında önerdiği planla benzerliği ve bu önerinin kim tarafından hazırlandığı. Ateşkes önerisinin duyurulması esnasında Biden, teklifin Tel Aviv yönetimi tarafından sunulduğunu dile getirdi. Bu açıklamanın ardından tüm gözler bir anda Hamas'a yöneldi. Aylar önce hazırladığı ateşkes çerçevesine oldukça yakın bir öneriye karşı Hamas yönetiminin nasıl cevap vereceği merak edilirken aynı zamanda Biden ve ekibi tarafından ateşkesin sağlanmasının yolunun Hamas'ın sunulan şartları kabul etmesinden geçtiği sıklıkla ima edildi.
Başkan Biden’ın geçen cuma günü desteklediğini açıkladığı ateşkes planının hayata geçmesinin önünde birçok engel var...
Dini inançların kimliğin değerli bir parçası olması sebebiyle kimi zaman devletlerin politikalarına etki etmesine tanıklık ediyoruz. Ancak yayılmacı, işgalci ve savaş odaklı söylemlerin ve ideolojilerin devletlerin temel belirleyici tercihi olması durumunda işte o tehlikeli teo-politik durumuna geliniyor. 7 Ekim Hamas saldırısını savunma hakkı diyerek destekleyen Batı ülkeleri bilerek ya da bilmeyerek Netanyahu hükümetinin "aşırı dinci, Siyonist ve kıyametçi" söylemini cesaretlendiriyor. "Ortak gücümüz ile haklılığımıza ve Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla Hamas'a karşı Yeşaya kehanetini göreceğiz" diyen Netanyahu, kendisini zaten Yahudi devleti olarak tanımlayan İsrail'i daha ileri bir yayılmacı ideolojik söyleme taşıyor. Gazze'yi imha politikasını Tevrat'taki "büyük İsrail devleti" ve "vaat edilmiş topraklar" teolojisi ile irtibatlandırıyor. Bush'un Irak işgalini "haçlı savaşı" olarak nitelediği, Trump'ın Evanjelik söylemlerde bulunduğu, Biden'ın "Siyonistim" dediği ve Blinken'ın "Yahudi olarak" İsrail'i desteklediğini söylediği bir arada düşünülürse bu teolojik radikal söylemlerin insalık için ne kadar tehlikeli bir zemin oluşturduğu daha iyi anlaşılır. İşte bu tehlikeyi gören Erdoğan, Papa Fransuva ile İsrail-Filistin çatışmasını durdurmak için görüşüyor ve Batı dünyasını hilal-haç (kavgası) anlayışını terk edin diyerek uyarıyor.