Bundan önce dijital seçim kampanyası üzerine yazdığım iki yazıda iki önemli konuya odaklanmıştım.
İlki, “sosyal medya siyasetçiliği” ile “dijital seçim kampanyası”nın karıştırılmaması üzerineydi. Yeni nesil seçim kampanyasının etkisinin, doğru ve amaçlanan sonuca göre gerçekleşmesi için çok daha nitelikli ve titizlenerek yapılması gerektiğini, söz konusu yazıda vurgulamıştım.
İkinci yazı ise, iletişim teknolojileri ve sosyal medya ile ilgili gelişmeler dikkate alındığında hiçbir partinin bu alanı boş bırakamayacağı ile ilgiliydi. Söz konusu yazıda, bir siyasal partinin sosyal medyayı; kampanyasının merkezine koymasa bile, en azından rakiplerinin kendisine yönelik, yine sosyal medya üzerinden ürettiği yalan haber ve manipülasyonlara cevap vermek zorunda olduğunun altını çizmiştim.
Bu yazıda ise biraz da sosyal medyalar üzerinden yürütülecek seçim kampanyalarında dikkat edilmesi gereken hususlara değinmek istiyorum...
Siyasal olsun ya da olmasın dünyada sosyal medyalar üzerinden yürütülen kampanyalar, genellikle belirli algoritmalar kullanılarak yapılmaktadır. Algoritmalarla yönlendirilen sosyal medyalar, tam teşekküllü bir propaganda makinesine dönüştürülebilmektedir. Böylece, “post-gerçek” olarak adlandırılan ama genellikle manipülasyona dayanan içerikler, ilgili hedef kitleye ulaştırılabilmektedir.
Büyük veri analizlerine dayanan algoritmalarla üretilen bireyselleştirilmiş sanal ve yapay haberler, ilgili hedef kitleye yine onun sosyal medyalar üzerinden elde edilen dünya görüşüne uygun olarak sunulmaktadır. Yani çoğu zaman bu tip içerikler, oy verme davranışını değiştirmek için değil pekiştirmek için üretilmektedir.
Çünkü zaten sosyal medya üzerinden enformasyon ya da içeriğe ulaşan seçmen, yine kendi gibi düşünen profilleri takip etmektedir. “Yankı odası etkisi” olarak da adlandırılan bu tip sosyalleşme ortamlarında da benzer gruplar benzer içerikleri paylaşmaktadır.
Dolayısıyla “yankı odası etkisi”nden dolayı, ötekinin gerçekliği ile çok da ilgilenmemektedir. Kendisi gibi düşünmeyenlerin söylem ve dünyalarına vâkıf olamamaktadır.
Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi, sosyal medya üzerinden üretilen sahte haberler ve içeriklerle düzenlenen siyasal kampanyalar Batılı demokrasilerde genellikle merkez siyaseti küçültücü bir işlev görmekte. Radikal ve popülist siyasal partiler bu alanları çok daha etkin kullanabildiği için kendi tabanlarını genişletmektedirler.
Ayrıca mevcut iktidar partilerinin yıpratılması için sosyal medyalar etkin olarak kullanılabilmektedir. Yani sosyal medyalar seçim kazandırmasa bile iktidar partilerini aşağı çekebilmektedir.
Türkiye’de Gezi Parkı şiddet eylemlerinde ve 17-25 Aralık FETÖ’cü yargı darbesi girişiminde sosyal medya tam bir yalan ve manipülasyon aracı olarak kurgulandığı için etkisini erken tüketti.
Dolayısıyla toplumun geniş kesimleri sosyal medyada üretilen içeriğe kuşku ile bakmasını öğrendi.
Ama tüm bunlara rağmen son seçimlerde muhalefet gruplarının sosyal medyadan ürettiği içerikler, stratejik oy verme davranışının şekillenmesinde etkili oldu. Erdoğan ve AK Parti karşıtlığında üretilen içerikler, İYİ Parti ve HDP’yi aynı söylemde buluşturabildi.
Türkiye’de siyasi partilerin dijital seçim kampanyalarından uzak durmaları mümkün olmasa da hâlâ geleneksel seçim kampanyaları seçmen üzerinde etkilidir. Özellikle kararsız seçmenler bir siyasi partinin meydanlara topladığı kalabalıklara bakarak son kararını şekillendirebilmektedir.
Meydanlarda büyük kalabalıkları toplayamayan parti başkanları, lider olarak görülmemektedir. Meydan mitinglerini az yapan partiye, seçim havasına giremediği eleştirisi yöneltilebilmektedir.
Bir siyasal parti, kampanyasının ağırlığını dijitale yönlendirdiğinde bu alanı yeterince takip etmeyen seçmen grupları kendilerini ihmal edilmiş olarak görecektir. Türkiye seçmeni hâlâ bir siyasi partinin kendi ilinde miting yapmasını önemsemekte, mutlu ve hüzünlü günlerinde siyasilerin bilfiil yanlarında olmasını beklemektedir.
Türkiye’de hem geleneksel hem de dijitalin etkili olduğu çok yönlü seçim kampanyalarına ihtiyaç vardır. Ama makro söylemlerin yanında yerelleştirilmiş ve ilgili hedef kitleye göre uyarlanmış mikro kampanyalar daha önemli hâle gelmiştir.
[Türkiye, 22 Aralık 2018].