Geçen yıl turizm sezonunda, Viyana Uluslararası Havalimanı’ndaki dijital panolarda birçok kez Türkiye’yi kötüleyen yazılara yer verildi. En ilginçlerinden biri “Türkiye tatili, Erdoğan’ı desteklemekten başka bir şey değil” şeklindeydi.
Bir önceki yıl açıklamaları vekâleten yaptıran Almanlar, bu yıl kendileri bu işe soyundu.
Alman Sol Parti Lideri Katja Kipping, bu yılın mart ayında Almanların Türkiye tatili için yoğun rezervasyonları haber olunca Almanları Türkiye’ye karşı turizm boykotuna çağırdı: “Sıra dışı bir devletin plajlarında güneşlenirken kim kendini rahat hissedebilir ki?” Temmuzun son haftası hem Alman hükûmetinden bazı yetkililer hem de büyük bir Alman telekomünikasyon şirketi, Almanların Türkiye’ye tatile gitmemesi gerektiği yönünde çeşitli açıklamalar yaptılar.
Tam bu açıklamalar yoğun bir şekilde Alman medyasında tartışılırken, Türkiye’nin ana muhalefet partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Alman Focus dergisi muhabirinin “bir araştırmaya göre Almanların yüzde 90’ı Türkiye’de tatil yapmak istemiyor. Çünkü yanlış bir tişört veya yanlış bir fıkra yüzünden tutuklanmaktan korkuyorlar. Bu korku yerinde bir korku mu?” Şeklindeki sorusuna şu cevabı veriyor:
“Böyle bir havanın gerçekten olduğunu tespit ediyorum. Ben uzun zamandır Türkiye’de şu an hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını, ne can ne de mal güvenliği olduğunu söylüyorum.”
CHP söz konusu röportajın bağlamından koparıldığına yönelik açıklamalar yapsa da aslında benzer içeriği daha önce dünyanın üç büyük gazetesinde makale olarak yayınlanmıştı.
Söz konusu dönemde gündem farklı meselelere yoğunlaştığı için yazıların içeriği fazla tartışılmamıştı.
Eğer ana muhalefet partisinin Almanlara röportaj şeklinde söylediklerinden şüphe ediyorsanız daha önce kendisinin bizzat yazdığı makalelerin içeriğine bakabilirsiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu, 6 Temmuz’da İngilizlerin önemli gazetesi The Guardian’a, bir gün sonra da benzer içerikte ABD’nin New York Times ve Almanların Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetelerinde makale yazdı.
The Guardian’daki yazısında, Türkiye’deki gelişmeleri Batılılara şu şekilde anlatmıştı:
“Türkiye geçen temmuzda bir darbe girişimine sahne oldu. Fakat beş gün sonra, AKP hükûmeti olağanüstü hâl ilan ederek hukukun üstünlüğünü ve parlamenter demokrasiyi askıya aldığında ikinci ve daha sinsice bir darbe meydana geldi. O günden beri Türkiye kararnamelerle yönetiliyor. Hükûmet doğru düzgün bir açıklama yapmaksızın yaklaşık 105 bin devlet memurunu görevden aldı.”
Türkiye’de son bir sene içinde ne olup bittiğini bilmeyen bir Batılı ve İngiliz bu metinden ne anlar?
Türkiye’de önemsiz bir darbe girişimi olduğunu ve bunun sadece girişim düzeyinde kaldığını ama esas darbenin 20 Temmuz’da hükûmet tarafından gerçekleştirildiğini zanneder.
Yazının tamamını, bu yazıyı yazarken birkaç kez daha okudum. Yazının hiçbir yerinde 15 Temmuz darbe girişiminin FETÖ tarafından gerçekleştirildiğini ima eden bir kelime dahi yok. 15 Temmuz’da ülkeyi işgal etmeye çalışanların devletteki görevlerinden uzaklaştırılması rakamlar ile anlatılmasına rağmen darbeciler tarafından şehit edilen ya da yaralanan insanlarımıza dair rakamları geçtik, en ufak bir atıf bile maalesef yoktu.
Yazıyı, üstündeki ismi görmeden okuyan bir Türk okuyucu, söz konusu makaleyi kimlerin yazabileceğine dair hemen tahminde bulunabilir.
FETÖ ilişkisi dolayısıyla yargı makamlarından uzaklaştırılanlar, makalede “bağımsız ve tarafsız davranmaya çalışan hâkimler hemen görevden alınıyor ve haklarında iddianame hazırlanıyor” şeklinde Batılılara anlatılıyordu.
Söz konusu dönemde yazının içeriğine gelen tepkilerin belki bir sonucu olarak, bir gün sonra yayınlanan diğer gazetelerdeki makalelerde 15 Temmuz darbe girişimi ile FETÖ arasında bir bağlantı kurulmuştu. Ayrıca şehit sayılarına da yer verilmişti.
Fakat söz konusu makalelerin temel tezi, esas darbenin 20 Temmuz’da hükûmet tarafından gerçekleştirildiği üzerineydi.
Bir ana muhalefet partisinin uluslararası çevrelere Türkiye’de olan bitenleri bir marjinal örgüt bildirisi şeklinde ve şikâyetçi bir dille sunmasına en başta CHP seçmenleri karşı çıkması gerekiyor.
[Türkiye, 08 Ağstos 2017].