Davos’la başlayan ve sonrasında Türkiye’nin küresel ve bölgesel aktörlerle karşı karşıya kaldığı hemen her kritik süreç 'otoriterleşme' ve 'eksen kayması' gibi tartışmalarla senkronize biçimde ilerleye geldi.
Devamı
Macron, Türkiye'yi ve Erdoğan'ı hedef aldığında susan Avrupalı siyasetçiler, şimdilerde bu 'hırslı' lider adayının yaptıklarından endişelenmeliler. Tüm Avrupa'yı zora sokacak bir huysuzluk söz konusu.
Devamı
Ağlar üzerinden şekillenen günümüz 'bilgi toplumu' bilginin iktidar kurma pratiği açısından önemini daha fazla artırmıştır. Bu perspektiften bakıldığında devasa ulus-ötesi dijital şirketlerin bugünkü konumu hem siyaset-medya ilişkisinin dönüşümünü hem de medyanın siyasete etki etme biçimlerindeki değişimi kaçınılmaz kılmıştır.
Yeni medya platformlarından Twitter, Facebook ve Instagram gibi mecralar son zamanların temel gündem maddeleri arasından eksik olmuyor.
Uluslararası ölçekte yayın yapan büyük medya kuruluşlarının Ermenistan'ın Gence saldırısı ve genelde sivil katliamlar karşısındaki yaklaşım biçimi başlangıcından bu yana problemli.
Seçildiği takdirde Biden yönetiminde Türk-Amerikan ilişkileri diplomatik anlamda daha zorlu bir döneme girecektir ancak Türkiye'nin hem sahada hem de diplomatik alanda kendi politikalarını şekillendirmeye devam etmesi bunun en iyi ilacı olacaktır. Geçmişte gerek Irak işgali gerekse ABD'nin YPG'ye desteği gibi meydan okumalarda kendi politikalarını belirleyerek hayata geçirmeye devam eden Türkiye'nin muhtemel bir Biden yönetiminde de çıkarları doğrultusunda adım atma kabiliyeti devam edecektir.
"Yakın markaj" tanımlamasını Milli Savunma Bakanı Akar ve Genelkurmay Başkanı Güler'in Trablus'a yaptığı ziyaret dahil son dönemdeki karşılıklı diplomasi trafiği için kullandı.
Devamı
Doğrusunu söylemek gerekirse, Fransa’nın zaten uzun süre sorunlu ilişkilere sahip olduğu NATO’yu istediği yönde harekete geçirme konusunda etkisi yok ama AB içerisinde ciddi bir etkinliği olduğuna kuşku yok.
Devamı
ABD'de yaşanan ayrımcılık meselesi tarihsel bir realite ve kökleri sistemin kuruluşuna kadar uzanıyor. Trump'ın ayrımcı yaklaşımı seçildiği 2016 Kasım seçimlerinden bu yana devam ediyor. Amerikan medyası ise kurumsallaşmış bir yapıya sahip ve kökleri 300-400 yıl öncesine uzanıyor.
Amerika'daki gösterilerin hala polis şiddetine karşı yapıldığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Mesele artık bambaşka bir yere savrulmuş durumda. Malumunuz bir siyahi ilk kez bir polis tarafından öldürülmüş değil. Ve göstericilerin büyük çoğunluğunun maalesef umurunda bile değil. Onlar buradan başka bir siyasal zafer devşirme peşinde.
Amerika'da siyahilere yönelik polis şiddeti yeni değil. Sıkça karşılaşılan bir durum. Bunu protesto etmek için zaman zaman gösteriler de yapılır. Ancak bu kez ortalık birbirine girdi. Hızla bütün şehirlere yayılıyor. Korona salgını bile unutuldu. On binlerce insan sokaklarda. Gösteriler yağmaya ve şiddete dönüştü. Ölüm ve yaralanma haberleri artıyor. Başta polis merkezleri olmak üzere devlet binaları ateşe veriliyor.
ABD'de bir hafta içinde yaşananlar hem geleneksel medya hem de sosyal medya bağlamında yeni tartışmaların önünü açacak gibi görünüyor.
Prof. Dr. Kemal İnat, 'dünyanın herhangi bir köşesindeki herhangi bir vatandaşını korumak için derhal harekete geçen Amerika' imajının Kovid-19 salgını sürecinde, 'içeride on binlerce insanını korumaktan aciz Amerika'ya dönüştüğünü söyledi.
Koronavirüs eski gerilimleri canlandırmaya yeni mazaretler üretebilir.
Koronavirüs (Covid-19) krizi şüphesiz dünyada istihdam piyasalarını derinden etkileyecek, işsizlik oranlarında ciddi sıçramaların yaşanmasına neden olacaktır. Gelecek bir-iki yıllık süreçte işsizlik oranlarının birçok ülkede yüzde 20’ler ve hatta yüzde 30’lar düzeyine çıktığını görme ihtimalimizin hiç de düşük olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu kavga sadece Trump'ın atraksiyonu değil. Çok katmanlı bir kapışma var ortada. Her geçen gün ABD medyası ve düşünce kuruluşları Çin'in virüs politikasını ve propagandasını anlatan yorumlara yer veriyor. Pandemi ve sonrasındaki ekonomik krizin olası stratejik sonuçlarına odaklanıyor. Pekin'in "küresel liderliğe yürüyüşünün" alarm zillerini çalıyor. Bahsettiğim kaygının sadece Cumhuriyetçilere özgü olmadığı açık.
Koronavirüs krizinin hala başındayız. Dünyada 700 bini aşan vaka sayısı birkaç güne milyona varacak. Salgın henüz zirve noktasına gelmedi.
Dezenformasyon amaçlı üretilen manipülatif içerikler de bu tür bir medya mantığı ile kitlelere sunulmakta ve kitleleri neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edecek bir vasattan mahrum bırakılmaktadırlar. Son dönemde özellikle Batı medyası ve söz konusu medyanın Türkiye uzantılarının, ülkemizin virüsle mücadeledeki etkisini kırmaya dönük haberleri, manipülasyonun en kaba biçimlerini göstermektedir.
Şimdiye kadar hayatını kaybeden insanların sayısı açısından bakıldığında aslında daha önceki salgınlardan çok farklı görülmüyor. Ancak virüsün yayılma hızı ve özellikle belli yaşın üzerindeki insanlar üzerinde etkisi endişelere sebep oluyor.
21. yüzyılın getirdiği yeni fırsatlarla birlikte Afrika'nın sorunlarına çözüm üretebilecek farklı güçler ortaya çıktı. Bu güçlerin arasında Çin ve Türkiye, kıtanın gelecek yüzyılında etkili olacak aktörler olarak kendilerini gösteriyorlar.