SETA > Yorum |
Gazze de Ateşkes Neden Çöktü

Gazze’de Ateşkes Neden Çöktü?

İsrail, uluslararası hukukun sınırlarını aşan ve devlet gibi değil, hukuksuz bir güç gibi hareket eden bir aktör olarak uzun süredir Filistin halkına karşı sistematik şiddet uygulamaktadır. 19 Ocak’ta varılan ateşkes sürecinde bile saldırılarını sürdüren İsrail, 100’e yakın sivili öldürerek ve insani yardımın Gazze’ye girmesini engelleyerek ateşkese gerçek anlamda hiçbir zaman uymadığını gösterdi. Ateşkesin sona erdiği gün ise, ‘Hamas’ı bitirmek’ bahanesiyle 500’e yakın sivili öldürerek, niyetinin barışçıl bir çözüme ulaşmak olmadığını kanıtladı.

İsrail, uluslararası hukukun sınırlarını aşan ve devlet gibi değil, hukuksuz bir güç gibi hareket eden bir aktör olarak uzun süredir Filistin halkına karşı sistematik şiddet uygulamaktadır. 19 Ocak’ta varılan ateşkes sürecinde bile saldırılarını sürdüren İsrail, 100’e yakın sivili öldürerek ve insani yardımın Gazze’ye girmesini engelleyerek ateşkese gerçek anlamda hiçbir zaman uymadığını gösterdi. Ateşkesin sona erdiği gün ise, ‘Hamas’ı bitirmek’ bahanesiyle 500’e yakın sivili öldürerek, niyetinin barışçıl bir çözüme ulaşmak olmadığını kanıtladı.

Bu durum, İsrail açısından bir istisna değil, bilakis tekrarlanan bir örüntüdür. İsrail’in ateşkes süreçlerini yalnızca stratejik bir manevra olarak kullandığı ve savaşın devamını sağlayacak koşulları bilinçli bir şekilde oluşturduğu açıkça görülmektedir. İsrail, Gazze’de rehin tutulan İsrailli esirlerin en kritik isimlerinin serbest bırakılmasının ardından ateşkesi sürdürmek için siyasi bir zorunluluk duymamış ve saldırılara geri dönmüştür. ABD’nin koşulsuz desteği, Trump yönetiminin Gazze’yi tamamen işgal etme, Filistinlileri Sudan gibi Afrika ülkelerine sürme teklifi ve Arap rejimlerinin Hamas’sız bir Gazze talebi de İsrail’in saldırgan politikalarını sürdürebilmesine olanak tanımıştır.

Taktiksel Mola

İsrail ve Hamas arasında varılan geçici ateşkes, teoride rehinelerin serbest bırakılmasını ve çatışmaların sona ermesini amaçlamıştı. Ancak hem İsrail’in saldırıları hem de muhtelif sebepler ateşkesin sürdürülebilir bir barışa evrilmesini engelledi. Öncelikle, İsrail’in ateşkes sürecindeki saldırıları, anlaşmaya samimi bir şekilde uymadığını ortaya koydu.

19 Ocak’ta varılan ateşkes süresince yaklaşık 100 Filistinli sivilin öldürülmesi, İsrail’in güvenlik bahanesiyle hukuksuz eylemlerine devam ettiğini gösterdi. Ayrıca, ateşkesin sona erdiği gün, İsrail’in Hamas’ı bitirme bahanesiyle gerçekleştirdiği saldırılarda 500 civarında sivil yaşamını yitirdi. Bu, İsrail’in ateşkes süreçlerini yalnızca taktiksel bir mola olarak gördüğünü ve kalıcı bir barışı hedeflemediğini kanıtlamaktadır.

Rehineler Gözden Çıkarıldı

Bunun yanı sıra, İsrail’in ateşkesi sonlandırma kararı almasındaki bir diğer önemli faktör, rehinelerin serbest bırakılması sürecinde hükümetin öncelikli olarak kamuoyunda baskı oluşturan popüler isimlere odaklanmış olmasıdır. Ateşkes sürecinde serbest bırakılan rehinelerin çoğu, İsrail kamuoyunda büyük yankı uyandıran üst düzey askerler, kadın askerler veya ‘siviller’di. Ancak şu an Gazze’de esir tutulanlar arasında İsrail hükümeti için siyasi baskı yaratacak kritik isimlerin kalmaması, İsrail’in ateşkesi sürdürmek için bir neden görmemesine neden oldu.

Hamas ise ateşkesi uzatma ve yeni aşamaya geçme yönünde müzakerelere devam etmeye çalıştı. Hatta bu noktada ABD ile bile görüşüldü ve kalıcı ateşkes için ABD’li bir esirin serbest bırakılması kabul edildi. Ancak İsrail, kalan rehineleri müzakere yoluyla kurtarmak yerine, soykırıma geri dönerek ateşkesi sonlandırdı. Bu durum, İsrail’in önceliğinin rehinelerin kurtarılması olmadığını net biçimde ortaya koyuyor.

Netanyahu’nun Siyasi Çıkmazı

İsrail’in ateşkesi bozmasının arkasındaki bir diğer önemli faktör, Başbakan Netanyahu’nun siyasi geleceğini koruma çabasıdır. Netanyahu, uzun süredir yolsuzlukla suçlanıyordu ve bir süredir de yargılanıyor. Ancak savaşın devam etmesi, iç siyasetteki krizleri gölgede bırakmakta ve Netanyahu’ya geçici bir siyasi koruma sağlamaktadır. Eğer savaş sona erseydi, İsrail halkının dikkatinin iç meselelere ve hükümetin başarısızlıklarına yönelmesi kaçınılmaz olacaktı. Ayrıca, Netanyahu’nun aşırı sağcı koalisyon ortakları da savaşın sona ermesini istememektedir. Özellikle aşırı sağcı figürler, Hamas’a yönelik askeri operasyonların devam etmesi gerektiğini savunarak Netanyahu üzerinde baskı kurmuşlardır. Bu nedenle, Netanyahu’nun hükümeti ayakta tutabilmesi için savaşın devam etmesi adeta bir zorunluluk haline gelmiştir.

ABD’den İsrail’e Yeşil Işık

İsrail’in ateşkesi bozmasını mümkün kılan bir diğer önemli faktör, ABD’nin koşulsuz desteğidir.

Trump yönetimi, İsrail’e yönelik silah satışlarını artırarak ve diplomatik koruma sağlayarak Netanyahu hükümetinin saldırgan politikalarını desteklemiştir. Kongre devre dışı bırakılarak İsrail’e 4 milyar dolarlık yeni bir silah paketi sağlanması, İsrail’in askeri operasyonlarını sürdürmesi için gerekli lojistik desteği oluşturmuştur.

Ayrıca, Trump’ın Gazze’yi tamamen işgal etme ve Gazzelileri Sudan gibi Afrika ülkelerine sürme teklifi, İsrail’in saldırılarını meşrulaştıran bir argüman olarak kullanılmıştır. Netanyahu’nun bu planı “vizyoner” olarak nitelendirmesi, İsrail’in uzun vadeli hedeflerinin yalnızca Gazze’de Hamas’ı yok etmekle sınırlı olmadığını, bölgenin demografik yapısını tamamen değiştirmeyi amaçladığını göstermektedir.

İslam Dünyası Sessiz

İsrail’in saldırılarını sürdürebilmesini mümkün kılan bir diğer önemli faktör, Arap rejimlerinin pasif tutumu ve İslam dünyasının sessizliğidir. Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler, Hamas’ın Gazze yönetiminden tamamen çekilmesini istemektedir. Bu da İsrail’e, Hamas’ı askeri yollarla zayıflatma bahanesi sunmuştur. Ayrıca, Müslüman ülkelerin Gazze’deki katliamlara rağmen askeri olarak müdahale etmemesi ve İsrail’i cezalandırıcı herhangi bir hamlede bulunmaması, İsrail’in cezasızlık algısını pekiştirmiştir. Ancak tüm bu gelişmelere rağmen Hamas, askeri olarak direnmeye devam etmektedir. Gazze’deki direniş grupları, İsrail’in askeri operasyonlarına karşı örgütlü bir şekilde karşı koymakta ve bölgede İsrail için maliyetli bir savaş yürütmektedir. İsrail’in askeri üstünlüğüne rağmen Hamas, yeraltı tünelleri ve asimetrik savaş stratejileri ile direnmeye hazır olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak İsrail’in ateşkesi bozarak yüzlerce sivili katletmesi, savaş suçları kapsamına giren bir politikayı sürdürdüğünü bir kez daha kanıtlamaktadır. Netanyahu’nun siyasi çıkarları, ABD’nin desteği ve Arap ülkelerinin sessizliği, bu saldırıların devam etmesine yol açmıştır.

[Yeni Şafak, 24 Mart 2025]