SETA > Yorum |
Trump Diplomasisinin Sınırları

Trump Diplomasisinin Sınırları

Başkan Trump göreve gelir gelmez Gazze ve Ukrayna savaşlarını bitirme vaadiyle göreve geldi ancak şu ana kadarki diplomatik çabalarının buna yetmediğini görüyoruz. Her iki savaşın da başlama-sından Biden’ı sorumlu tutan Trump, barışı sadece kendinin sağlayabileceğini söylemişti.

Başkan Trump göreve gelir gelmez Gazze ve Ukrayna savaşlarını bitirme vaadiyle göreve geldi ancak şu ana kadarki diplomatik çabalarının buna yetmediğini görüyoruz. Her iki savaşın da başlama-sından Biden’ı sorumlu tutan Trump, barışı sadece kendinin sağlayabileceğini söylemişti. İsrail ve Ukrayna’nın stratejilerinin destekçisi olarak diplomatik baskı gücünü kullanmayan Biden yönetiminin aksine, Trump Amerika’nın Netanyahu ve Zelenski üzerindeki etkisini kullanabileceğini gösterdi. Bu sayede Gazze’de ateşkes sağlanırken Ukrayna ve Rusya da birbirlerinin enerji altyapılarına saldırıları geçici olarak durdurma sözü verdi. Ancak İsrail’in çarşamba günü gerçekleştirdiği katliamla ateşkesi ihlale devam etmesi ve Rusya’yla Ukrayna arasında devam eden çatışmalar, Amerikan çıkarlarını önceleyen Trump’ın lider diplomasisinin sınırlarını gösterdi.

Washington’ın Öncelikleri

Trump’ın Beyaz Saray’da Zelenski’yle yaşadığı görüşme fiyaskosu sonrasında Ukrayna savaşının dinamiklerinin tamamen değişeceği beklentisi had safhaya varmıştı. Amerika’nın Ukrayna’ya desteğini askıya alması Avrupalı liderleri acilen harekete geçirmişti. Amerika’sız hareket etmek zorunda olduğunun farkına varan Avrupa, hem Ukrayna’ya desteğin devamı hem de kıtanın güvenlik mimarisinin yeniden şekillendirilmesi için düğmeye bastı. Transtlantik ittifaktaki bu kriz, barış için kapsamlı ve ortak bir strateji yerine okyanusun iki yakasının bağımsız hareket edeceğinin habercisi oldu. Trump’ın Zelenski’ye nadir yeraltı kaynakları konusundaki baskısı ve Avrupa’yı devre dışı bırakarak Rusya’yla doğrudan görüşmesi, Washington’ın bundan sonra Amerika’nın dar çıkarlarını önceleyen bir stratejiyle hareket edeceğini gösteriyordu.

Biden döneminde İsrail ve Ukrayna’ya Amerikan stratejisini kabul ettirmeye çalışmaktan imtina eden Washington, şimdi Trump’ın savaşın ortasında Amerikan çıkarı arayan yaklaşımını hayata geçirmeye çalışıyordu. Amerikan heyetinin Suudi Arabistan’da Rus heyetiyle bir araya gelmesi, Trump yönetiminin müzakerelerde şoför koltuğuna oturmak istediğine işaret ediyordu. Bir yandan Filistinlileri komşu ülkelere sürerek Gazze’yi Amerika’nın sahipleneceği gibi fantastik fikirler öne süren yönetim, bir yandan da Ukrayna’daki yer altı kaynaklarına Amerika’nın sahip olmasının Ukrayna için en güçlü güvenlik garantisi olacağını savundu. Amerika’nın İsrail ve Ukrayna’ya verdiği desteğin karşılığını alması gerektiğine inanan Trump’ın savaşları sona erdirecek kapsamlı bir stratejisinin olmadığını gördük.

Trump-Putin Görüşmesi

Amerika’nın Putin’i savaş suçlusu ilan eden ve Rusya’yı tamamen izole etmeye çalışan politikasını bir anda tamamen tersine döndüren Trump, Putin’le çarşamba günü gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde ateşkese ikna etmeye çalıştı ancak geçici bir duraklamayla yetinmek zorunda kaldı. Zelenski’nin Trump’ın istediği tavizleri vererek arasını düzeltmeye çalışması karşısında Putin’in barış için hiç de acelesi olmadığı tekrar görüldü. Görüşmede Ukrayna’nın Rus enerji altyapısına karşı İHA saldırılarını durdurmasını sağlayan Putin’in ateşkes ve barış görüşmeleri konusunda ilerleme sayılabilecek herhangi bir söz vermediği anlaşılıyor. Trump’la görüşmenin hemen sonrasında karşılıklı saldırıların devam etmesi de barış şartlarının esasına ilişkin bir güven sağlanamadığını ortaya koyuyor.

Gazze’de Savaşa Dönüş

Trump’ın göreve gelmeden önce Netanyahu’ya yaptığı baskı sayesinde varılan ateşkes sona ermiş görünüyor. Ateşkesin ilk aşamasında esir takası gerçekleşirken İsrail’in zaman zaman saldırılar gerçekleştirmesi ateşkesin kalıcı olmadığının habercisiydi. İkinci aşamaya geçilmesi zamanı geldiğinde iç siyasi dinamiklerin de etkisiyle Netanyahu’nun sivilleri hedef alan katliamlara geri dönmesi, Trump’ın ateşkes baskısının geçici olduğunu gösterdi. Filistinlilerin sürülmesi sonrasında Gazze’nin Amerikan sahipliğinde imar edilmesi fikrini ortaya atan Trump, ne ateşkesin ikinci aşamasıyla ne de daha kapsamlı ve kalıcı bir barışla ilgileniyor. Biden’ın İsrail’e şartsız destek politikasına devam eden Trump, ateşkesin ilk aşamasının diplomatik kredisini alıp gerçekten savaşı bitirebilecek ikinci aşamaya geçiş için herhangi bir adım atmadı. Trump’ın şubat başında söylediği gibi barışın kalıcı olacağının bir garantisi yoktu ve savaşa tekrar dönüşün garantisi de Netanyahu oldu. Trump’ın barış vaadinin söylemde kaldığı ve diplomasisinin İsrail’e anlamlı bir baskı yapmaya niyeti olmadığı açık.

Trump’ın gerek Ukrayna gerekse Gazze savaşlarında kalıcı barış getirecek bir stratejiden ve siyasi performanstan uzak olduğu açık. Avrupalı müttefikleriyle köprüleri atmak, Ukrayna’ya baskı yapmak ve Rusya’yla normalleşme arayışına girmek gibi adımlar atan Trump’ın Putin’i ikna üzerinden barış çabasının başarılı olması zor. Gazze’de ise Filistinlileri yok sayan, Arap ülkelerine Filistinlilerin sürülmelerini kabul baskısı yapan ve Netanyahu’ya ateşkes baskısını müzakereye dönüştürmeye çalışmayan Trump’ın İsrail’e sınırsız destek üzerinden barışa ulaşması mümkün değil. Her iki savaşı da hemen bitirme söylemi havada kalan Trump’ın Amerikan çıkarlarını sağlamayı önceleyen diplomatik çabaları, kalıcı barışı sağlamaktan ziyade Avrupa’ya ve Ortadoğu ülkelerine Amerika’sız çözümler üretmek zorunda olduklarını hatırlatıyor.

[Yeni Şafak, 21 Mart 2025]