Sadece Türkiye'de değil tüm dünyada azalan ve artışı azalma gösteren ülke nüfusları görülmektedir. Savaş, hastalık, kıtlık vb. kaçınılamayacak sebeplerle nüfusun artmamasının yerini, azalan doğurganlık hızları ve giderek yaşlanan toplumlar almaktadır. Bundaki en temel faktörlerden biri ise çocuk sahibi olma isteğinde dünya çapında bir azalmanın mevcut olmasıdır. Bu durum da büyük ölçüde genç nüfusun art(a)mamasına ve yaşlı nüfusun daha da yükselmesine neden olmaktadır. Yaşlı nüfusun artmasına sebep olan bir diğer unsur ise doğuşta beklenen yaşam süresinin her geçen yıl daha da artmasıdır. Sağlık imkânları ile birlikte uzun süre yaşamanın mümkün hale gelmesi ile yaş ilerledikçe beklenen yaşam süresi her yaş grubu için daha da uzamaktadır.
Tüm Dünyada Nüfuslar Azalma ve Yaşlanma Gerçeği ile Karşı Karşıya
Birleşmiş Milletler'in Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi Nüfus Bölümünün yayınladığı World Population Prospects (Dünya Nüfus Beklentileri) 2024 başlıklı rapora göre, dünya nüfusunun gelecek 50-60 yıl içerisinde artmaya devam etmesi, 2080'lerin ortalarında yaklaşık olarak 10,3 milyar kişiye ulaşması tahmin edilmektedir. Ancak nüfusun yüz yılın sonuna kadar bu miktarın altına inmesi öngörülmektedir. Böylelikle 2100'de dünya nüfusunun yüzde 6 oranında ve 700 milyon kişi azalması beklenmektedir. Bunda nüfusu fazla olan Çin gibi ülkelerdeki dramatik nüfus düşüşlerinin etkili olacağı ifade edilmektedir.
Çocuk sahibi olma davranışındaki değişimler biyolojik kısırlığın ötesinde sosyal kısırlığı (social infertility) görünür kılarak doğurganlığa da olumsuz yönde etki etmektedir. Yine aynı raporda kadınların 1990'lı yıllara kıyasla ortalama bir çocuk daha az doğum yaptıkları vurgulanmaktadır. Öyle ki 1990'lı yıllarda 3,31 olan toplam doğurganlık hızı 2024 yılı itibariyle 2,25'e gerilemiş durumdadır. Bu hususta Türkiye de 2023 yılı sonu itibariyle toplam doğurganlık hızı olarak cumhuriyet tarihindeki en düşük seviye olan 1,51'e gerilemiştir. Doğum sayılarında 2024 yılında bir önceki yıla kıyasla bir azalma olduğu görülmektedir. 2023 yılında 958 bin 408 canlı bebek doğumu gerçekleşmişken 2024 yılı sonu itibariyle 15 bin 65'i ikiz, 290'ı üçüz ve 6'sı dördüz olmak üzere 937 bin 369 bebek nüfus kütüklerine tescil edilmiştir. Buna göre 2024 yılında 21 bin 39 daha az doğum gerçekleşmiştir. Bu durum da toplam doğurganlık hızının 1,51 seviyesinden daha aşağıda olma ihtimalini gözler önüne sermektedir.
Türkiye Artık "Çok Yaşlı" Bir Ülke
Dünya Nüfus Beklentileri 2024 raporunda, 2080 yılına kadar 65 ve üzerinde yaşa sahip olanların nüfusunun, 18 ve altında yaşa sahip olanların nüfusundan fazla olacağı öngörüsünde bulunulmaktadır. 2070'lerin sonuna doğru tüm dünyada 65 ve üzerinde yaşa sahip olanların sayısının 2,2 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Yaşlanmanın artışındaki en önemli göstergelerden biri olan doğumda yaşam beklentisi 1995'ten itibaren 8,4 yıl artarak 2024'te 73,3'e ulaştı. Ölüm oranlarındaki azalmanın da etkisiyle doğumda yaşam beklentisinin 2054 yılında 77,4'e erişmesi öngörülmektedir.
TÜİK'in Hayat Tabloları, 2021-2023 sonuçlarına göre ise, doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye geneli için 77,3 (erkekler için 74,7 ve kadınlar için 80) yıl; 65 yaşına ulaşan bir kişinin ise beklenen yaşam süresi ise ortalama 17,4 (erkekler için 15,7 ve kadınlar için 19) yıl olmaktadır. Beklenen yaşam süreleri 75 yaşına erişildiğinde 10,5; 85 yaşında ise 5,5 olmaktadır.
Yaşlanmanın görünürlüğüne etki etmesi bakımından önemli unsurlardan biri olan ortanca yaş ise 34,4 (erkeklerde 33,7 ve kadınlarda 35,2) oldu. Böylelikle 2023'te 34 (erkeklerde 33,2 ve kadınlarda 34,7) olan ortanca yaş 2024'te yükselmiş oldu.
Doğurganlığın artmaması aksine yaşlanmanın artması çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranını da arttırmıştır. 2023'te yüzde 15 olan bu oran 2024 yılı sonu itibariyle yüzde 15,5'e yükselmiştir.
İstatistiklerle Yaşlılar, 2024'e göre, 2024 yılı sonu itibariyle yaşlı nüfus 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu. Buna göre 65 ve üzerinde yaşa sahip nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 10,6'ya (dünya ortalaması 10,2) yükseldi. Yüzde 10'luk yaşlı nüfus barajının aşılması yaşlılık, yaşlanma ve geriatri gibi alanlarda ifade edildiği üzere, Türkiye'nin artık "çok yaşlı" bir toplum ve ülke olduğu gerçeğini gözler önüne sermekte ve bu durum da her geçen yıl Türkiye'nin yaş yapısının değiştiğini göstermektedir.

TÜİK, yaşlı nüfusa ilişkin olarak "ana, düşük ve yüksek senaryolu" projeksiyonlar öngörmektedir:

Türkiye'de yaşlı nüfusun ağırlıklı bir kısmı 65-74 yaş grubunda yer almaktadır. Yüzde 63,4'ünü bu yaş grubundakiler oluştururken, yüzde 28,8'ini 75-84 ve yüzde 7,8'ini ise 85 ve üzerinde yaşa sahip olanlar meydana getirmiştir. Önceki yıllara kıyasla 65-74 ile 75-84 yaş gruplarının yaşlı nüfus içerisinde oran bakımından arttıkları ifade edilmelidir.
Türkiye'de yaşlı nüfus oranının en fazla olduğu il Sinop (yüzde 20,8) oldu. Sinop'u sıralamada Kastamonu (20,2), Giresun (19,1), Artvin (18,6), Çankırı (17,7), Balıkesir (17,5), Çorum (17,2), Edirne (17,2), Çanakkale (17,2) ve Tunceli (17) illeri takip etti. Bu bağlamda Güney Doğu ve Doğu Anadolu Bölgelerindeki illerin büyük çoğunluğunun haricinde diğer illerimizde her geçen yıl yaşlanmanın hızlıca gerçekleştiği görülmektedir.
Ancak yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranla hesap edildiği düşünüldüğünde yaşlı nüfusun en fazla olduğu yerler bakımından İstanbul'un ilçeleri ilk sırada yer almaktadırlar: Adalar (24,7), Kadıköy (20,6), Şile (18,1), Beşiktaş (17,3) ve Bakırköy (16,4). 2024'te 1 milyon 302 bin 793 kişilik yaşlı nüfusun yaşadığı İstanbul'da, yüzde 8,3'lük bir orana sahip yaşlı nüfusun 2023'e göre yüzde 5,2 oranında arttığı görülmektedir.
Türkiye'de 2024'te toplam 26 milyon 599 bin 261 haneden 6 milyon 726 bin 583'ünde (yaklaşık her 4 haneden birinde) en az bir yaşlı fert bulunduğu görüldü. En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 726 bin 583 hanenin 1 milyon 750 bin 900'ünü tek başına yaşayan yaşlı fertler (yüzde 74 oranında kadınlar ve yüzde 26 oranında erkekler) oluşturdu. Bu bağlamda tek kişilik yaşlı hanehalkı oranının en yüksek olduğu il Balıkesir (34,4) oldu. Devamında Çanakkale (34,1), Burdur (34), Niğde (33,3), Giresun (32,4), Aydın (32,2), Gümüşhane (31,9), Kilis (31), Eskişehir (30,9) ve Isparta (30,9) sıralandı.
Kadınların daha uzun yaşamaları ile ilişkili olarak eşi ölmüş yaşlı kadınların oranı, eşi ölmüş yaşlı erkeklerin oranının dört katı oldu. Bu bağlamda Türkiye Yaşlı Profili Araştırması, 2023 sonuçlarına göre, yaşlıların sırasıyla yürüme, merdiven çıkma veya inmede, bir şeyler taşıma veya tutmada, basit dört işlem yapma, hatırlama veya dikkatini toplamada, görmede, işitmede ve konuşmada zorluk çektikleri tespit edilmiştir. Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre ise, yaşlıların dolaşım ve solunum sistemi hastalıkları ve iyi ve kötü huylu tümörler nedeniyle vefat ettikleri görülmüştür. Bunların yanı sıra evde bakım desteğine ihtiyacı olan 65 ve daha yukarı yaştaki kişilerin oranı yüzde 16,4 (erkeklerde 12,3 ve kadınlarda 19,6) oldu.
Daha önceki yaşlı istatistiklerinden farklı bir biçimde torun bakımıyla ilgilenilmesi İstatistiklerle Yaşlılar, 2024 içerisinde yer almaktadır. Ağırlığı kadın yaşlılarda olmak üzere torununun bakımıyla ilgilenen yaşlıların oranı yüzde 9,7 olmuştur. Bakım sıklıkları açısından ise yaşlıların yüzde 64,4'ü her gün; 12,9'u hafta içi her gün; 10,6'sı bazen; 7,8'i hafta içi birkaç gün ve 4,2'si ise hafta sonu torunlarının bakımı ile ilgilendikleri tespit edilmiştir.
Yaşlıların Sosyal İçermeye İhtiyaçları Var
Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, yaşlı nüfus için yoksulluk oranı 2023'te yüzde 21,7 oldu. Yoksulluk ve yaşam koşulları istatistiklerine göre ise, 2024'te yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında bulunan yaşlı nüfusun oranının yüzde 23,3'e yükseldiği görülmüştür. İstihdam edilebilme, iş hayatlarında varlıklarını sürdürebilme, sosyal ilişkilerini dışlanmadan gerçekleştirebilme gibi gereklilikler dikkate alındığında yaşlı bireylerin "yerinde yaşlanma" gereğince hayatlarını sürdürebilmeleri mümkün olmalıdır. Yaşlılığın, insanlığın olağan bir süreci olduğu kabul edilerek o yaşın gerektirdiği maddi ve manevi koşulların oluşturulması önem arz etmektedir. Bu doğrultuda Aile Yılı'nın hedeflerine ulaşabilmesi aile ile birlikte, aile içerisinde ve etrafında bilfiil hayat bulabilen yaşlıların varlığı ile mümkün olabilecektir. Tek başına yaşamaya mecbur olunan durumlarda ise kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun her ferdinin sahiplenmeleri ile yaşlılara sahip çıkılmalı, maddi ve manevi ihtiyaçları giderilerek hayatta var olabilmeleri yönünde kendilerine destekler verilmelidir.
[Sabah, 22 Mart 2025]