AK Parti'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni kaybetmesi gelecek dönem siyaset okumalarını hızlandırdı. Zira CHP adayı İmamoğlu'nun yüzde 54 alabilmesi sadece ittifak sisteminin bir cilvesi değil. AK Parti'nin 17 yıllık iktidarına son vermek isteyenlerin deneme yanılma ile vardıkları bir sonuç.
Bu sonucun arkasında Millet İttifakı ve HDP'den daha fazla bir destek olduğu açık. Batı başkentlerinin ya da uluslararası sermaye gruplarının sevinci desteğin kapsamını gösteriyor. Yine de Kılıçdaroğlu'nun 2009'den bu yana CHP'yi sağ seçmene götürme çabasını unutmayalım. İmamoğlu'nun adaylığı Kılıçdaroğlu'nun son denememesiydi. "Adalet yürüyüşünün" değil ama İP, SP ve HDP ile kurduğu ittifakın bu sonuçta ciddi bir etkisi oldu.
***
CHP'nin İstanbul'u alması konusunda AK Parti camiasında
"özeleştiri, muhasebe, yenilenme" tartışmaları var. Yorgunluk ve seçmenden uzaklaşma tespiti yapılıyor. Yeni bir hikayenin gerekliliği dillendiriliyor. Ekonominin durumundan Suriyelileri mültecilere ve kampanyaya kadar birçok sebep sayılıyor. Seçmenin değişen taleplerini yakalayamama sorununu değiniliyor.
Kadro yenilenmesi isteyenlerin yanı sıra cumhurbaşkanlığı sisteminin izleyişini gözden geçirme teklifi de yapılıyor. Bütün bu kapsamlı değerlendirmelerin nitelikli bir muhasebe ile yapılması gerektiği ortada.
Acele kararlara varmadan, kendi iktidarının başarı ve sorunlarını masaya yatırmak durumunda. Dış politika gündeminin sıkışıklığı ile uğraşılsa da bu muhasebe ihmal edilmemeli. S-400'ler ya da Doğu Akdeniz gerginliği seçmendeki tepkileri, beklentileri ve değişimi ıskalama ile sonuçlanmamalı. Zira bu AK Parti'nin kendi eliyle dönüştürdüğü Türkiye'yi yeniden okumasıdır.
***
AK Parti'de
"özeleştiri" konusunu fazlaca vurgulayanların
kritik bir hususu gözden
kaçırdığı görüşündeyim. Elbette muhasebe ve yenilenme olsun. Ancak AK Parti iç çekişmelere boğulmasın. Zira bu temel bir yanılgıyı tekrar etmek olur. AK Parti'de siyasetin sanki kendi parti içerisindeki siyaset olduğunu düşünme refleksi var. Uzun süreli iktidar ve Başkan Erdoğan'ın güçlü liderliği ile alınan seçim başarıları bir hususu unutturdu:
Rakiplerinizi tanımayı, takip etmeyi ihmal etmemek.
Son yıllarda AK Parti güncel krizlerle çok sık imtihan edildiği için rakiplerini takip etmeyi ezbere bağladı. CHP'yi, İP'yi, SP'yi ve HDP'yi bildik eleştirilerle değerlendirdi. Seçimlerde bu partilerin yakınlaşmasının önemini fark ettiyse de bu partilerin tabanlarını etkileyemedi. Halbuki CHP ve özellikle İmamoğlu kampanyacıları AK Parti'yi uzun süredir analiz eden ve reflekslerini tahmin eden bir donanımla davrandı. Bu sayede iç sorunları, çekişmeleri ve siyasi tepkileri öngörebildiler.
***
İmamoğlu'nun muhafazakar seçmeni ürkütmeyen hatta kucaklamaya çalışan dili tam da bununla ilgili. AK Parti'yi yenmenin yolunun en azından muhafazakar seçmeni teskin etmekten geçtiğini düşünüyorlardı. Bunun için Erdoğan'a karşıtlığı açıktan değil el altında yaptılar. İmamoğlu ise
"Cumhurbaşkanı ile birlikte çalışırım" söylemiyle
"devlet adamı sorumluluğu" üstlenme taktiği uyguluyor. İstanbul seçimleri sonucu ile 2023'te muhafazakar seçmeni kazanabileceklerini hesaplıyorlar. Tabii ki CHP ve HDP içerisindeki militan başörtüsü karşıtlarını dizginleyebilirlerse...
Rakipleri AK Parti'yi artık çok iyi tanıyor. Hatta seçim sonrası yapılabileceklerini kendileri söyleyerek manevra alanını bile kapatmaya çalışıyorlar. Beklenmeyen hamleler yapabilmek için sadece kendini değil rakibini de iyi tanımalısın.
[Sabah, 28 Haziran 2019].