Mısır'ın şeffaf seçimlerle iktidara gelen ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi 3 Temmuz 2013'teki askeri darbeden sonra binlerce insan gibi tutuklandı ve olmadık suçlamalara maruz bırakıldı.
İki gün önce duruşma salonunda kendisine yönelik suçlamalara karşılık verirken kalp krizi geçirdi ve hayatını kaybetti.
Türkiye hem vefasını hem de siyasi reflekslerini göstererek bu gelişme karşısında da hareketsiz kalmadı.
Organize edilen gıyabi cenaze namazına yüz binlerce insan iştirak etti.
İstanbul Fatih Cami'indeki gıyabi cenaze namazına Cumhurbaşkanı Erdoğan da katıldı.
Erdoğan'ın katılımı iki önemli gerçeği bir kez daha hatırlattı. Birçok darbeyi atlatmış bir Cumhurbaşkanı olarak tepkisini bir kez daha gösterdi. Ayrıca 3 Temmuz askeri darbesini tanımadığını ve Mursi'nin Mısır halkının seçilmiş Cumhurbaşkanı olduğunu deklare etmiş oldu.
…
Mısır'ın Mursi dönemindeki arayışlarını ve darbe sonrasında içine girdiği siyasal ve ekonomik girdabı birçok kez yazdığım için meselenin bu kısmını şimdilik atlayarak ölümünün Türkiye'de nasıl karşılandığına odaklanayım.
Mursi'nin iktidara gelişi de iktidardan darbe yoluyla indirilmesi de yalnızca Mısır için değil, bütün bölge için bir dönüm noktasıdır.
2012'de seçimlerle iş başına geldiğinde Suriye'de de devrim hızlanmış ve Esed hızla güç kaybetmekteydi. Tunus'ta sancılı da olsa geçiş süreci ilerlemekteydi.
Bütün bölge Türkiye'ye yüzünü dönmüş ve bu ülkenin siyasal serencamından nasıl dersler çıkarılabileceğini tartışmaktaydı.
Yalnızca bir yıl sonra ise Türkiye'de Gezi Olayları başladı, Mısır'da askeri darbe gerçekleşti ve Suriye'de Esed rejimi ABD'nin yüksek sesle dile getirdiği bütün kırmızı çizgileri aşarak kimyasal silah kullandı.
Bütün bunlar sadece birer ay arayla gerçekleşti.
Sonuçta Mısır'da halk iradesi yeniden mahkum edildi. Suriye'de muhalefet güç kaybetmeye başlarken DEAŞ ve PKK ise alan kazanmaya başladı.
Her türlü provokasyonun sahnelendiği ve dışardan desteklenen Gezi Olaylarını atlattıktan yalnızca birkaç ay sonra bu sefer yargı-emniyet eliyle tezgahlanan 17-25 Aralık Darbe Girişimi gerçekleşti.
Türkiye bu saldırıyı da atlattı.
Ancak bölgede siyasi hava halk iradesinin aleyhine dönmeye başladı ve Türkiye çok daha ciddi krizlerle uğraşmak zorunda kaldı. Hem içerde hem de dışarda DEAŞ ve PKK'nın aynı anda saldırılarına ve yabancı medyanın manipülasyonlarına maruz kaldı.
Bu süreç 15 Temmuz'da FETÖ eliyle gerçekleşen askeri darbeye kadar geldi.
3 Temmuz 2013'te Mısır'da tezgahlanan darbe, birçok kez Türkiye'de denenmiş ve fakat başarılı olunamamıştı.
Bu denemelerden bir beklenti içinde olanlar Mursi'nin vefatı ve gıyabi cenaze namazı üzerinden tekrar sahne aldılar.
Gıyabi cenaze namazının ne demek olduğunu neden organize edildiğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gıyabi cenaze namazına neden katıldığı üzerinde düşünmeden yeniden saldırıya geçtiler.
Sosyal medyada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan yorumlar aldı başını gitti.
Keşke söz konusu yorumları yapanlar birkaç haddini bilmez insandan ibaret olsa.
Mısır'daki askeri darbeyi ve Mursi'nin tutuklanmasının faturasını Türkiye'ye çıkaran akademisyenlerden tutun da, Erdoğan'ı Mursi'nin vefatı üzerinden tehdit eden siyasilere kadar birçok kişi mesnetsiz ve hadsiz yorumlara imza attı.
Ancak bunların arasında CHP'nin PM üyesi, SP milletvekili, İYİ Parti yöneticisi gibi siyasi kimlikleri ile ön plana çıkan kişilerin olması maalesef şaşırtmadı.
Gelin görün ki bu siyasi figürler başta olmak üzere temsil ettikleri kitleleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'yi kutuplaşma söylemi ile mahkum etmeye çalışıyorlar.
Hatta bir yerel seçim olmasına rağmen, hizmet ve proje merkezli bir kampanya yürütülmesi gereken İBB seçimleri sürecinde de bu ithamlarına devam ettiler ve kutuplaşmayı sona erdirecekleri palavrasını dillerine doladılar.
Birçok kez dile getirdim ama yeri gelmişken bir daha söyleyeyim: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti bu konularda hep saldırıya maruz kaldı ve her zaman savunma durumundaydı.
Bu halen de böyledir.
Bütün bu saldırılara karşılık verebilen Cumhurbaşkanı'nın iradesi yine devreye girdi ve bu saldırıların mevcut konjonktürdeki anlamını veciz bir şekilde dile getirdi: "Bize Mursi'yi hatırlatanlarla yarışıyoruz".
[Fikriyat, 19 Haziran 2019].