1982 Anayasası'nın kabulünden kısa süre sonra, 1980'lerin sonlarından itibaren, yeni anayasa arayışı gündeme gelmiş ve günümüze kadar kesintisiz tartışılan bir konu olmuştur. Türkiye'nin neden yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu sorusuna verilen cevaplardan birisi olarak 1982 Anayasasının askeri bir darbenin ürünü olması ve Anayasanın hazırlanmasında millet iradesinin olmaması görüşü öne çıkmıştır. Bu eksiklik Anayasanın meşruiyetinin daima sorgulanmasına sebep olmuştur. Ayrıca 1982 Anayasasında yapılan bütün değişikliklere rağmen Anayasanın üzerinde hala 12 Eylül rejiminin izlerinin bulunması temel gerekçelerden birisidir.
Devamı
Darbenin üzerinden 44 yıl geçti. Vesayet mekanizmalarından arınmada çok önemli adımlar atılsa da 12 Eylül darbesinin kalıntıları hâlâ temizlenemedi. Daha bir hafta önce "teğmenler hükümete mesaj verdi" diyebilen zihniyetin varlığı bir kez daha görüldü. Bu da bize gösteriyor ki, görünüşte darbelere ve vesayete karşı olduğunu söyleyenlerin içerisinde azımsanamayacak bir oranda "geçmişe özlem" vardır. Geçmiş günlerden kasıt, tabi ki darbecilerin "halkı ve sivil siyaseti hizaya soktuğu" dönemler.
Devamı
Kara Harp Okulu'dan bu yıl 900'ün üzerinde teğmen mezun oldu. 200 civarında teğmen, mezuniyet töreni bittikten sonra yürürlükten kaldırılan yemin metnini organize olduğu iddia edilen ve daha önceden çalışılmış bir tertiple okuyarak kılıç çektiler. Bu eylemin mahiyeti ve amacının ne olduğu ile ilgili soruşturma yürüyor. Soruşturmanın sonucunda gerçeğin ne olduğu açığa çıkar. Bekleyip görelim. Benim bu yazıda dikkat çekmek istediğim bu meselenin başka bir yönü var.
Gabon'daki darbenin arkasında yatan sebepleri, iç dinamiklerin ve küresel aktörlerin darbeye etkisi..
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 82. sayısı raflarda yerini aldı.
Afrika günümüzde ciddi sorunlar ve meydan okumalarla karşı karşıyadır. Son yıllarda Batı Afrika ve Sahel bölgelerinde askeri müdahaleler yaşanırken şimdi de yeni bir askeri müdahale Orta Afrika ülkesi Gabon’da General Brice Clotaire Oligui Nguema liderliğinde meydana gelmiştir. Kıtada Mali, Burkina Faso, Gine ve Nijer’den sonra Gabon’daki bu gelişmeyle birlikte bir “darbe ekosistemi” oluşuyor gibi görünüm mevcuttur. Ancak Gabon’daki durumu Nijer’dekinden farklı değerlendirmek gerekir. Zira bu iki ülkedeki dinamikler farklılık arz ettiğinden müdahalelerin nedenleri de aynı değildir. Bu kapsamda Gabon’daki askeri müdahale siyasi seçimlerin sonucunda ortaya çıkarken Nijer ve diğer ülkelerdeki müdahalelerin ise güvenlik endişeleri ve kötü yönetişim kaynaklı olmaları söz konusudur. Gabon’da on dört yıldır iktidarda bulunan Ali Bongo’nun 26 Ağustos’taki seçimlerde oyların yüzde 64’ünü aldığının açıklanmasından sonra ordu yönetime el koyduğunu açıklamıştır. “Gabonlular adına mevcut rejime son vererek barışı savunmaya karar verdik” açıklamasını yapan ordu içindeki grup, seçim sonuçlarının şaibeli olduğunu ve seçimlerin iptal edildiğini duyurmuştur. Ayrıca belirtmek gerekir ki ordu içindeki grubun liderliğini Ali Bongo’nun kuzeni Nguema yapıyor.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Murat Aslan, NTV ekranlarında Nijer’de yaşanan gelişmeler üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Devamı
SETA Dış Politika Araştırmacısı Tunç Demirtaş, TV Net ekranlarında yayınlanan 19. Saat programında, Nijer özelinde Afrika kıtasında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.
Devamı
Sahel Kuşağı 2020'den bu yana sürekli olarak darbelerle gündeme gelen bir bölge. Ve bu bölgede en son 26 Temmuz 2023'te yaşanan darbe ile karşı karşıya kalan ülke Nijer. 3 Ağustos 1960'taki bağımsızlık sürecinden sonra Nijer'de 26 Temmuz'a kadar toplam dört darbe ve üç darbe girişimi olmuştu. Dolayısıyla uluslararası sistemde Nijer en istikrarsız ülkelerden biri olarak anılıyor. Ancak bu istikrarsızlığın temel nedeni olarak Nijer'de sömürgeciliğin mirasının etkisi oldukça fazla.
Demokrasi gibi bir evrensel değeri yüceltirken demokrasilere darbeyi hoş karşılayan Batılı anlayışı sorgulamak gerekmekte.
15 Temmuz gecesi iradesine, vatanına ve demokrasisine sahip çıkan yüz binlerin arasında iken sıklıkla 'Bu ülke buna layık değil' dediğimi hatırlıyorum. Hayatımın en mutlu anı da 16 Temmuz sabahı bu milletin evlatlarının darbecileri teslim alarak tankların üstüne çıktığı saatlerdir. Merhum Sezai Karakoç'un deyişiyle milletimin ruhunun dirilişini gördüğüm o uzun gece ve sabahıdır
Oldukça uzun bir zamandır CHP Genel Başkanlık makamının başvurduğu tehditkâr, mütecaviz, ayrıştırıcı ve marjinalleştirici nefret kodları üzerinden kurgulanan siyaset dili ve öğretmenlerden yargı mensuplarına ve bürokratlara; işçi, esnaf ve çiftçilerden sanatçılara uzanan çok geniş bir spektrumda toplumun 'kendisi' dışındaki kesimlerine yönelik işlettiği marjinal siyaset yaklaşımını oturtmaya çalıştığımız yer, karşımıza bir 'zihin haritası' sorununu çıkarıyor.
Mevcut siyasi kriz halk tarafından seçilmiş siyasiler arasında başlayan ve devam eden bir sorun olduğu için çözümü de yine siyasiler tarafından bulunacaktır. Bu tür siyasi krizleri kan dökmeden ve ülkeyi kutuplaştırıp iç savaşa sürüklemeden çözme becerisi aynı zamanda Tunus halkının on yıl önce karar verdiği yeni sürecin de bir sınavıdır.
Tunus’ta ne yaşandı? Tunus’ta siyasete yönelik darbe süreci nasıl şekillenmiştir? Meclisin askıya alınması ve başbakanın görevden alınması ile birlikte neler yaşanmıştır? Ulusal ve uluslararası aktörlerin tepkileri nelerdir? Tunus’taki süreç bölgesel açıdan ne anlam ifade etmektedir?
Arap devrimlerinden geriye kalan tek demokrasi olan Tunus derin bir krizde.