Biden yönetimi aylardır Gazze’de ateşkes görüşmelerinde sona yakın olduğunu açıklıyor ancak kalıcı ateşkesi sağlayacak bir anlaşmayı taraflara kabul ettiremedi. Defalarca son raddeye gelindiğine ilişkin haberler çıkmasına rağmen Washington’ın Netanyahu hükümetine söz geçirememesi ateşkesi imkânsız kıldı. ABD, Mısır ve Katar’ın arabuluculuğunda devam eden görüşmeler, en son Netanyahu’nun Philadelphia koridorunun kontrolünü devam ettirme şartını koşmasıyla iyice çıkmaza girdi. Biden’ın Netanyahu’nun rehineleri geri getirmek için yeterince çaba göstermediği şeklindeki ifadeleri, İsrail’in ek koşullarından rahatsızlığının ifadesiydi. Buna rağmen Washington’ın sonuç alacak derecede baskı yaparak siyasi risk almaya niyetli olduğunu söylemek mümkün değil. Biden yönetimi için ateşkes müzakereleri kalıcı barış sağlamak için siyasi sermaye harcanması gereken bir süreçten çok Filistin eleştirilerini nötralize etmeye yarayan bir araç haline gelmiş durumda.
Harris’in Ateşkes İhtiyacı
Kasım seçimlerine iki ay kala muhtemel bir ateşkes anlaşmasından siyasi fayda sağlayacak olan Demokratlar, Netanyahu’yla açıktan bir kavgayı göze alamıyor. Başkan adayı Kamala Harris, birçok mitinginde ateşkes görüşmelerinde yoğun bir çaba gösterdiklerini söyleyerek Demokrat tabandaki Filistin rahatsızlığının baskısını hafifletmeye çalışıyor. Michigan gibi kritik eyaletlerde Gazze meselesinin sandık sonuçlarını etkileme ihtimali Biden yönetiminin ateşkes sağlama ihtiyacını artırıyor. Bugüne kadar İsrail’in Gazze’deki operasyonlarının yol açtığı insani dramın durdurulması için etkin bir politika üretmeyen yönetim, ateşkes görüşmelerinin olumlu sonuçlanmasına bel bağlamış durumda ancak bunu başaracak bir siyasi maliyet ödemeyi de göze alamıyor.
Biden yönetimi nihai bir teklif sunmaya yakın olduklarını açıklayarak ellerinden geleni yaptıklarını göstermeye çalışsa da Demokratların Trump ve Cumhuriyetçilerin İsrail eleştirilerinden çekindikleri açık. Altı İsrailli rehinenin Refah’ta ölü bulunmasının yarattığı protesto dalgası, İsrail kamuoyunun Netanyahu’nun rehineleri geri getirmek için elinden geleni yapmadığı konusunda Biden’la aynı fikirde olduğuna işaret ediyor. Netanyahu ise Philadelphia koridorundan çekilmenin Hamas’ın rehineleri infazına taviz vermek anlamına geleceğini savunarak ateşkese niyeti olmadığını bir kez daha gösterdi. Biden yönetimi hem İsrail kamuoyunun baskısıyla uyumlu hem de Cumhuriyetçilerin eleştirilerini etkisiz kılacak bir strateji üretemeyince, Netanyahu üzerinde baskı kuramıyor.
Müzakerelerde sunulan en son teklifin daha önce başarısız olan önerilerden ne farkı olduğu sorulduğunda Biden’ın verdiği cevap, Washington’ın politikasızlığının da itirafı aslında. Biden’ın ‘‘umut sonsuza dek yeşerir’’ şeklindeki cevabı, “çıkmayan candan umut kesilmez” şeklinde tercüme edilebilir. Daha önceki çerçeve anlaşmayı BMGK’ya sunan ancak Hamas’ın kabul etmesi sonrasında Netanyahu’nun yeni koşullar öne sürmesiyle uğraşan Biden yönetimi, İsrail’in adeta kendisiyle müzakere etmesi dinamiğini değiştiremedi. Dışişleri Bakanı Blinken, bir ara Amerikan teklifini İsrail’in kabul ettiğini ve topun Hamas’ta olduğunu açıklamıştı ancak ondan da bir sonuç çıkmamıştı. İsrail ya Hamas’ın kabul etmeyeceğini bildiği formüllere evet deme ya da Hamas’ın kabul ettiği formüllere yeni koşullar ekleme stratejisiyle ateşkesi imkânsız hale getirmekte kararlı görünüyor.
Netanyahu’nun İran Kartı
Bugüne kadarki anlamlı sayılabilecek tek baskısı İsrail’in Refah’a girmemesi yönünde olan Biden yönetimi, Netanyahu’nun bunu da kullanmasından rahatsız olmalı. Biden daha önce İsrail’in Refah’a girmesi durumunda Amerikan askeri yardımının askıya alınabileceği tehdidini savurmuştu. Yönetim bazı mühimmatların sevkinin dondurulduğunu basına sızdırarak baskının dozunu bir nebze artırmıştı. Ancak mayıs ayında İsrail’in Şam’daki İran konsolosluğunu vurmasına cevap amaçlı İran saldırısı, Kongre’yi harekete geçirmişti. Netanyahu üzerindeki Amerikan baskısını hafifleten bu sürecin rastlantı olduğunu düşünmek pek de mümkün değil. Netanyahu, İran’la tansiyon yükselterek dikkatlerin Gazze’den uzaklaşmasını sağlamıştı.
Hamas lideri İsmail Haniye’ye Tahran’da suikast düzenlenmesi sonrasındaki süreçte de Biden yönetimi bir kez daha İsrail’i korumaya hazır olduğunu göstermek zorunda kaldı. İran’ın misilleme ihtimali karşısında bölgeye savaş gemileri gönderen Washington, İsrail’in güvenliğinden taviz vermeyeceği mesajını verdi. Tahran’la perde arkasındaki müzakerelerde bulduğu formül de ateşkes görüşmelerine şans tanınması karşılığında İran misillemesinin belirsiz bir ileri tarihe ertelenmesi oldu. Bu şekilde Netanyahu’nun elinden İran kartını en azından şimdilik almayı başaran Biden yönetimi, konuyu tekrar Gazze’de ateşkese getirerek Tel Aviv’e baskıyı artırmaya çalışıyor. Ancak bu baskının acil bir ateşkes sağlamaktan ziyade durumun Kasım seçimlerine kadar kontrol altında tutulmasına yönelik olduğu da açık.
Ateşkes görüşmelerinin devamı Biden yönetiminin elinden geleni yaptığını gösterme ihtiyacını karşılarken Netanyahu için de Washington’dan gelen baskının hafiflemesi anlamına geliyor. Tıpkı barış sürecinde olduğu gibi sayısız inisiyatif ve çözüm önerisinin sürekli müzakere edilerek zamana yayılmasının işgali derinleştirerek devam ettirmesi gibi, ateşkes görüşmeleri de İsrail’in Gazze operasyonlarının devamı ve fiili işgalinin kalıcı hale gelmesini sağlar hale geldi. Amerikan politikası Gazze’nin kalıcı işgaline karşı olsa da bugüne kadar yaşanan süreç, Gazze’nin önemli bir kısmının İsrail kontrolü altında kalacağına işaret ediyor. Ateşkes müzakerelerinin çözüm üretmektense çözümsüzlüğü kalıcı hale getirmesi hiç de şaşırtıcı olmayacak.
[Yeni Şafak, 4 Eylül 2024]