Amerikan yönetiminin İran’a karşı yaptırımlar ve S-400’ler konusunda izlediği politika Türk-Amerikan ilişkilerini zehirlemeye devam ediyor. Her iki konuda da Ankara’nın Washington ile yaşadığı sorunlar Türkiye’nin bağımsız dış politika yürütme çabalarıyla yakından ilgili.
Türkiye, gerek S-400’ler meselesinde gerekse İran yaptırımları konusunda kendi halkının ekonomik ve güvenlik çıkarlarını esas alan bir politika izlemeye çalışıyor ve bu da Amerikan yönetiminin baskılarına maruz kalmasına yol açıyor.
Bu konuda Ankara’nın izlediği politikanın değerlendirilmesi için şu sorulara cevap aranması gerekiyor.
Türkiye’nin İran yaptırımları konusunda bugüne kadar gösterdiği tavrın nedeni nedir? Bu konuda Ankara’nın başka alternatifleri olabilir mi?
Amerikan yönetiminin S-400 meselesini krize dönüştürmekteki amacı nedir?
Önce İran yaptırımları konusunda Amerikan yönetiminin aldığı son karara değinelim. Bu kararın uluslararası hukukun temel ilkelerine aykırı olduğu açıktır. Amerikan yönetimi kendi parlamentosundan çıkardığı yasalarla, üçüncü tarafların, hedef seçtiği ülkelerle ticaretini yasaklayarak hem uluslararası hukukun içişlerine karışmama ilkesine hem de başta Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması olmak üzere uluslararası ticaret serbestisini düzenleyen anlaşmalara aykırı davranıyor.
Washington’un bu ihlalleri gerçekleştirirken ileri sürdüğü gerekçelere bakıldığında, bunların hiçbirinin ABD’nin İran’a karşı aldığı yaptırım kararlarına aykırı davranan üçüncü taraflara ikincil yaptırımlar uygulamasını meşru kılmayacağı görülür.
Üçüncü tarafları bir tarafa bırakırsak, söz konusu yaptırımların doğrudan hedefi olan İran’a karşı uygulanmasının bile hukuksal açıdan tartışmalı olduğu açıktır. Zira bu ülkeye karşı tekrar uygulanmaya başlanan yaptırımların ana gerekçesini, İran’ın nükleer faaliyetleri oluşturmaktadır. Hâlbuki İran’a karşı yaptırımları kaldırmayı öngören, Washington yönetiminin de imzaladığı ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2231 sayılı kararının eki hâline getirilmiş olan İran Nükleer Anlaşması’na (JCPOA) göre Tahran’ın nükleer anlaşma konusundaki yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin tespiti görevi Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na (UAEK) verilmiştir. UAEK de şu ana kadar yaptığı denetimlerde İran’ın söz konusu anlaşmaya uygun davrandığı tespitini yapmıştır.
Bu durumda Amerikan yönetiminin İran’ın nükleer çalışmalarını bahane ederek bu ülkeye tek taraflı kararlarla yeniden yaptırım uygulamaya başlaması hukuksuzdur. Bunu bilen ABD, yaptırımları haklı çıkarmak için nükleer meselenin yanında Tahran’ın balistik füze çalışmaları ile Orta Doğu’da izlediği yayılmacı dış politikayı da gerekçe olarak ileri sürmektedir. Ancak dış politikasını beğenmediği için bir ülkeye yönelik yaptırım kararları almak ve bütün dünyayı bu yaptırımları uymaya zorlamak uluslararası ilişkiler açısından sakıncalı bir gelişmedir.
Türkiye’nin İran’a yönelik hukuksuz Amerikan yaptırımlarına karşı çıkmasının temel nedeni, uluslararası ilişkilerde bu dayatmacı güç politikasının Washington tarafından diriltilmeye çalışılmasını kabul etmemesidir.
Kendi halkının çıkarları Türkiye’nin bu yaptırımları reddetmesini gerektiriyor, zira İran Türkiye’nin en önemli komşularının başında geliyor. Türkiye ile İran arasındaki ekonomik ilişkileri hedef alan her türlü baskı İran’a olduğu kadar Türkiye’ye de zarar veriyor. ABD’nin geçen yıldan beri İran’a karşı uygulamaya başladığı yaptırımların gerek iki ülke arasındaki ticaretin gerekse İran’dan Türkiye’ye gelen turist sayısının azalmasına neden olarak ülkemize verdiği zarar zaten ciddi boyutlara ulaşmıştır.
NATO çatısı altında müttefikimiz olmasına rağmen ABD’nin, geçen yıl açıkça Türkiye ekonomisini hedef alarak ülkemize verdiği doğrudan zararın yanında, İran yaptırımlarına uymaya zorlayarak Türkiye’ye verdiği dolaylı zararlar bu ülke yönetiminin düşmanca politikalarının açık örneğidir.
Washington, Ankara etkili bir hava savunma sistemi temin etmek istediğinde onu eli boş döndürmesine rağmen şimdi Türkiye’nin Rusya’dan S-400 savunma sistemleri temin etmesine yönelik adımlarını büyük bir krize dönüştürürken de aynı düşmanca politikayı sürdürüyor.
Bu krizin de İran yaptırımları gibi Türkiye ekonomisine zarar vermesini ellerini ovuşturarak bekleyen bir kesim var Washington’da.
Üzücü olan ise Türkiye’nin haklı olmasına rağmen ABD ile yaşadığı bu krizler yüzünden ekonomik zarar görmesini ellerini ovuşturarak bekleyenlerin sadece Washington’da olmamaları.
[Türkiye, 27 Nisan 2019].