Bu yılı maalesef 7 Ekim'de yeniden başlayan İsrail-Filistin çatışmasında ateşkese ulaşamadan ve Kuzey Irak'ta verdiğimiz 12 şehidin acı hatıraları ile uğurluyoruz. 2023'te ABD ve diğer Batılı ülkelerin İsrail katliamlarına verdiği desteğin "BM, uluslararası düzen, değer ve norm" gibi kavramları altüst eden ve uluslararası toplumun vicdanında derin yaralar açan olaylara tanıklık ettik. İki yıl önce koronavirüs salgınının gündemimize taşıdığı büyük güç rekabeti geçen yıl Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile hızlanmıştı. İsrail'in Gazze işgali uluslararası hukukun tabutuna bir çivi daha çakarken bize dünyamızın yeni çatışmalara kolaylıkla sürüklenebileceğini gösterdi. Yemen krizi ABD ve İsrail'in İran ve vekilleri ile bölgesel bir çatışmaya gitme riskini hatırlatıyor.
Devamı
Biden yönetimi İran’la gerçekleşen mahkûm takası anlaşmasının nükleer anlaşma konusunda beklenti yaratmamasına özen gösteriyor. Bu tür ‘insani’ çabaların nükleer meseleden tamamen ayrı olduğunu göstermek için de takasın başarıyla gerçekleşmesinin hemen ardından İran’a yeni yaptırımlar uyguladı. Buna karşın takasın Güney Kore’de dondurulmuş olan 6 milyar dolarlık İran petrol gelirlerinin insani alımlar için serbest bırakılmasını da içermesi olayın basit bir mahkûm değişimi olmadığını gösteriyor. Amerikan yönetimi içerde anlaşmanın siyasi maliyet doğurmasını engellemek adına olsa gerek hem yeni yaptırım uyguluyor hem de halihazırda ilerlemeyen nükleer müzakere süreciyle herhangi bir alakası olmadığını savunuyor.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 71. sayısı çıktı.
Eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani döneminden farklı olarak yeni İran yönetiminin konuyu çok daha katı bir noktadan müzakere edeceği öngörülüyor.
AUKUS benzeri gelişmelerin İran'ın nükleer programına dair tartışmaları global gündemde alt sıralara ittiği de gözden kaçırılmamalıdır. Bu sebeple taraflar diplomasi seçeneğini reddetmese de büyük ihtimalle önceki döneme kıyasla müzakerelere daha az vakit ve kaynak ayıracaklardır.
İran’da Haziran ayında yapılan seçimleri kazanarak ülkenin yeni cumhurbaşkanı olan İbrahim Reisi, 5 Ağustos’ta mecliste yapılan törenle göreve başladı. Reform yanlısı önceki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin aksine muhafazakâr kanadı temsil eden Reisi, seçimlerden sonra yaptığı ilk açıklamada, 2015’teki anlaşmaya uymadığı için Amerika Birleşik Devletleri’ni, anlaşmaya sahip çıkmadıkları için de Avrupa ülkelerini eleştirdi. Gelinen noktada İran’ın Batı ile ilişkilerinin ne yönde seyredeceği merak konusu
Adaylar kimler ve siyasi pozisyonları nedir? Cuma günü yapılacak seçim öncesi hangi tartışma konuları öne çıkıyor? Adaylar hangi siyasi gruplar ve toplum kesimleri tarafından destekleniyor? Seçime katılımın ne oranda olması tahmin ediliyor? Cumhurbaşkanı seçimi İran’ın geleceğini ne yönde etkileyecek?
Devamı
Mısır'da 3 Temmuz 2013’te Mursi iktidarına karşı gerçekleşen askeri darbeye Türkiye’nin gösterdiği tepki ikili ilişkilerin hızlıca gerilemesine yol açmıştı.
Devamı
Türkiye-Mısır ilişkilerinin tarihsel arka planı nasıl bir seyir izlemiştir? Türkiye-Mısır ilişkileri neden gerilmiştir? İki ülke arasında temel anlaşmazlık noktaları nelerdir? Türkiye-Mısır ilişkilerinin yumuşamasına etki eden faktörler nelerdir? İkili ilişkilerdeki yumuşama Doğu Akdeniz’e ve bundan sonraki sürece nasıl yansır?
MBS'nin Amerikan devleti tarafından Kaşıkçı cinayetinden sorumlu tutulması malumun ilanı olsa da ABD'nin Suudi Arabistan'la ilişkilerinde yeni bir dönem başladığını gösteriyor.
Arap isyanlarından on yıl sonra yapılacak muhasebede hâlâ en önemli ülke kuşkusuz Türkiye. Demokratik tecrübesi ile bu isyanlara örneklik teşkil eden Türkiye, 2013'ten itibaren verdiği mücadele ve 2016 sonrası yeni hamleleri ile de bir başarı hikayesi.
Netanyahu’nun temel hedefinin Tahran’ı provoke edip Biden’ı İran’a karşı güç kullanmaya zorlamak ya da en azından yeni bir anlaşmadan uzak tutmak olduğu görülüyor.
SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman, İranlı nükleer fizikçi Muhsin Fahrizade'ye yapılan suikasti değerlendirdi.
Suikastın tek başına Biden yönetimini İran'dan uzaklaştıracağını düşünmek doğru değil. Aksine Biden, Amerikan siyasetinde tekrar İran'ı önceleyen bir yönteme dönüş yapabilir.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile İsrail arasında çok uzun bir müddettir herkesin malumu olan ancak açık şekilde deklare edilmeyen bir iş birliğinin olduğu ortadadır. Arap coğrafyası içerisinde İsrail ile yakınlaşma ve normalleşme adımlarının öncülüğü görevini yürüten BAE ekonomik ve sosyal alanlardaki etkileşimi izhar etmekten çekinmediğini göstermiştir. Gerek İsrail'in attığı her illegal adıma Arap dünyasında meşruiyet sağlamaya çalışması gerekse Tel Aviv yönetimine karşı oldukça sessiz ve tepkisiz duruşu Abu Dabi'nin İsrail pozisyonunu resmeden tutumlardır.
Suudi Arabistan petrol şirketi Aromco'nun iki rafinerisine yönelik gerçekleştirilen saldırıların üzerinden tam bir hafta geçti. Saldırıyı Husiler üstlendi ancak ABD ve Suudi Arabistan tarafı İran'ı sorumlu tutmaya çalışıyor.
Amerika Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, bir yandan bu saldırının “savaş sebebi” olduğunu söylerken bir yandan da saldırının “İran destekli” olduğunu ifade ediyor. Başkan Trump da bir yandan İran ile bir savaş istemediğini, diğer yandan ise Amerika ordusunun hazır olduğunu ve “bir telefonla bir ülkeye gireriz” tehdidinde bulunuyor.
Tahran, seçimlere giden Trump'ın da ABD kamuoyunun da Ortadoğu'da yeni bir büyük savaşa hazır olmadığını hesaplayarak risk alıyor. İran Dışişleri Bakanı Zarif'in ABD'li muhatabı Pompeo'ya laf atarak "topyekün savaş" tehdidinde bulunması Körfez'deki güç oyununun son peşrevi. Washington ise Aramco saldırısına nasıl karşılık vereceğini belirlemeye çalışıyor. Füze depoları mı, zaten satılamayan petrolün tesisleri mi vurulmalı, bu tartışılıyor. Göstermelik bir karşı saldırı kontrollü gerilimi bitirmez, Tahran'ın eline oynar. Kaldı ki, etkili bir cevap verilmezse, Körfez ülkeleri ABD'den silah almaya devam etse bile İran ile uzlaşmanın çarelerini arayacaklar. Zarif şimdiden Suud ve BAE'yi masaya çağırdı bile. Bu da İran'ın bölgesel hegemonya hırsını güçlendirir.
Prof. Dr. Kemal İnat, 'ABD bu yaptırımlarla ne hedefliyor? İran’da rejimi değiştirmek isteyen, İran ile Suud arasında sıcak bir çatışma isteyen ve İran’ın bölgede sınırlandırmak isteyen yani her üçünü arzu eden çevreler var ABD’de. Ama Trump, İran’ı bir şekilde bölgede sınırlandırmak istiyor. Rejim değişikliği peşinde değil.' dedi.
Prof. Dr. Kemal İnat: 'Uluslararası ilişkilerde güç politikası uygulanması, güce dayalı dayatmalar yeni değil. Savaş, darbe desteklemek ya da medya manipülasyonları gibi güç kullanımları eskiden beri vardı. Hukukun güç politikasının bir aracı olarak kullanılması da yeni değil. Yeni olan ABD’nin iç hukukunu uluslararası hukuk yerine koyarak diğer aktörlere dayatması.'
ABD ile SSCB'nin nükleer silah yarışına girmelerine rağmen birbirlerine karşı bu silahları kullanmayışları da bu yüzdendir. Birisi kullanırsa öteki de kullanmaktan imtina etmeyecektir. Bu yüzden ikisi de caydırıcılık adına nükleer silah kapasitelerini geliştirirken kullanmayı göze alamamışlardır. Literatürde buna "dehşet dengesi" deniliyor.