Türkiye hakkında hiç bilgisi olmayan bir kişi bile son on günlük süre içinde Türkiye gündemini derinden etkileyen ya da etkileyebilecek başlıkları alt alta sıralasa, Türkiye’nin topyekûn bir saldırı ile karşı karşıya olduğu sonucuna kolaylıkla varır.
Orta Doğu’da krizler giderek derinleşiyor. Belirsizlik ve kaos her geçen gün Türkiye’yi derinden etkileyecek şekilde artıyor. Bölgesel ve küresel güçlerin Orta Doğu’nun geleceğine yönelik planları çatışmaların çözümüne yönelik değil. Bölgesel istikrarsızlığı artırıcı ve sıcak bir savaşı tetikleyici mahiyette...
ABD, bölgede her ülkenin sırasıyla istikrarsızlık sarmalından geçmesini istiyor. Son dönemde, Suudi Arabistan-İran arasındaki bölgesel gerginliği bu plana göre ilerletiyor. Lübnan’ı Suriyelileştirme, Körfezi tamamen abluka altına alma girişimi bu planın şimdilik yan çıktıları.
ABD’nin bu agresif planından kârlı çıkan iki ülke; İsrail ve Rusya...
Giderek artan gerginliği önlemeye dönük çaba gösteren, ara buluculuk yapmaya çabalayan bölgenin tek ülkesi ise Türkiye.
***
ABD, DEAŞ’ın Irak ve Suriye’de misyonunu tamamladığına karar verdi. Sıradaki hedef ülke için, DEAŞ’ı güvenli bir şekilde Rakka’dan yolcu etti. Silahlarını yanlarında götürmesi için onlara taşıyıcı büyük tırlar başta olmak üzere, gerekli lojistik desteği sağladı. ABD, PYD/YPG ve DEAŞ arasındaki aslında herkesin bir şekilde bildiği “kirlik ittifak” böylece doğrulanarak alenileşmiş oldu.
ABD’nin Rakka’dan DEAŞ’ı, eğitilmiş insan kaynağı ve ağır silahları ile birlikte, güvenli bir şekilde gönderme anlaşması, bize iki konuşmayı tekrar hatırlatması gerekiyor:
Biri, Trump’ın “DEAŞ’ı Obama kurdu. Ve şunu da söylemeliyim, yardımcılığını da ezik Hillary Clinton yaptı” sözü...
Diğeri ise, ABD’nin son Türkiye Büyükelçisi John Bass’ın Ankara’dan ayrılırken söylediği tehdit içerikli cümleler: “Türkiye, son 9 buçuk aydır kayda değer bir DEAŞ saldırısı yaşamadı. Bu, DEAŞ’ın Türkiye’de saldırı düzenlemekten vazgeçmesinden kaynaklanmıyor.”
***
Daha önceden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “burnuma ABD’den kötü kokular geliyor” dediği Reza Zarrab davası, Türkiye’ye karşı bir küresel kumpasa dönüştürülmeye çalışılıyor. Geçen hafta Türkiye, nerede olduğu gizlenen Reza Zarrab’la ilgili ABD’ye bilgi isteme amaçlı iki kez nota verdi.
Söz konusu dava üzerinden, FETÖ’nün hazırladığı 17-25 Aralık kumpas iddianameleri ve FETÖ’nün gerçekleştirdiği kurgulanmış dinlemeleri ile Türkiye mahkûm edilmeye çalışılacak. Özellikle şimdiden bazı bankalara ve iş adamlarına yönelik “ceza” ve “yaptırım” içerikli medya yoluyla servis edilen dedikodular Türkiye ekonomisini etkilemeye dönük olarak işlevselleştiriliyor.
17-25 Aralık yargı darbesi ve 15 Temmuz darbe girişimi ile başarılamayan, Türkiye’ye diz çöktürme ve Erdoğan’ı devirme girişimleri küresel ölçekte farklı denemelerle devam ediyor.
***
NATO’nun Norveç’te düzenlediği “Trident Javelin-2017” tatbikatında Atatürk düşman liderler arasında gösterildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise “düşman ile iş birliği içerisinde” olan bir lider olarak tasvir edildi.
NATO dünyanın en güçlü askerî organizasyonu. Bir tatbikatta bu kadar büyük hatanın “basit bir sözleşmeli memur”un işi olarak gösterilmesi daha büyük bir skandal. Dünyanın en büyük askerî organizasyonunun bir savaşta binlerce sivilin ölümüne yol açan hatasını bir sivil sözleşmeli memurun üzerine yıkması ile bu olay arasında mahiyet olarak hiç bir fark yok. Tüm yönleri ile her düzeyde Türkiye’den özür dilenmesi bu düşmanca tavrın olumsuz izlerini silemeye yetmez.
Avrupa Türkiye’yi tehdit eden terör örgütlerine ev sahipliği yaptığı müddetçe bu tip olayların yaşanması kaçınılmaz.
***
Türkiye küresel bir kuşatma ile mücadele ederken Türkiye’nin muhalefet partisinin önemli aktörleri; hâlâ bu güçlerin ve onların aparatı olan FETÖ’nün değirmenine su taşımaya devam ediyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta, yani 14 Kasım’da, parti grup toplantısında 15 Temmuz’u “kontrollü darbe” olarak nitelemeye devam etti. “20 Temmuz darbesi”nden bahsetti.
***
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayları içerisinde gösterilen ve hâlen CHP milletvekili olan İlhan Kesici cumartesi günü bir televizyon programında kendisine sorulan, “Fetullah Gülen’in 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğuna dair bir şüphe var mı?” sorusuna “Tam bilmiyorum” diye cevap verdi.
***
Cumhurbaşkanlığı seçimine daha iki sene var. Türkiye’ye yönelik planlanmış ve eş zamanlı salvoların geleceği zaten biliniyordu. Ama biraz erken başladı. Erdoğan’ın hafta sonu mitinglerinde dile getirdiği gibi, 2019 seçimlerine kadar Türkiye’ye karşı “çetin sınamalar”la operasyonlar devam ettirilecek.
Daha öncekiler gibi, bu operasyonlar da bertaraf edilir. Ama ana muhalefet partisi aktörlerinin yukarıda alıntıladığım sözlerine benzer bir siyasal duruş sergilemeleri bu mücadeleyi zorlaştırmaktadır.
[Türkiye, 21 Kasım 2017]