-
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cezayir ziyareti neden önemli?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika turu kapsamında 26 Ocak’ta Cezayir’e gidecek. Berlin Konferansı sonrası Libya kriziyle bağlantılı ilk dış ziyaretin Cezayir’e olması büyük önem taşıyor. Çünkü Cezayir, 12 Aralık Cumhurbaşkanlığı seçimiyle içeride yaşadığı siyasi krizi aşarak Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun liderliğinde Libya krizinde daha aktif bir rol alma çabası içerisine girmiştir. Libya ile 982 km uzunluğunda bir sınıra sahip olan Cezayir, bu ülkede yaşanan istikrarsızlığın ve oluşacak kaosun vereceği zararın farkında olarak Libya’daki iç savaşın kısa sürede sonlandırılmasını hedefliyor. Ayrıca Cezayir, Kuzey Afrika’da askeri ve diplomatik olarak ciddi bir güce sahip. Bunun için Libya krizindeki pozisyonu hem Türkiye’ye sahada yakın bir ülkeden destek alma avantajı sağlayacak hem de iç savaşın seyrini değiştirebilmesi anlamında ciddi bir etkisi olacaktır. Libya’nın diğer komşusu Mısır, bu iç savaşta açık bir şekilde Hafter’e destek verirken meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) komşularından finansal ve askeri açıdan somut bir destek görememektedir. Ancak burada Cezayir, Mısır-Hafter ittifakı karşısında bir denge unsuru olma potansiyeli taşımaktadır. Bu anlamda 27 Kasım’da imzalanan Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması çerçevesinde Türkiye’nin UMH’ye verdiği siyasi, askeri ve ekonomik destek, komşusu Cezayir’in de desteğini alabilirse sahada Serrac hükümetinin eli güçlenir ve darbeci General Hafter ve milislerinin gerilemesini sağlayabilir.
-
Cezayir Libya krizine nasıl yaklaşıyor?
Afrika’nın yüzölçümü açısında en büyük ülkesi olan Cezayir, geniş sınırları sebebiyle sınırlarının kontrolünde güvenlik sorunları yaşamaktadır. Cezayir’in özellikle güneyindeki Sahel bölgesinde kaçakçılık, göçmen dalgası ve terör sebebiyle güvenlik sorunları mevcuttur. 2011’den beri devam eden Libya’daki iç savaş da Cezayir’in eskiden beri yaşadığı bu güvenlik sorunlarının daha tehlikeli bir hal almasına sebep olmaktadır. Libya’daki siyasi istikrarsızlık ve sınırlarda oluşan güvenlik zafiyetleri, Sahel bölgesinde kaçakçılık faaliyetlerinin yaygınlaşmasına ve terörist grupların faaliyet sahası bulmasına imkan sağlamaktadır. Bu nedenle Cezayir’in Libya krizine yaklaşımı güvenlik perspektifinden hareketle bir an önce iç savaşın sona erdirilerek siyasi istikrarın ve güvenliğin tesis edilmesidir. Bununla birlikte Cezayir, Sisi yönetimindeki Mısır gibi Libya’da Hafter’in tek başına hâkim olmasına sıcak bakmamaktadır. Çünkü Libya; Osmanlı’dan beri Trablus, Sireneyka (Bingazi ve çevresi) ve Fizan adıyla üç farklı federatif bölgeye sahiptir. Kaddafi döneminde bu üç bölge, aşiretlerle yapılan işbirlikleri neticesinde birleştirilse de bilhassa Trablus ve Sireneyka tarihsel açıdan birbirleriyle rekabet içerisinde olmuştur. Bu nedenle farklı aşiretler arasındaki rekabetin hâkim olduğu bu bölgeleri darbeci Hafter’in tek başına yönetebilmesi mümkün değildir. Cezayir bu durumun farkında olduğu için Hafter’in ülkeye hâkim olması halinde güvenliği sağlayamayacağını öngörmektedir. Bu sebeple Cezayir siyasi bir uzlaşıyla krizin çözülmesini sıkça dile getirirken, Hafter’in gayrimeşru bir şekilde Fransa, BAE ve Mısır tarafından Libya’da iktidar yapılmaya çalışılmasına karşı çıkmaktadır. Cezayir’de siyasetteki en etkin aktör ordu ise –özellikle geçtiğimiz aralık ayında vefat eden eski Genelkurmay Başkanı Ahmed Gaid Salih’in temsil ettiği ulusalcı kanat– eskiden CIA ile çalışmış bir generalin Libya’da iktidar olmasına kuşkuyla yaklaşmaktadır. Bu açıdan Cezayir’in iki hafta önce Libya sınırında başlattığı “Burkan 2020” tatbikatı ve Genelkurmay Başkanı Said Şangariha’nın bu tatbikata bizzat katılması Libya’daki krizde ordunun rolünü ortaya koymaktadır.
-
Cezayir’in Libya krizinde kırmızı çizgileri nelerdir?
UMH Başbakanı Serrac’ın 7 Ocak’ta ziyaret ettiği Cezayir’de, Cumhurbaşkanı Tebbun, “Trablus'u kırmızı çizgi olarak görüyor ve bu çizgiyi kimsenin aşmamasını bekliyoruz” açıklamasını yaptı. Konuşmanın devamında Cumhurbaşkanı Tebbun, yabancı müdahalesi olmadan Libya’nın birliğini ve bütünlüğünü koruyacak bir siyasi çözümün desteklenmesi gerektiğini de ifade etti. Trablus’un darbeci Hafter tarafından ele geçirilmesi Libya’da istikrarı sağlamak yerine krizin derinleşerek bir kaosa sebep olacağının farkında olan Cezayir, bu yüzden Trablus’u kırmızı çizgisi olarak ifade etmiştir. Berlin Konferansı’nda da aynı pozisyonunu sürdüren Cezayir, Libya’daki iç savaşta Hafter’in ülkeye darbeyle hâkim olmasına bir anlamda karşı çıkarak UMH ile Tobruk Hükümeti’nin birlikte bir siyasi çözüme ulaşmasını beklemektedir.
-
Türkiye ve Cezayir neden yakınlaşmaya başladı?
Türkiye ve Cezayir diplomatik ve ekonomik olarakiyi ilişkilere sahiptir. Cezayir; Rusya, İran ve Azerbaycan’dan sonra Türkiye’nin dördüncü doğal gaz tedarikçisidir. Aynı şekilde Türkiye’nin de Cezayir’de önemli sanayi ve ticari yatırımları mevcuttur. Cezayir, silahlanmaya büyük önem veren bir ülke olduğu için savunma sanayi alanında da iki ülke arasında ilişkiler gelişmeye devam etmektedir. Ancak Türkiye-Cezayir yakınlaşmasının şu anki ana gündemi Libya krizidir. Türkiye, nasıl Doğu Akdeniz’de diğer ülkeler tarafından yok sayılmak suretiyle dışarıda bırakılmak istenmişse aynı şekilde Cezayir de Libya krizinde özellikle son iki senedir dışlanmaktadır. Bununla birlikte Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını korumak amacıyla Libya ile yaptığı anlaşmayı sürdürmesi ve UMH’yi koruması, Cezayir’in de Libya’daki siyasi istikrarsızlığın sona ermesini istemesi, iki ülkeyi güvenlik açısından ortak bir zeminde buluşturmaktadır. Bu anlamda Türkiye-Cezayir yakınlaşması ortak çıkarlar ve tarihsel bağların gerektirdiği bir ihtiyacın sonucudur. Fransa’nın nüfuzunun güçlü olarak hissedildiği yirmi yıllık Buteflika döneminden farklı olarak Libya krizinde Cezayir, Fransa’dan farklı bir pozisyonu savunmaktadır. Bu sebeple ordu ve mevcut iktidar, Fransa’nın Libya’da ve Sahel bölgesinde güvenliğini tehdit edecek adımlar atmasından rahatsız olmaktadır. Dolayısıyla Libya krizinde UMH’yi destekleyen İtalya ve Türkiye ile aynı pozisyonda yer alarak darbeci Hafter’e karşı tutum takınmaktadır. Fakat Cezayirli yetkililerin açıklamaları Libya’da iki tarafa da aynı mesafede durmakta ve pozisyonunu netleştiremediğini göstermektedir. Çünkü Cezayir’in temel hedefi Hafter’in tek başına hâkim olmadan siyasi uzlaşı ile Libya’daki krizin sona erdirilmesidir. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyareti Cezayir’in Libya krizinde iki ülkenin desteklediği ateşkes ve siyasi uzlaşı üzerinden Türkiye-Cezayir yakınlaşmasını hızlandırabilir.
-
Libya’da Türkiye ve Cezayir’in iş birliği imkanları nelerdir?
Afrika’da en fazla silah ithalatı yapan ülke konumundaki Cezayir, 2012 yılından beri yıllık 10 milyar dolar civarında savunma harcaması yapmaktadır. Cezayir’in silahlanmaya bu kadar önem vermesi uzmanlar tarafından Fas ile sürdürdüğü silahlanma yarışına bağlanmakla birlikte Cezayir’in sınır bölgelerinde güvenliği sağlamayı amaçladığı da ifade edilebilir. Bu silahlanma Cezayir ordusunu Kuzey Afrika’da etkin bir konuma yükseltmektedir. Türkiye ve Cezayir, Libya’da askeri iş birliklerini genişleterek hem Hafter’e ve onu destekleyen ülkelere karşı caydırıcılıklarını artırabilir hem de iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğine yeni bir ivme kazandırabilir. Berlin Konferansı’nda alınan kararların sahada uygulanmaması ve darbeci Hafter’in meşru hükümete karşı saldırılarının devam etmesi halinde Türkiye, Libya’da Cezayir ile askeri iş birliği seçeneğini de masaya yatırabilir. Öte yandan Berlin Konferansı çerçevesinde iki ülke, siyasi ve diplomatik olarak ortak hareket ederek UMH’nin ayakta kalmasını ve Hafter karşısında daha güçlü bir pozisyona gelmesini sağlayabilirler. Bu anlamda Türkiye’nin küresel aktörlerve Libya krizine doğrudan müdahil olan İtalya ve Cezayir ile yürüteceği diplomatik temaslar iş birliği fırsatlarını artıracaktır.