14 Ağustos 2001'de kurulan AK Parti, kuruluşundan yalnızca 15 ay sonra tek başına iktidar oldu. Bu tarihten itibaren de, tüm genel ve yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı başardı.
AK Parti iktidara geldiği 2002 yılından itibaren siyasi başarılarını tekrarlarken bir yandan da sivil siyasete dair birçok olaya maruz kaldı. Partinin kapatılması davası, 2007 yılındaki e-muhtırası, 17-25 Aralık yargı darbesi, Gezi olayları, 6-8 Ekim olayları, terör saldırıları ve 15 Temmuz darbe girişimi ilk akla gelen badirelerden.
Tüm bu engellemelere rağmen AK Parti, başta ekonomide belirlediğiöncelliklerini tamamlama ve Türkiye'yi değiştirecek büyük projeleri hayata geçirme konusunda tam bir kararlılık gösterdi.
Kısa süreli hükümetlerin iktidarda kaldığı, iktidarda olan partilerin bir sonraki seçimde genellikle oy oranlarının düştüğü, hatta 2002 genel seçiminde bir önceki hükümet partilerini Meclis dışında bırakmış bir seçmen geleneği varken, AK Parti kendisine verilen desteği her seçimde daha da artırdı.
Tabi bu siyasi desteğin katlanarak büyümesinin arkasında siyasi ve sosyal unsurlar olduğu gibi, birçok ekonomik faktörün de etkisi var.
PEKÄ°, AK PARTÄ° SON 14 YILDA EKONOMÄ°DE NELER YAPTI?
AK Parti ekonominin, ekonomik düzenin ve iktisadi yapının seçilmiş bir kesimin çıkarına hizmet eden bir yapıdan çıkardı. AK Parti hükümetleri, farklı yerlerden, değişik odaklardan emir almıyor, milletin taleplerini, isteklerini ve beklentilerini dinliyor, politikalarını bu doğrultuda belirliyor.Alt ve orta gelir grubundakilerin çevreden merkeze geldiği, gelir düzeyinin arttığı, siyasi, ekonomik ve sosyal haklardan adil paylaşımının hedeflendiği ve bu kesimin taleplerinin uygulamaya yansıdığı bir ekonomik yapı oluşturuldu. Bu kesime kulak verildiğinin en somut göstergesi, sosyal yardımlar.
AK Parti sosyal yardımlar ile, toplumun birçok kesimine ulaştı ve adeta bu alanda sessiz devrim yaşattı. Hatta, son genel seçimlerde tüm siyasi partilerin temel propaganda araçlarından birisi sosyal yardımlar oldu.
Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişimi başarısızlığa uğratılmışsa, bundaekonomik ve sosyal yaşamda beklentilerin karşılanmasının, halkın milli iradesine sahip çıkmasının, ekonomik ve sosyal refahının yükselmesinin büyük payı var.
AK Parti döneminde, Türkiye ekonomisi 2008 küresel ekonomik krizine rağmen, 2009 hariç 2002-2015 döneminde sürekli büyüdü. Kişi başı gelir 2002'de 3.492 dolar iken, 2015'de 9.177 dolara yükseldi. Yıllarca kişi başı gelirin düşük olduğu bir ülke, artık üst orta gelir grubunda.
Geçmişte yüksek borç ve bütçe açıkları nedeniyle ülke borcu ödenmez noktaya gelmişti. 19 IMF standby anlaşması ve 15 defa borç ötelemesi yapılmışken, şimdi ise borç ve bütçe açıkları bakımından Türkiye, birçok ülkenin hedeflediği göstergelere sahip.
Bu dönemin başarısız göstergelerden sayılan enflasyon, çift haneli rakamlardan tek haneli rakamlara düştü. 14 yıl önce enflasyon yüzde 29,8'di.
AK Parti, Türkiye için belirlediği 2023 hedefleri ile dünya ekonomileri ve G20 içerinde önemli bir yer edindi.
Bu dönemde, yalnızca ülke notunda, faiz ve diğer makroekonomik göstergelerde iyileşme yaşanmadı. Türkiye, tarihinde ilk defa bulunduğu coğrafyanın avantajını kullanmasını bildi. Enerjide başlattığı projeler ve planlanan büyük projeler sayesinde enerji merkezi olma yolunda önemli bir yol aldı.
Enerjideki projelerin yanı sıra, Marmaray, Yeni Köprü, Tüp Geçit, Yüksek Hızlı Tren, Havalimanı ve savunma projeleri gibi bir dönem Türkiye için hayal olan birçok proje ete kemiğe büründü.
AK Parti öncesi, bir kesim veya grup, eski dönemde, küçük bir dokunuşla Türkiye siyasetinde ve tabi ki ekonomisinde istedikleri etkiyi yapabiliyordu. AK Parti döneminde ise son bir yılda 2 genel seçime, sayısız terör saldırısına maruz kalmasına ve en son 15 Temmuz darbe girişimine rağmen güçlü duruşuna devam eden bir ekonomi var artık.
YENİ DÖNEMDE YAPILACAKLAR VAR…
AK Parti'nin başarısının başlıca göstergesi, Türkiye'nin kalkınmada ve refahta aldığı mesafedir.Bu yüzden, AK Parti yeni dönemde içerdeki ve dışardaki siyasi ve ekonomik vesayetlere karşı durmaya, halkın taleplerini geçmişte olduğu gibi bugün de yerine getirmeye devam edecektir. Tam da bu yüzden, ekonomide yeni bir başarı hikâyesini yazmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç var.
Bunun için de, ekonominin önünü tıkayan, dışarıya bağımlı olmasına neden olan alanlarda başlayan ve başlatılacak reform sürecinin yanı sıra, ekonomi kurumlarının ve bu kurumlara hakim teslimiyetçi anlayışın değiştirilmesinden başka alternatifimiz yok.
[Yeni Åžafak, 15 AÄŸustos 2016].