Başkan Trump'ın Veliaht Selman'ı sahiplenmesi şaşırtmadı. Amerikan medyası Kaşıkçı cinayetinin siyasi talimatını veren kişinin üstünün örtülmesini ülkelerinin değerlerine aykırı buluyor. Bunun Ortadoğu'daki otoriter liderlerin "cüretini artıracağını" ileri sürüyorlar. Hem de CIA'den sorumlunun Veliaht Selman olduğuna yönelik bilgiler sızmış iken... Trump'ın "olabilir de olmayabilir de" söylemi ile cinayetin failini geçiştirmesi ciddi bir sorun. Ancak değerleri değil de çıkarları öncelemesi kendisinden beklenen bir tavırdı. Bu konuda başından beri tutarlı oldu. Kaşıkçı cinayetine dair açıklamasına "önce ABD" diyerek başlaması ve aynı slogan ile bitirmesi de sürpriz değildi. Görüşünü savunurken "ABD çıkarlarına" dair söyledikleri de biliniyordu. Dünya kamuoyu Trump'ın bu bencil ve değerleri yok sayan milliyetçiliğine alıştı. Bu yüzden Trump'ın İran tehdidini öne çıkarması, Riyad'ın 450 milyar dolarlık yatırımından ve üreteceği işlerden bahsetmesi, petrol fiyatlarını indirmede ve İsrail'in çıkarlarını korumada "kararlı bir ortağı" kaybetmek istemediğini belirtmesi tahmin ediliyordu. Elbette, Trump'ın bencil yaklaşımı "dünya çok tehlikeli bir yer" ve "belki dünya da sorumlu tutulmalı" gibi komik söylemlerle saklanamaz. Dünyayı her geçen gün daha tehlikeli hale getiren ise Trump yönetiminin politikaları... Uluslararası örgütlerin, ittifakların ve normların altını oyan yaklaşımı... Trump'ın attığı tweet'lerle bu değişimi anlatmaya çalışması...
***
Bu açıklamaların ABD'nin "çıplak çıkarlarını" ya da "değer krizini" açık etmesinden daha önemli bir husus var. Trump böyle bir savunma ile aslındaSuudi Arabistan'a daha fazla zarar veriyor. Kaşıkçı cinayetinin sorumluluğu yetmezmiş gibi Suud dış politikasına yeni bir yük getiriyor. Trump kendi çıkarcı boyasıyla Riyad'ın politikalarını boyuyor. Suud Kralına "biz olmasak bir haftada devrilirsin" diyen Trump, İran tehdidini göstererek Riyad'ın Washington'a teslim olduğuna işaret ediyor. Yakında gündeme getireceği "Yüzyılın Antlaşması" gibi Arap halklarının kabul edemeyeceği formülleri de Riyad'a kolaylıkla empoze edebileceğini gösteriyor. Trump'ın S. Arabistan'ı elindeki kullanışlı bir partner şeklinde sunması Riyad'ı zayıflatan bir şey. Bakmayın Körfez ülkelerinin teşekkür açıklamalarına. "Hadimül Haremeyn" olarak nitelenen Suud Kralının dini meşruiyeti yıkılıyor. Trump Veliaht Selman'ı savundukça ABD'nin menfaatleri için cinayet dahil neleri kabullenebileceğini ortaya koymakla kalmıyor. Riyad'ı da daha aşağı çekiyor.
Mesele, S. Arabistan-Türkiye mücadelesi değil Kaşıkçı cinayetinde Türkiye'nin gösterdiği ilkeli tutumu Ankara ile Riyad'ın "Sünni dünyanın liderliği için bir mücadelesi" olarak okuyanlar var. Meseleyi ideolojik kapışma düzlemine çekmek vahşi bir cinayetin üstünü örtmeye katkı sağlar. Dahası, Riyad'ın Müslüman dünyadaki konumuna saldırıların önünü açar. Bu sebeple Başkan Erdoğan en başından itibaren Kral Selman'ı meselenin üstünde tuttu. Onun için "Hadimül Haremeyn" sıfatını kullandı. Cinayeti adli bir vaka olarak çözmek istedi.
***
Kaldı ki, Türkiye hem İran'ın hem de S. Arabistan'ın yayılmacılık için dini ideolojileştirmesini eleştiriyor. Mezhep farklılıklarının çatışma ve vekalet savaşları için seferber edilmesine de karşı. Ankara, Riyad ile Tahran arasındaki kutuplaşmayı azaltan, güç mücadelesini de dengeleyen bir konumda olmayı seçiyor. Bu itibarla Türkiye'nin Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasındaki tavrı "liderlik için güç mücadelesi" veya "ideolojik kapışma" ile birlikte değerlendirilmemeli. Aksi yaklaşım iki başkentin orta-uzun vadeli ilişkilerini zehirlemeye matuftur. Riyad'ı korumasız bırakır, Washington'a tümüyle esir eder. Bölgeyi daha derin bir kaosa taşımak isteyenlere hizmet eder.
[Sabah, 24 Kasım 2018].