SETA Güvenlik Araştırmacısı Bilgehan Öztürk'ün moderatörlüğünü yaptığı ve SETA dış politika araştırmacıları Nebahat Tanrıverdi Yaşar ve Emrah Kekilli'nin katıldığı panelde, Libya'daki güncel durum, uluslararası meşruiyeti olan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) güçleri ile gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'e bağlı milisler arasındaki çatışmalar ve önümüzdeki günlerde Libya'da yaşanabilecek gelişmeler değerlendirildi.
Araştırmacılardan Nebahat Tanrıverdi Yaşar, Libya'da gelinen süreci ve uluslararası aktörlerin Libya krizindeki rolünü kavramak için 2011'deki BM müdahalesinin ardından yaşanan gelişmelerin önemli olduğuna dikkati çekti.
Hafter'e destek verdiği bilinen Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) sahada alan bulmasına giden süreci anlatan Yaşar, şunları söyledi:
"2012'de ABD büyükelçisinin öldürülmesi, ABD'nin askeri ve siyasi anlamda ülkeden çıkmasıyla sonuçlandı ve siyasi ittifakları üzerinden daha dolaylı ve güdümlü bir politika izlemeye başladı. Öte yandan 2013 yılında Libya'nın komşusu Mali'de bir iç savaş başlamıştı. Bu da Fransa'nın -ki bu ülke Libya'ya askeri müdahale yapılmasını en kuvvetli savunan ve ilk operasyonları yaptığı söylenen ülkeydi- askeri kuvvetlerini Libya'dan Mali'ye sevketmesine neden oldu ve Libya'da bir alan açılmış oldu. 2014 yılında seçimlerden sonra bugünkü haliyle Doğu ve Batı'da oluşan ikili yapıda, Doğu'daki hükümeti, yani Hafter'i destekleyen BAE sahneye girerek bu alanı doldurdu. Bu açıdan 2014, Libya'daki savaşın hem uluslararası krize hem de bölgesel krize ve bir dolaylı savaş alanına dönüşmesinin miladı oldu."
"İlk defa sahada bir değişiklik olabilir"
Uluslararası aktörlerin darbeci Hafter'e verdikleri destekle süreç içinde Libya'da değişen güç dengesini değerlendiren Yaşar, 27 Kasım'da 2019'da Türkiye ile Libya arasında İstanbul'da imzalanan güvenlik ve askeri iş birliği mutabakat muhtırasının önemine değindi.Yaşar, "Bütün bu süreçte kademeli olarak UMH'nin, yani Trablus'un yalnızlaşması gerçekleşti. Türkiye ile imzalanan anlaşmaların ardından, özellikle de askeri yardımların alınması, (UMH'nin) bu izolasyonu aşmasını da beraberinde getirdi. 2014 sonrasında bugün, aslında ilk defa sahada bir değişiklik olabilme ihtimalini konuşuyoruz." dedi.
Araştırmacılardan Emrah Kekilli de, Türkiye ile Libya arasındaki mutabakat muhtırasına değinerek, "Anlaşmalarının hayata geçirilmesinin ardından UMH'nin askeri kapasitesini artırdığını, gerekli hazırlıkları tamamladıktan sonra geçtiğimiz haftalarda harekete geçtiğini ve operasyonel üstünlüğü ele geçirdiğini gözlemledik." diye konuştu.
BAE'nin Hafter'e sağladığı destek
Kekilli, Rusya'nın Libya krizine 2019'da müdahil olmasında da BAE'nin rolü olduğunu belirterek, ülkedeki Rus güvenlik şirketi Wagner'e bağlı savaşçıların maaşlarının, ayrıca Giryan'da ele geçirilen Fransız silahlarının ve Sıbrata ve Sırman'da ele geçirilen Ürdün silahlarının parasının BAE tarafından ödendiğini belirtti.Kekilli, "2014'ü takip eden yıllarda Hafter'in askeri bir milis lider statüsünden politik bir figüre dönüştürülmesinde de Avrupa ve ABD'deki BAE lobileri etkin bir rol oynadı" dedi.
Kekilli, Hafter milislerinin aldığı askeri destek konusunda şunları söyledi:
"Hafter, 2014'ten beri aldığı bütün yenilgilerin ardından kendisine yönelik askeri desteğin artmasıyla, aldığı mağlubiyeti bir şekilde askeri kazanıma dönüştürebildi. Mesela, 2014 şubat ayındaki darbe girişimi başarısız oldu, mayısta daha güçlü bir darbe girişimi ile geldi. Dolayısıyla UMH güçlerinin operasyonlarına karşılık Hafter'e olan askeri desteğin de artacağını öngörmek güç değil. Nitekim geçtiğimiz haftalarda silah ve mühimmat yüklü bir Rus gemisi İskenderiye limanına yanaştı ve bu silahlar Mısır sınırı üzerinden Hafter'e nakledildi. Yine iki BAE kargo uçağının Bingazi'deki askeri havalimanına inerek Hafter'e silah ve mühimmat yardımı yaptığını görüyoruz. Ayrıca UMH'nin SİHA'ları etkin bir şekilde kullanmasına karşı Hafter'e ulaşan hava savunma sistemlerinin sayısının arttığı ve neredeyse bütün cephelerde bunları kullanmaya başladığını görüyoruz."
Kekilli, Uluslararası kamuoyunun Hafter'e olan siyasi desteği konusunda ise şöyle konuştu:
"Hafter'in kazanımlarının arttırması durumunda, İsrail ve BAE lobilerinin Hafter lehine Washington'da tesir oluşturabileceğini ve bunun yanında Hafter'in 4 Nisan'da yaptığı saldırılara BM'den ve Avrupa'dan tepki gelmemesini dikkate aldığımızda, zaten Hafter'in Trablus'a girişini kabullenmeye hazır bir uluslararası kamuoyu olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla çatışmalar Hafter lehine sonuçlanırsa uluslararası kamuoyu bunu çok rahat tescil edecektir. Fakat UMH lehine sonuçlar vermeye başlarsa, uluslararası kamuoyu müzakere süreçleri talep etmeye başlayacak ve Hafter'in sahada kaybettiklerini masada kazanması için çaba sarf edecektir."
[AA, 23 Nisan 2020]