SETA > Yorum |
Gezi Sonrası Siyaset Haritası

Gezi Sonrası Siyaset Haritası

Gezi eylemleri, demokrasi talebinin yaşam tarzı kaygılarına feda edilmesini sembolize etmektedir.

Gezi eylemleri toplumsal bir hareket olarak baÅŸlayıp siyasi bir hareket olarak bitti. Daha doÄŸrusu, toplumsal bir hareket olarak baÅŸlayan Gezi eylemleri siyasi harekete dönüÅŸtürüldüÄŸü anda bitti. Siyasi motivasyonlarla ve mühendislik faaliyetleriyle yeni birçok eyleme tevessül edilebilir ancak tam da bu çabalar eylemlerin toplumsal bir nitelik kazanmasını imkânsızlaÅŸtıracaktır. Eylemler kısa sürede siyasallaÅŸtığı için hem toplumsal yönü üzerinde yeterince durulmadı hem de siyasete önemli bir miras bıraktı. Siyaset, 2007 genel seçimlerinden beri statik bir hal alan parlamenter siyasal haritanın dışında yeni ve güçlü bir siyasal haritayla karşılaÅŸtı. Bu harita, siyasetin geleneksel aktörlerini devre dışına çıkarma eÄŸilimiyle örgütlense de, geleneksel konu baÅŸlıklarını ve ikilemlerini dışlamak bir yana daha da tahkim eden bir eksene yerleÅŸmiÅŸ durumda. Bu yönüyle, eylemlerin Cumhuriyet tarihi boyunca, siyasal, toplumsal ve kültürel ayrışma damarlarını canlandıran bir iÅŸlev gördüÄŸü söylenebilir. Eylemlerin doÄŸrudan iktidar partisine ve liderine yönelen kısa vadeli ajandasının ötesinde, asıl olarak orta ve uzun vadede bu dinamikler üzerinden siyaset üzerinde kalıcı bir etkide bulunacağını öngörmek mümkün. Burada, siyasal etkilere dair kapsamlı analizleri içeren ve SETA tarafından yayınlanan “Kurgu ile Gerçeklik arasında Gezi Eylemleri” adlı çalışmamızda ön plana çıkan bazı tespitlere yer veriyoruz.

Eylemleri tanımlama: Gezi eylemlerinin siyasi yansımalarına iliÅŸkin gözlemlerimize geçmeden özellikle dört noktayı göz önünde bulundurmakta yarar var. Öncelikle, üç haftaya yayılan eylemlerde, göstericilerin kompozisyonunun gün be gün deÄŸiÅŸtiÄŸini gözden kaçırmamak gerekir. BaÅŸlangıçta siyasi düÅŸünce, ideolojik eÄŸilim, siyasi parti ve yaÅŸ açısından oldukça heterojen olan göstericiler, ilk haftadan sonra, yerlerini belirli düÅŸüncelere, ideolojilere, siyasi örgüt ve partilere mensup göstericilere bıraktılar. Ä°kinci olarak, göstericilerin siyasallaÅŸmasına paralel olarak eylemlerin hedefi ve gerekçesi de deÄŸiÅŸti.

ERDOÄžAN’LA HESAPLAÅžMA...

Çevre duyarlılığı ve eylemlere müdahale tarzına tepki üzerinden harekete geçen toplumsal duyarlılık, yerini ErdoÄŸan’la hesaplaÅŸma ve yeni Türkiye’nin AK Parti eliyle inÅŸa edilmesine itiraz üzerinden mobilize olan siyasal duyarlılığa bıraktı. Üçüncü olarak, eylem(ci)lerin motivasyonunun deÄŸiÅŸmesine paralel olarak, yerli-yabancı, ulusal-uluslararası birçok aktör ve kurum, farklı önceliklerle, farklı biçimlerde eylemlere söylemsel düzeyde dâhil olarak, eylemlerin kanal/rota deÄŸiÅŸtirmesi yönünde çaba göstermeye baÅŸladılar. Dördüncü olarak, eylem(ci)lerin geçirdiÄŸi dönüÅŸüme ve anlam kaymasına ek olarak, eylemler bittikten sonra da baÅŸka bir anlam kayması yaÅŸandı. Üzerinden zaman geçtikçe, hem olayın kendisi hem de siyasi yansımaları farklılaÅŸtı, baÅŸkalaÅŸtı. Bir süre sonra, olayların gerçekte niçin baÅŸladığı, nasıl geliÅŸtiÄŸi; eylemcilerin kim oldukları ve neyi hedefledikleri önemini yitirmeye, oluÅŸ(turul)an algı ve siyasal yansımalar ön plana çıkmaya baÅŸladı. Eylemler, ErdoÄŸan ve hükümetine yönelik güçlü ve süreÄŸen bir muhalefetin miladı olarak algılanmaya baÅŸlandı. Gezi eylemlerinin siyasal gündeme bıraktığı mirası ortaya çıkarmaya çalışırken, bu ön hatırlatmaları akılda tutmak gerekir. Çünkü Gezi eylemlerini destekleyen kesimler, bilinçli bir strateji çerçevesinde, ilk günlerdeki eylem(ci) profilini mercek altında tutup eylem(ci)lere yönelik katmanlı-deÄŸiÅŸken tanımlamalar yapmaktan kaçındılar, bugün de yaÅŸanan onca deÄŸiÅŸime raÄŸmen bu tutumlarını sürdürüyorlar. 4 Haziran’dan itibaren, eylemcilerin profili ve eylemlerin misyon ve gerekçesi deÄŸiÅŸtiÄŸi halde, ilk günlerdeki resim donduruldu. Ä°ktidara yönelik muhalefet cephesini geniÅŸletmek ve iktidarı, savunma araçlarından mahrum bırakmak amacıyla eylem(ci)lerin siyasal pozisyonları tartışma dışında tutuldu, eylemler temel siyasal içeriklerinden boÅŸaltıldı ve eylem(ci)lere tanımlanamazlık halesi oluÅŸturuldu. Bu nedenle, Gezi eylemlerinin siyasal mirasını tartışmak için öncelikle Gezi eylemlerini anlamlandıran politik içerik ve baÄŸlamın ortaya konulması; eylem(ci)lere yönelik duygusal, hayali, kurgusal tanımlardan ziyade, rasyonel, somut, gerçekçi tanımlamalara müracaat edilmesi gerekir. Bu hatırlatmaları yaptıktan sonra eylemlerin siyasal anlamına ve siyasete olası etkilerine geçebiliriz.

Eylemlerin hedefi: Gezi eylemleri, itirazın talepten daha önde olduÄŸu bir eylemdi. Eylemciler, proaktif deÄŸil reaktif bir duyguyla sokaÄŸa çıktılar. Ä°tirazın talepten daha önde olması dolayısıyla kolayca birbiriyle telif edilemeyecek, aynı siyasal düzlemde birleÅŸtirilemeyecek birçok farklı siyasal-toplumsal kesim eylemlere katıldı veya en azından destek verdi. Bu çerçevede, eylemcileri bir araya getiren en önemli dinamiÄŸin, normatif bazı siyasi önermeler veya Türkiye’nin kadim sorunlarına esaslı çözümler getirmek yerine mevcut siyasal aktör ve deÄŸerlere yönelik bir tepki ve itiraz olduÄŸunu vurgulamakta fayda var. Siyaseten kurucu bir iÅŸleve sahip olmaması, eylem(ci)lerin bir siyasal hedefe sahip olmadığı anlamına gelmiyor. Aksine, eylemlerin kolayca tanımlanabilir hedefler güttüÄŸü açık. Hedeflerin oluÅŸmasında eylemcilerin sürdürdüÄŸü eylemler kadar, eylemler devam ederken ve sönümlendikten sonra birçok aktör ve kesimin eylemlere yükledikleri anlam da etkili oldu. Bu çerçevede, eylemleri tek bir motife indirgemenin eksikliÄŸini kabul ederek, eylemlerin arkasındaki en belirleyici yaygın dinamiÄŸin, Yeni Türkiye’nin dindar-muhafazakâr kesimlerin arzusu doÄŸrultusunda AK Parti eliyle ve ErdoÄŸan önderliÄŸinde inÅŸa edilmesine yönelik bir itiraz olduÄŸu söylenebilir. Gezi eylemlerinin kısa ve orta vadeli hedefi, CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri öncesinde ErdoÄŸan’ın karar alma selahiyetini sınırlandırmak, ErdoÄŸan’ı yalnızlaÅŸtırmak, zayıflatmak, iÅŸbirliÄŸine razı etmek, pazarlık yapmaya mecbur bırakmak, kısaca, vesayet altına almaktı. Bu hedef, ErdoÄŸan’ın imajını yeniden biçimlendirmek üzerinden hayata geçirildi. UzlaÅŸmaya kapalı, inatçı, irrasyonel, duygusal, hayal dünyasında yaÅŸayan, pragmatik yönünü kaybetmiÅŸ, istiÅŸareye kapalı, hasta, psikolojik sorunları olan, maceracı bir ErdoÄŸan imajı oluÅŸturulmaya çalışıldı. Bu çerçevede, ErdoÄŸan, otoriter, diktatör gibi sıfatlarla özdeÅŸleÅŸtirildi. Aynı anda, ErdoÄŸan’ın çalışma arkadaÅŸlarına ve sevenlerine, Türkiye kamuoyuna ve uluslararası kamuoyu ve aktörlere verilen mesaj ise, ErdoÄŸan’ın artık iÅŸlevsel bir lider olmadığıydı. ErdoÄŸan, aÅŸamalı olarak, AK Parti, Türkiye ve uluslararası çevrelerde yalnızlaÅŸtırılacak, karar alma iradesi zaafa uÄŸratılacak, ya etkisiz kılınacak ya da iÅŸbirliÄŸine razı edilecekti. Gezi eylemlerinin orta ve uzun vadeli hedefi ise, eski siyasal sistemin tasfiyesi sonrasında kurulacak olan yeni siyasal sistemin koordinatlarının belirlenmesinde ErdoÄŸan ve AK Parti’yi vesayet altına almak, inÅŸa projelerini hayata geçirmekten alıkoymaktı. Postmodern vesayetGezi eylemleri askeri vesayet sonrası -yeni- Türkiye’nin ilk ve en etkili eylemidir. Hem eylemin tedavüle soktuÄŸu kavramlar ve harekete geçirdiÄŸi dinamikler hem de eylemcilerin itiraz ve talepleri vesayet sonrası -yeni- Türkiye’ye özgüdür. Bu çerçevede eylemler, iki yüzyıllık BatılılaÅŸma-modernleÅŸme serüvenimizle de, yüzyıllık vesayet tecrübemizle de iliÅŸkilendirilerek tartışılabilir. Cumhuriyet dönemi boyunca, siyasal faaliyete anlam veren ana dinamik, Batıcı seçkin azınlık ile muhafazakâr toplumsal çoÄŸunluk arasındaki iktidar mücadelesi olmuÅŸtur.

POST-MODERN VESAYET TEÅžEBBÜSÜ

Batıcı seçkin azınlık, yüzyıl boyunca, asker-sivil bürokrasinin siyasal sistem içindeki iktidarına ve gücüne yaslanarak imtiyazlarını korumuÅŸtur. En önemli kırılma anını 12 Eylül 2010 referandumunun teÅŸkil ettiÄŸi bir asra yakın demokratik mücadelenin sonunda bürokratik vesayet sistemi gerilemiÅŸ, seçimlerin siyasal sistemi ÅŸekillendirme kabiliyeti artmış, milli iradenin siyasete nüfuz etme kanalları geniÅŸlemiÅŸtir. Vesayetçi aktörlerin siyaseti terbiye etme enstrümanlarından mahrum kalması ve siyaset zemininde çıkarlarına ya da taleplerine sözcülük etmesi beklenen siyasi partilerin etkili olamaması, Batıcı seçkin azınlığı sokak siyasetine yöneltmiÅŸtir. Sokak, siyaseti terbiye etmek üzere hareketlendirilmiÅŸ; siyaseti vesayet altına almanın yeni enstrümanı olmuÅŸtur. Demokratik siyasal süreçleri devre dışına çıkararak sokağın gücüyle siyaseti karar almaya zorlamak bir vesayet zihniyetidir. Eskiden askeri ve sivil bürokrasinin imtiyazları üzerinden hayata geçirilen vesayet, ÅŸimdi sokak üzerinden veya demokratik süreçleri sokak hareketliliÄŸine feda eden cazip siyasal kavram ve söylemler üzerinden hayata geçirilmektedir. Sandık-demokrasi iliÅŸkisi, çoÄŸunlukçuluk-katılımcılık ikiliÄŸi gibi birçok kavram bu çerçevede tedavüle sokulmuÅŸtur. Bu postmodern bir vesayet teÅŸebbüsüdür. Eskiden vesayetçi aktörler marifetiyle talepleri görmezden gelinen toplumsal çoÄŸunluk, ÅŸimdi de aktör ve talepleri meÅŸruiyetten arındırılarak iradesiz kılınmaya çalışılmaktadır. Eskiden vesayetçi aktör ve kurumlar eliyle etkisizleÅŸtirilen milli irade, ÅŸimdi kaos tehdidiyle ve sandığı veya seçilmiÅŸ meÅŸru iradeyi yıpratmaya yönelik söylemsel enstrümanlarla etkisizleÅŸtirilmeye çalışılmaktadır. YaÅŸam tarzı kaygısı versus demokrasiGezi eylemleri, referandumdan beri fark edilen siyasetin dinamiÄŸindeki deÄŸiÅŸimi tescillemiÅŸtir. Cumhuriyet dönemi boyunca, siyasal faaliyetin temel dinamiÄŸi, vesayet sistemini ortadan kaldırmak, siyasal sistemi demokratikleÅŸtirmek, demokrasiyi inÅŸa etmektir. Vesayet sistemi, siyasal haritanın demokrasi mücadelesi üzerinden ÅŸekillendiÄŸi bir süreçle geriletilmiÅŸ, siyasal sistem vesayetten arındırılmıştır. Ancak, AK Parti’nin yeni siyasal sistemi inÅŸa etme teÅŸebbüsü, -içlerinde vesayet sistemini geriletme sürecinde AK Parti’ye destek verenlerin de yer aldığı- birçok siyasal kesimi ürkütmüÅŸ; bireysel yaÅŸam kaygılarını siyasal sistem kaygılarının önüne geçirmiÅŸtir. AK Parti’nin muhafazakâr-dindar kimliÄŸi, bu deÄŸerlerden korkan birçok kesimi ürküterek birleÅŸtirmiÅŸtir. Gezi eylemleri, yeni dönemin siyaset dinamiÄŸini yaÅŸam tarzı mücadelesi olarak kodlamıştır. Demokrasi siyasetin kurucu dinamiÄŸi olmaktan çıkınca, liberal ve sol çevrelerin büyük çoÄŸunluÄŸu demokratik cepheden koparak kimlik siyasetine tutunmuÅŸtur. Gezi eylemleri, hem siyasetin kurucu dinamiÄŸinin deÄŸiÅŸtiÄŸini teyit etmiÅŸ hem de bu deÄŸiÅŸimi tahkim etmiÅŸtir. Bu çerçevede, Gezi eylemleri, demokrasi talebinin yaÅŸam tarzı kaygılarına feda edilmesini sembolize etmektedir. Gezi eylemleriyle güçlenen siyasal dinamik varlığını sürdürürse, bundan sonra siyasal harita, demokrasi yanlılığı-karşıtlığı üzerinden deÄŸil, yaÅŸam tarzı benzerliÄŸi-farklılığı üzerinden ÅŸekillenecektir.

Yeni siyasal harita: Gezi eylemleri, Türkiye’nin son on yılında hızlanan siyasal merkezdeki aktör deÄŸiÅŸimini ve bu deÄŸiÅŸimin sancılarını belirginleÅŸtirmiÅŸ; yeni Türkiye’yi inÅŸaya yönelik mücadeleye ışık tutmuÅŸtur. Siyasetin misyonu, vesayet sistemini tasfiye etmekten demokratik sistemi inÅŸa etmeye kayınca, siyasal yaÅŸamın ÅŸekillenmesinde etkili olan aktörlerin neredeyse tamamının pozisyonu ve söylemi deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Aktörlerin pozisyon belirlemelerinde esas dinamik yeni siyasal sisteme yönelik ajandaları iken, görünür hareketlilik bu siyasal sistemin inÅŸasında belirleyici olması öngörülen dindar-muhafazakâr kesim, bu kesimin siyasi sözcüsü AK Parti ve lideri ErdoÄŸan üzerinden ÅŸekillenmiÅŸtir. Bu çerçevede, siyasal aktörler, AK Parti’ye ve ErdoÄŸan’a yönelik hesaplar ve öngörüler üzerinden pozisyonlarını revize etmiÅŸtir. Liberallerin demokrasi sınavıSiyasal mevzi deÄŸiÅŸtiren en önemli kesimin sol-liberal kesim olduÄŸunu söylemek mümkün. Sol-liberal kesim, -kendi içinde ayrışmakla beraber kamuoyunu ÅŸekillendirmekte etkili olan aktörlerin çoÄŸunluÄŸu itibariyle- vesayet sistemini geriletme sürecinde ittifak kurduÄŸu AK Parti’yi, inÅŸa sürecinde rakip olarak kodlamış görünmektedir. Ayrışma, yeni Türkiye’nin hangi deÄŸerlerle inÅŸa edileceÄŸine iliÅŸkindir. Gezi, bu ayrışmayı tescillemiÅŸ, liberal-sol kesimin AK Parti karşıtı koalisyonun öncülüÄŸünü ve sözcülüÄŸünü üstlenmeye niyetli ve kararlı olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtur. Türkiye’nin son on yılda geçirdiÄŸi demokratik reformlardan duydukları rahatsızlıkla Gezi eylemlerinin sahadaki ana gövdesini oluÅŸturan ulusalcı çevreler, demokrasi yanlısı bir karneye ve söyleme sahip liberal kesimin saflarına katılmasıyla yadsınamayacak bir meÅŸruiyet kazanmıştır. Gezi eylemlerinin -yine bir CumhurbaÅŸkanlığı seçimi öncesinde gerçekleÅŸen- Cumhuriyet mitinglerinden farkı, sol-liberal kesimin Kemalist-ulusalcı kesimle ittifak kurmuÅŸ olmasıdır. Sol-liberal kesim, Gezi eylemlerine verdiÄŸi destekle, yaÅŸam tarzı kaygısına dayalı bir kimlik siyasetini, demokratik bir siyasal sistem inÅŸa etme arayışına öncelediÄŸini ortaya koymuÅŸtur.

Ulusalcılığın Merkezi KuÅŸatması: Gezi eylemleri, Kemalist-ulusalcı kanadın siyasal gücünü tahkim etmiÅŸtir. Kemalist ulusalcı kesim, son birkaç yıldır, Suriye, Ergenekon, çözüm süreci gibi baÅŸlıklar üzerinden bir ivme yakalamış, doÄŸal tabanını oluÅŸturan örgütlü kesimlerin dışındaki kesimlerle kurduÄŸu ittifaklar üzerinden siyasal etkisini arttırmıştı. Gezi eylemleri, bu eÄŸilimin doruÄŸunu teÅŸkil etmiÅŸtir. Gençlik örgütleri, radikal-sol Kemalist örgütler ve CHP tabanıyla sınırlı olan bu hareketlilik, Gezi eylemlerinde yeni bir kentli nüfusla karşılaÅŸmıştır. Radikallik ve marjinalliÄŸe mesafeli, siyasallığı yaÅŸam tarzı kaygılarıyla sınırlı olan bu yeni kentli kesimin ilk etapta Kemalist ulusalcı kanada küçümsenmeyecek bir meÅŸruiyet bahÅŸettiÄŸi açıktır. Bu yeni durumun siyasetin niteliÄŸi üzerinde güçlü yansımaları olacaktır. Öncelikle, ulusalcılığın merkeze tutunmaya baÅŸlaması, siyasi vasatın radikalleÅŸmesine yol açabilir. Bu durum, siyasal ve toplumsal gerilimi artırabileceÄŸi gibi, radikal-marjinal davranışların merkezde görülmeye baÅŸlamasına ve kanıksanmasına da yol açabilir. Bu durumun ikinci önemli yansıması, muhalif siyasal ve toplumsal kesimlerin, ulusalcı aktörlerle sürdürdükleri ittifak üzerinden dönüÅŸüm geçirerek marjinalleÅŸmeleri olabilir. BaÅŸka bir deyiÅŸle, ulusalcılığın mevcut iktidara muhalif yeni kentli sınıfla sürdürdüÄŸü beraberlik, bir süre sonra kalıcı kimlik dönüÅŸümüne yol açabilir. 1990’larda merkez saÄŸ yelpazenin kimlikli partileri karşısında yaÅŸadığı erozyonun bir benzeri, merkez sol ve Kemalist kentli sınıfın ulusalcı sola evrilmesi ÅŸeklinde yaÅŸanabilir. Bu projeksiyonun hayata geçip geçmemesinde, birçok dinamiÄŸin yanı sıra özellikle, yaÅŸam tarzı kaygısı ve ErdoÄŸan karşıtlığı üzerinden mobilize olan bu yeni kentli kesimin ulusalcı-ÅŸiddete açık kesimle iÅŸbirliÄŸine razı olma potansiyeli, merkez solun geleneksel adresi olan CHP’nin ve kentli sol üzerinde etkili olan ÅŸiddete mesafeli sol-sosyalist parti ve oluÅŸumların siyaset üretme performansları ve AK Parti’nin üreteceÄŸi kurucu-kucaklayıcı siyasal söylem ve politikalarla mevcut siyasal gerilimi yönetebilme performansı belirleyici olacaktır.

MUHALEFET MARŞİNALLEŞİRSE...

CHP’nin merkezden uzaklaÅŸması: Ulusalcılığın merkezi kuÅŸatması ve marjinalliÄŸin siyasi bir vasata dönüÅŸmesinden en fazla etkilenecek siyasi aktör CHP’dir. CHP, 1960’ların ikinci yarısından itibaren, siyasal söylem ve faaliyetlerini, radikal sola karşı merkez solu tahkim etmek üzere kurgulamıştı. Konjonktürel gel-gitlere karşın son birkaç yıla kadar, CHP’nin bu tutumunu sürdürdüÄŸü söylenebilir. Ancak, Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun Genel BaÅŸkanlığı döneminde, birçok dinamiÄŸin yanı sıra özellikle Ergenekon Davası ve Suriye politikası üzerinden CHP’nin her iki tutumdan da uzaklaÅŸtığı görülmektedir. CHP, radikal sol örgütlerin öncülük ettiÄŸi protesto ve kutlamalara siyasal destek vermekle sınırlı edilgen bir siyasal aktivizmle yetinmektedir. CHP, siyaset üretme performansıyla mevcut siyasal durumdan rahatsızlık duyan radikal çevreleri merkeze çeken bir iÅŸlev yüklenmek yerine, merkezde yer alan tabanını radikal örgütlerin siyaset ajandasına maruz bırakan bir siyaset yürütmektedir. Gezi eylemleri, bu eÄŸilimin kristalize olmasına hizmet etmiÅŸtir. CHP edilgen bir siyasete razı olarak, radikal-marjinal örgütlerin merkezi kuÅŸatarak siyaseti rehin almasına yardımcı olduÄŸu gibi, kendi siyasal varlık gerekçesini de kaybetmektedir. Bu tutumu sürdürmesi durumunda CHP, orta vadede ya merkez kitle partisi konumundan vazgeçerek kendisini bir kimlik partisi olarak yeniden kurgulamak durumunda kalacak veya Kemalist-ulusalcı kulvarda siyasal faaliyet sürdüren mevcut marjinal partiler lehine küçülmeyi göze alacaktır.Gezi eylemlerinin önümüzdeki dönemde pek çok baÅŸka açıdan da siyasal faaliyetleri etkileyeceÄŸi açıktır. Bu nedenle, Gezi eylemlerinin, eylemler üzerinden hayat bulan yeni siyasal eÄŸilimlerin ve siyasal ittifakların detaylı bir ÅŸekilde analiz edilmesinde, siyasal sistemi demokratikleÅŸtirme ve toplumsal barışı inÅŸa etme ajandasına yönelik muhtemel olumsuz yansımaların engellenmesine dönük yeni siyasal tedbirler geliÅŸtirmekte yarar var. Bunu gerçekleÅŸtirmek üzere, iÅŸaret edilen bu iki ajandayı önemseyen bütün aktörlere sorumluluk düÅŸmektedir.

[Star Açık GörüÅŸ, 29 Eylül 2013]