Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 88. sayısı raflarda yerini aldı.
Devamı
31 Mart’a Doğru İYİ Parti
28 Şubat Darbesi ve Türkiye’nin Demokratikleşme Mücadelesi
Batı’nın Değer Hegemonyası ve İsrail Sorunu
SETA Araştırmacısı Kevser Hülya Akdemir, Türk medyasında kadına şiddet ve kadın cinayeti haberlerinde görsellerin kullanımındaki hataların mağduriyetleri daha da artırdığını kaydetti.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının (SETA) kadın cinayetlerinin medyaya yansıma şekillerini inceleyen 'Türk Medyasında Kadın Cinayetleri' raporu yayımladı.
Bu rapor kadın cinayetlerini haberleştirirken medya organlarının hangi kriterlere göre yayın dili geliştirmesi gerektiğini tartışmak amacıyla hazırlanmıştır. Rapor uluslararası literatürü baz alarak toplumun meseleye en doğru ve sağlıklı şekilde yaklaşmasını sağlayacak haber diline dair çeşitli kriter önerileri sunmaktadır.
ABD-Türkiye jeopolitik kopuşu bir yol ayrımında. ABD’nin Türkiye’yi Kongre üzerinden yasa tasarıları ile cezalandırmaya çalışması akıllıca bir strateji değildir ve asla olmayacaktır. Bu aslında, Türkiye’yi Rusya’nın yanına itecek stratejik bir hata bile olabilir.
Algıların gerçekliğin önüne geçtiği bu enformatik çağda sosyal medya ortamları üzerinden yükselen ırkçı tutumların gelecek on yılları esir almaması adına sosyal ağlara yönelik engelleyici önlemler alınması bir gerekliliktir.
İslam coğrafyasının önde gelen ülkelerinin reddettiği “Refah için Barış” çalıştayı ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik planlarını tek taraflı empoze etme çabalarının bir devamı niteliğindedir. Tam da bu nedenle gerek Bahreyn toplantısı gerekse de yüzyılın anlaşması planı sadece Filistinliler nezdinde değil, İslam coğrafyasının genelinde gayrı-meşru bir girişim olarak görülmeye devam edecektir.
Kendi cemaatlerinin hakikatini mutlak kabul eden şebekelerin sosyal ağlarda farklı olana tahammüllerinin asgari seviyelerde seyretmesi, demokratik olduğu iddia edilen bu alanların gerçekte ne denli dışlayıcı olduğunu göstermektedir. Kutuplaşma söylemi içerisinde anlamlı bir yere oturan bu sosyolojik görünüm aslında Türkiye’nin bugüne kadar tek kutuplu bir sosyal yapı arz ettiğini de ortaya koymaktadır.
Yeni modelin gerekçesi olarak sunulan 'öğrencileri üniversite sınavına değil, üniversiteye hazırlama' söylemi bu programın hem en güçlü hem de en kırılgan yanıdır. Eğer sistem iyi uygulanır ve yükseköğretim süreci ve giriş sistemi bu program temelinde yeniden düzenlenebilirse yani Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile eşgüdümlü çalışılabilirse üniversite sınavındaki yığılmaları engelleyebilir.