İstanbul’un yerelde yönetimi, siyasi partilerin yerel vizyonunu belirler. İstanbul’da yerel seçimleri kazanmanın mahiyeti, yerel yönetimlerle sınırlı değildir. Aynı zamanda Türkiye genel seçimleri kimin kazandığının ya da kazanacağının teyidi ya da habercisi olmuştur.
Erdoğan’ın sürekli vurguladığı “İstanbul’da seçimleri kazanan Türkiye’yi kazanır; kaybedense Türkiye’de seçimleri kaybeder” sözü, bu anlamda tarihsel bir gerçekliğe işaret etmektedir.
Belediye başkanının doğrudan halk tarafından seçilmeye başladığı 1963 seçimlerini, İstanbul’da Adalet Partisi (AP) kazanır. 1965 genel seçimleriyle AP iktidardadır. Gerçi 1963 İstanbul seçimlerini AP adayı Avukat Nuri Erdoğan 37,9 oy oranı ile kazansa da; başkanlık, yüzde 31,8 oranında oy alan CHP adayı Haşim İşcan’a devredilir.
Sebebi ise, Nuri Erdoğan’ın seçim öncesi memurluktan istifa etmediği gerekçesi ile Seçim Kuruluna itiraz eden CHP’nin, bu başvurusunun kabul edilmesidir.
1970’lerde İstanbul’u CHP yönetir. Bu dönemde genel seçimlerden de birinci çıkar. 1983’te ANAP’ın genel seçimleri kazanması, 1984 İstanbul seçimlerini de kazanması ile sonuçlanır. 1989’de Nurettin Sözen’in İstanbul belediye başkanlığını kazanması, SHP’nin 1992 genel seçimlerinde oylarını artırmasıyla sonuçlanacaktır.
1994’te Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul seçimlerini kazanmasının bir sene sonrasında Refah Partisi, 1995’te yapılan seçimlerden birinci parti olarak çıkacaktır. Söz konusu dönemde İstanbul’u yöneten kadro, sonradan Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olacaktır. 2002 sonrasında, AK Parti, İstanbul’da seçimleri ezici çoğunlukla kazanmaya devam ederken; diğer taraftan da 17 yıllık iktidarı döneminde yapılan 14 seçimi de arka arkaya kazanacaktır.
İstanbul’da geçmişten bugüne verilen vaatlere bakıldığında, bir taraftan Erdoğan dönemine kadar çözülemeyen ve katlanarak devam eden sıkıntıların neler olduğunu anlamak kolaylaşır. Diğer taraftan da adayların, sıkıntıların çözümüne yönelik ortaya koyduğu perspektiflere bakılarak, bugün partilerin yerel vizyonu daha net anlaşılır.
Bu amaçla birkaç yazıyı, siyasi partilerin yerel vizyonunu ortaya koymak için geçmişten bugüne İstanbul özelinde iz sürmeye çalışacağım.
1963 seçimlerinde AP’nin adayı Nuri Erdoğan’ın İstanbul için gündeminde, gecekondu sorunu, ulaşımda medeni vasıta azlığı ve imar planında alenilik prensibi öne çıkmaktadır.
CHP adayı Haşim İşcan’a göre İstanbul’a “imarla uğraşmamış bir kimseyi belediye başkanı yapmak” caiz değildir.
İşcan’ın seçim propagandasında öne çıkan konular, hayat pahalılığı ile mücadele, gıda ve diğer ihtiyaç maddelerinin ucuzluğunu sağlamak, elektrik, su ve kanalizasyon sorunlarını çözmek bulunmaktadır.
1968 İstanbul seçimlerinde adayların en önemli gündemi, su, çöp, trafik, kanalizasyon ve gecekondulaşma sorunları etrafında şekillenmiştir.
AP’nin adayı Fahri Atabey, “bugün git yarın gel” sorununu “özel halk büroları” kurarak sonlandıracaktır. Çünkü toplum bürokratik zihniyetten şikâyetçidir.
Atabey, Alibeyköy’den borular döşeyerek şehrin su sorununu, boğazın alt akıntısından yararlanarak kanalizasyon problemini, çöp imha fabrikalarını kurarak temizlik sorununu, otoparklar, alt ve üst geçitler kurarak trafik sorununu, yeni imar planları hazırlayarak gecekondu problemini çözecektir. Ulaşımı ise “Haliç üzerine üçüncü köprüyü inşa” ederek rahatlatacaktır.
CHP adayı Orhan Eyüpoğlu’na göre, “her yıl Mersin ili kadar büyüyen” bir şehrin sorunlarını çözmek kolay değildir. Öne çıkan seçim vaadi ise “her eve su imkânı” ile birlikte “ucuz meyve, sebze, balık, odun ve kömür”dür. Ulaşım sorununu “senkronize trafik ışıkları ve alt ve üst geçitleriyle” çözecektir. Şehrin çamur probleminin çözümü ise asfalt ve parke taşına ağırlık vermekle sağlanacaktır.
Eyüpoğlu’nun söz konusu seçimlerde en dikkat çeken vaadi Taksim Meydanı’na yöneliktir: “Taksim Meydanı yeniden düzenlenecek, elips bir yaya geçidi ile yaya trafiği yer altına alınıp, 75 mağaza inşa olunacaktır. Meydana altı girişle bağlanacak bu yeni tesislerde, yayaların iniş ve çıkışları yürüyen merdivenle yapılacaktır”.
CHP adayı Eyüpoğlu’nun Taksim planının bugünden önemli bir farkı vardır. O da trafiğin değil; yayaların yer altına alınmasıdır. Ayrıca yer altında alışveriş mağazalarının inşa edilme vaadi de bu gün için CHP’nin bakış açısının tam zıddıdır.
1968 seçimlerinin gündeminde Haliç’in kirliliği önemli yer tutar. Millet Partisi adayının seçim vaadinden biri, bu temizlik meselesidir. Diğeri ise “Boğaziçi Köprüsü’nün lüks olduğu için” bundan vazgeçilerek metro yapılmasıdır. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi adayı Sadrettin Tospi ise, İstanbul’da yaşayanlardan “hemşehrilik vergisi” alarak, kaynak oluşturacaktır. Bu kaynakla da sorunları çözecektir.
Görüldüğü üzere, her seçimde adaylar su, çöp, çamur ve ulaşım sorunu çözme vaadinde bulunsa da sorunlar çözülemediği gibi, 1994 sonrası Erdoğan dönemine kadar katlanarak devam edecektir.
Bir sonraki yazıda bu konuya devam edeceğim…
[Türkiye, 7 Şubat 2019].