SETA > Yorum |

Eylemsizlikten BelirsizliÄŸe AK Parti

30 NÄ°SAN’DA AK Parti, kapatma davasına karşı “cevap” olarak tanımladığı savunmasını verdi. Dava açıldıktan sonra bütün dikkatlerin üzerinde olduÄŸu AK Parti, ilk hafta yaptığı çıkışları saymazsak, bekleme süreci içerisine girmiÅŸti.

30 NÄ°SAN’DA AK Parti, kapatma davasına karşı “cevap” olarak tanımladığı savunmasını verdi. Dava açıldıktan sonra bütün dikkatlerin üzerinde olduÄŸu AK Parti, ilk hafta yaptığı çıkışları saymazsak, bekleme süreci içerisine girmiÅŸti.

Bir yönüyle geri çekilme olarak okunabilecek bu süreç, belirsizliÄŸi de beraberinde getirdi. 14 Mart’tan 30 Nisan’a kadar olan süreci belirsizlik içerisinde geçiren AK Parti, savunmasını vererek yeni sürecin “eylemsizlik” olacağını göstermiÅŸ oldu. AK Parti’nin kapatma davasına yönelik Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi veya erken seçim gibi adımlar atmaması, önümüzdeki dönemde hem hükümetin hem de genel anlamda Türkiye siyaseti ve ekonomisinin oldukça ağır bir eylemsizlik baskısı altına girmesi anlamına gelecek.

Eylemsizlik baskısı altında iç siyasetin tıkanma riski de bulunuyor. Bu riski ortadan kaldırmak AK Parti’nin görevi olsa da, kendini tutamayan bazı odaklar siyasetsizlik ortamının kırılmasına istem dışı katkı sunuyorlar. Aslında Türkiye’nin milli normalleÅŸmesinin ana karakteri de benzer bir ritim üzerinden yürüyor. NormalleÅŸmeye en fazla katkıyı krizleri ortaya çıkaran anakronik unsurlar saÄŸlıyor. Bunlara son iki sene içerisinde gerçekleÅŸen 367 müdahalesi ve kapatma davası örnek gösterilebilir. Kapatma davası süreci devam ediyor. Ama 367 kararının sonuçlarına bugünden geriye doÄŸru baktığımızda, verdiÄŸi tahribattan çok normalleÅŸmeye katkı saÄŸladığını söylemek pekâlâ mümkün. Zira halkın ezici çoÄŸunluÄŸunun desteklediÄŸi parti yeniden iktidar oldu, cumhurbaÅŸkanının halk tarafından seçilmesi yasalaÅŸtı. Benzer bir katkının kapatma davasıyla da sunulması mümkün olabilir. Bu meyanda son Yargıtay bildirisi de kısa dönemde, en azından, eylemsizlik baskısı altındaki siyasetin hareketlenmesini saÄŸlamış oldu. EylemsizliÄŸin nispeten kırılmasına sebep olan Yargıtay bildirisinin, onu yayınlayanlara maliyeti ise tıpkı 27 Nisan’da olduÄŸu gibi, bildiriyi yayınladıkları günden daha güçsüz hale gelmeleri.

14 Mart süreci farklı neticeler doÄŸurabilecek bir dönem. DeÄŸiÅŸik senaryolar üzerinden bu sürecin sonuçlarını deÄŸerlendirebiliriz. Lakin en belirgin olan bir sonucu varsa, o da yargının bu süreç hitama erdiÄŸinde ciddi bir reform baskısı altında kalacağıdır. EÄŸer AK Parti, süreci iyi yönetebilirse bu reform, devrimci bir düzeyde hayata geçebilir. Çünkü son Yargıtay bildirisinde kullanılan dil, yargı içerisinde belli bir odağın kendini deÅŸifre etmesini saÄŸladı. Dolayısıyla geniÅŸ bir reform süreci, somut olarak ortaya çıkan mezkûr siyasi odağın yargı içerisinde hayat alanı bulmasını engelleyecektir.

Anayasa Mahkemesi’nin baÅŸörtüsü konusunda vereceÄŸi olumlu/olumsuz karar, siyaseti yeniden harekete geçirecek; en baÅŸta AK Parti’yi yeni bir yol haritası izlemeye zorlayacaktır. AK Parti böyle bir durumda kapatma davası sonucuna kadar eylemsizliÄŸi tercih edebilir. Bu tercih AK Parti’yi baskı altına aldığı kadar Mahkeme’yi de baskı altına alacaktır. Özellikle baÅŸörtüsü konusunda Mahkeme’nin 10. ve 42. maddelerde yapılan deÄŸiÅŸikliÄŸi iptal etmesi durumunda yeniden farklı tartışmalar baÅŸlayacaktır. Öncelikle böylesi bir kararın AK Parti’nin de kapatılmasına meÅŸruiyet saÄŸlayacağı dillendirilecektir. Olumsuz yönde çıkacak bir karar Mahkeme’yi çok zor durumda bırakacaktır. Adeta AK Parti’ye yönelik kapatma davasının sonucunun ÅŸimdiden belli olduÄŸu konuÅŸulacaktır. Bu, Mahkeme’yi hem verdiÄŸi kararı açıklamakta hem de kapatma davasıyla ilgili karar almakta zor bir pozisyona itecektir. BaÅŸörtüsü konusunda verilecek olumsuz karar, belli çevrelerde memnuniyetle karşılanıp özelde AK Parti’nin, genelde ise geniÅŸ halk kitlelerinin daha fazla kutuplaÅŸmasına neden olabilir. Bu noktada MHP hem yönetimiyle hem de tabanıyla denklemin içerisine girmek zorunda kalacaktır. AKP’nin kapatma davasına karşı gösterdiÄŸi eylemsizlik tavrının bu karar karşısında da devam etmesinin artıları ve eksileri bulunuyor. Tek başına kapatma davasının sonucunu bekleyip adım atma stratejisi bu noktada etkili olmayabilir.

Mahkeme’nin baÅŸörtüsü lehine olumlu bir karar vermesi de kapatma davası konusunda iÅŸaret vermiÅŸ olacaktır. Basit bir okuma ile bu yönde bir karardan sonra AK Parti’nin kapatılmasının mümkün olmayacağı söylenebilir. Lakin yargı odakları, baÅŸörtüsü kararını kapatma kararının alınması için geçici bir taviz olarak okuyabilirler. Yani baÅŸörtüsüyle ilgili olumlu bir kararla hem halk nezdinde hem de AK Parti içerisinde meÅŸruiyet kazanmak isteyeceklerdir. Böylesi bir geliÅŸme siyaseten bir rehavet ortamı yaratabilir.

Esasen eylemsizlik siyaseti, AK Parti karşıtlarını siyaseten baskı altında tutmakla birlikte büyük bir siyasi maliyeti de beraberinde getiriyor. Kapatılma davası açıldığından beri hükümetin birkaç yıldır gerçekleÅŸtiremediÄŸi adımları bu dönemde hayata geçirdiÄŸini gördük. Lakin eylemsizlik baskısı altında ortaya çıkan bu siyasi ve ekonomik adımlar yeterince ses getirmedi, ülkenin üzerine serpilen ölü toprağını kaldırmaya yetmedi. Öncelikle birkaç yıldır üzerinde çalışılan yeni sosyal güvenlik yasası, sektör bazlı teÅŸvike geçiÅŸ ve yeni istihdam paketi açıklandı. Ama kapatma davası baskısı altında istenilen etkiyi uyandırmadı. Ayrıca Mahkeme’nin yabancı sermaye yasasının bazı maddelerini iptal ederek, doÄŸrudan yabancı yatırımları ciddi anlamda sıkıntıya sokan kararı da 14 Mart baskısı altında yeterince tartışılamadı. Dış politikada ise üzerinde aylarca tartışılan, kamplaÅŸmalara sebep olan, seçim döneminde iç siyasetin ucuz bir malzemesine dönüÅŸen Kuzey Irak meselesinde önemli adımlar atıldı. “Muhatap almayız” kriziyle Türkiye’yi aylarca meÅŸgul eden Kuzey Irak yönetimiyle doÄŸrudan diplomatik görüÅŸmelere baÅŸladık. Türkiye’nin OrtadoÄŸu politikaları açısından oldukça önemli olan bu adım da kapatma davası ve AK Parti’nin eylemsizlik politikası altında kaldı. Benzer bir geliÅŸme Suriye-Ä°srail görüÅŸmelerine ev sahipliÄŸi ve arabuluculuk yaptığımızda da yaÅŸandı. Dış basında çok daha fazla kendisine yer bulan Türkiye’nin rolü, iç siyasette adeta görmezden gelindi.

Gelinen son noktada, AK Parti’ye açılan kapatma davası sonuçlanmadan Türkiye’nin yeniden normalleÅŸme eksenine oturması mümkün gözükmüyor. AK Parti’nin oluÅŸturduÄŸu eylemsizlik politikası riskleri de içinde barındıran bir siyaset. Bu siyasetin normalleÅŸmeye katkı saÄŸlayabilmesi kontrollü bir söylemin devam etmesiyle mümkün. Aksi takdirde, tepki alamadıkları için daha fazla hata yapan siyaset dışı odaklar gibi AK Parti de içinden çıkmakta zorlanacağı siyasi pozisyonlara girebilir. Haziran ayını yeni sürecin baÅŸlangıcı olarak gören bir yaklaşım hem eylemsizlik politikasını hem de önümüzdeki süreci yeniden ele alabilecek bir irade ortaya koyabilir. Aksi takdirde siyaseti rölantiye bırakmanın baskısını hissetmeye devam ederiz.

Anlayış - Haziran 2008 http://www.anlayis.net/Kapak.aspx?SAYI=61