Muhalefet partileri arasında yerel seçimlere yönelik ittifak çalışmaları resmen başladı. Resmi olarak yerel seçimlerde ittifak yapılması söz konusu olmadığı için belki de partiler arasındaki yakınlaşmayı "iş birliği" ifadesiyle tanımlamak daha doğru olur. Partiler bunu "taban ittifakı" şeklinde tanımlıyor. Bu, partilerin tabanlarını iş birliği yaptıkları partinin adayına yönlendireceği anlamına geliyor. Bunun yanında partilerin ortak ya da çatı aday çıkarma durumu da olabilir. Keza Ankara'da Mansur Yavaş konusunda taban ittifakının yanı sıra "çatı adayı" formülü de düşünülmekte. Buna göre Yavaş'ın herhangi bir partinin adayı olmadan, partiler arasında "büyük bir uzlaşı"yla Ankara'da seçimlere girmesini öngörülüyor. Yavaş'ın adaylığı konusunda henüz bir netlik yok. 24 Haziran seçimlerinde Abdullah Gül'ün yaşadığına benzer bir akıbeti yaşaması işten bile değil. Özellikle CHP içinden sağa açılım olarak görülen bu hamle ideolojik gerekçelerle (ve de elbette maddi gerekçelerle) tepki çekmekte. Bu tartışmalar arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hafta içinde ilk adımı atarak baş başa görüştür. Görüşmenin amacı yerelde iş birliği yapılıp yapılmayacağı konusunda nabız yoklamak şeklinde açıklandı. Olumlu geçtiği söylenen görüşmenin ardından önümüzdeki hafta iş birliğinin detaylarının ele alınacağı ikinci bir görüşmenin yapılacağı ifade edildi. Bunun yanı sıra CHP lideri Kılıçdaroğlu bu hafta içinde HDP'nin ağır toplarından Ahmet Türk ile de bir görüşme gerçekleştirdi. HDP'ye yakın analistler Kılıçdaroğlu'nun Türk yerine HDP'nin eş başkanlarıyla görüşmemesini eleştirerek bunun HDP'yi hafife almak hatta aşağılamak olduğu şeklinde yorumlar yaptılar. Bunun üzerine HDP'den bu durumun kendileri açısından sorun teşkil etmediği yönünde bir açıklama geldi. CHP - İYİ Parti - HDP (buraya Saadet Partisi de eklenebilir) bloğunun bu sefer oluşturulması konusunda partilerin çok daha cüretkâr davranması söz konusu olabilir. Cüretkârlık ya da fedakârlık marjının özellikle son dönemde iyice pasifize olan HDP için oldukça geniş olduğunu söylemek gerekir. İYİ Parti HDP ile yerelde de iş birliğine yanaşmayacağına yönelik açıklamalarına devam etti. Bunun CHP ile görüşmenin hemen öncesinde gelmesi manidardı. İYİ Parti'li yetkililerin öte yandan AK Parti ile HDP arasında yerel seçimlerde yakınlaşma olacağı tezviratı yaptığına da dikkat çekmekte fayda var. Kılıçdaroğlu'nun Saadet Partisi'yle de yerel seçimlerde iş birliği için önümüzdeki hafta içinde ya da ilerleyen süreçte bir görüşme yapması bekleniyor. Saadet Partisi kanadından gelen açıklamalara bakılırsa 24 Haziran'daki tutumunun devam ettiğini söyleyebiliriz. Yapılan açıklamalarda ilkelerden dem vurularak partinin iş birliğine hazır nazır olduğu mesajları veriliyor. Muhalefet partilerinin yerel seçimlere yönelik olarak kendi şahsi hesapları ve endişeleri olduğunu belirtmeye gerek yok. İYİ Parti'nin bir yandan 24 Haziran'daki başarısızlığın ve akabinde parti içinde yaşanan genel başkanlık karmaşası ve toplu istifaların da üstünü örtecek şekilde kendini ispat etme peşinde olduğunu söyleyebiliriz. Kendisini merkez sağda konumlama çabası gösteren İYİ Parti henüz bu noktaya ulaşamadığını, iktidar alternatifi olmaktan uzak marjinal bir parti görünümünde olduğunu düşünüyor. Patlak veren her siyasi tartışmada ulusalcı ve dışlayıcı bir söylemi devreye sokan bir partinin nasıl olup da merkeze yerleşeceği gerçekten büyük bir soru işareti. Diğer yandan İYİ Parti 24 Haziran seçimlerinde Muharrem İnce'nin gölgesinde kalmış olmanın -İnce kampanya sürecinde başkan seçilirse Akşener'i yardımcısı yapabileceği yönünde bir açıklama yapmıştı- sıkıntısını da üzerinden atabilmiş değil. Tam da bu sebeple bu sefer çok daha dikkatli davranarak CHP'nin kuyruğu olarak görülmemeye büyük özen göstermeye çalışmaktadır. Bu yönde CHP'ye yönelik uyarılarda bulunmakta ve eğer bir iş birliği olacaksa bunun tamamıyla iki eşit aktör arasında olacak şekilde gerçekleşmesi gerektiğinin altını özellikle çizmektedir. CHP ise 24 Haziran seçimleri sonrasında parti içinde yaşanan genel başkanlık tartışmalarının üstünü tamamıyla kapama amacı taşıyor. Her ne kadar Muharrem İnce'nin yaktığı muhalefet ateşi alevlenmeden söndürülmüş olsa da kısa bir süre sonra yeni bir seçim hezimeti yaşanması durumunda bu sefer bu ateş çok daha güçlü bir şekilde parlayarak Kılıçdaroğlu ve ekibini alaşağı edecek bir noktaya ulaşabilir. CHP'nin özellikle Ankara ve İstanbul için bastırması ve liderliğin koltuğu sağlama almaya çalışması bu endişe göz önüne alındığında oldukça anlaşılabilir bir durumdur. Buraya yerel seçimlerin genel seçimlerden ayrı olarak bir rant paylaşımı boyutu olduğu faktörünü de eklediğimizde resim daha bir netlik kazanmaktadır. Parti yönetimlerinin koltuğu koruyabilmek için tabanı maddi olarak da besleyecek kazanımlar elde etmeleri ya da ellerindekileri korumaları gerekmektedir. Elbette bu parti-düzlemi faktörlerin ötesinde "Millet İttifakı"nın yeniden canlandırılması, CHP ve İYİ Parti açısından ülkede yaşanan demokratik dönüşümün engellenmesi noktasında da büyük önem taşıyor. CHP ve İYİ Parti 16 Nisan halk oylaması ve 24 Haziran seçimleriyle somutluk kazanan kurumsal dönüşüm sürecini geri çevirmenin yollarını arıyor. 31 Mart yerel seçimlerini metropolleri özellikle Ankara ve İstanbul'u alarak iktidara olan güveni sarsıp ülkeyi erken genel seçimlere götürmek için büyük bir fırsat olarak görüyor. Olası bir genel seçimi de Cumhurbaşkanlığı sistemini yeniden oylatacakları bir seçime dönüştürebilecekleri düşüncesini taşımaktalar. Her ne kadar Türkiye sistem tartışmasını geride bırakmış olsa da muhalefetin henüz ülke gerçekliğine tam anlamıyla adapte olduğunu söylemek zor. Bu açıdan önümüzdeki yerel seçimlerin genel seçim havasında geçeceğini kestirmek pek de zor olmayacaktır.
[Sabah, 17 Kasım 2018].