Günlerdir konuştuğumuz ABD ve AB'nin çifte yaptırımları meselesi nihayet netleşti. Başkan Trump, Kongre'nin Türkiye'ye uygulanacak yaptırım paketini imzaladı. En geç 30 gün içerisinde paketin CAATSA'daki 12 maddeden hangilerini içerdiğini göreceğiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ikili ilişkileri iyi olan Trump'ın seçtiği yaptırımların hafif nitelikte olması bekleniyor. S-400'ler konusunun Trump gitmeden netleşmesi yeni bir Türkiye politikası oluşturması beklenen Biden yönetiminin de elini rahatlattı. Yine dünkü AB Liderler Zirvesi, Fransa ve Yunanistan'ın taleplerinin aksine Ankara'ya sembolik yaptırım kararları ile yetindi. Ek listelemeler yapılacak. Zirvenin sonuç bildirgesi "diyalog, stratejik çıkar ve pozitif gündeme" vurgu yaptı.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in Türkiye'nin müttefikliğini önemseyen açıklaması ile Almanya, İtalya ve İspanya gibi ülkelerin ekonomik çıkarları, kapsamlı yatırımların görüşülmesini Mart 2021'e erteletti. Ancak AB ile yaptırım gerilimi bitmiş değil, çözüm için yaklaşık 3 aylık bir zaman kazanıldı. Sonuç bildirgesinde yer alan "Türkiye ve Doğu Akdeniz ile ilgili konularda ABD ile koordineli çalışmak istiyoruz" cümlesi AB liderlerinin Biden yönetimini beklediklerini gösteriyor. AB başkentleri, tek başlarına Türkiye politikası oluşturmakta zorlanıyor. Ankara'ya ağır yaptırımların kendilerine ekonomik zarar vereceği ortada. Ve NATO bağlamı da şahinlerin ellerini bağlıyor. Bu yüzden AB liderleri Biden yönetiminin Transatlantik İttifakı'nı güçlendirmek ve yeni Türkiye politikalarını görmek istiyor. Mümkünse Brüksel, Washington ile eşgüdümlü bir yol izleme derdinde. En azından Biden yönetiminin Türkiye'yi önümüzdeki dört yıl için nerede konumlandıracağını hissetmek arzusunda. Böylece Batı ittifakının Türkiye ile nasıl bir angajmana gireceği önümüzdeki mart ayına ertelendi. Burada kritik olan Biden'ın seslendirdiği "ABD geri döndü" yaklaşımının Türkiye'yi hangi dosyalar bağlamında nasıl bir aktör olarak değerlendireceğinde. Batı başkentleri hem yeni "Batı ittifakı" mimarisine hem de Ankara ile müttefiklik ilişkisinin yeni içeriğine karar verecek. Bu kararın jeopolitik realizme dayanması gerekir. Karşılarında Türkiye'yi etkili bir uluslararası aktör konumuna taşıyan Erdoğan bulunuyor. Dağlık Karabağ zaferini Bakü'de kutlayan Erdoğan, oradan Batı'nın iki önde gelen siyasetçisine, Macron ve Biden'a liderlik mesajları gönderdi.
Erdoğan'ın Macron ile Biden'a yaklaşım farkı
Tecrübeli bir siyasetçi olarak Erdoğan, Macron ve Biden'a farklı yaklaşıyor. Merkel'in siyaseti bırakma zamanı yaklaşırken Macron'un AB'de öne çıkan siyasetçi olduğu açık.
Bütün uzlaşmazlık alanlarına rağmen Erdoğan, Merkel ile karşılıklı saygıya dayalı bir liderlik ilişkisi kurdu. Ancak Macron ile çok farklı. Sorun, Macron'un tercihinde. Macron siyasetini son dönemde Suriye'den Libya ve Dağlık Karabağ'a kadar birçok alanda atağa geçen Türkiye ve Erdoğan karşıtlığına endeksledi. Erdoğan da Macron'un bu tercihine karşılık veriyor. Bazen memnun olduğunu düşünebildiğimiz ölçüde polemiğe girmekten kaçınmıyor. En son Dağlık Karabağ konusundaki tavrı yüzünden Macron'a "Bana kızacak ama daha siyaseti öğrenememiş" deyiverdi; onu "acemi siyasetçi" diye niteleyiverdi.
Gazetecilerle sohbetinde ise siyasi yaşamında Macron'un "her yerden bir şeyler elde etme gayreti" içinde olduğunu ama bir türlü de başarılı olamadığını söyledi. Buna Lübnan, Libya, Doğu Akdeniz ve Dağlık Karabağ örneklerini verdi.
Aynı sohbette Erdoğan, yeni ABD Başkanı Biden ile eski hukukunu hatırlattı: "Biden, evimde beni rahatsızlığımda ziyaret eden birisidir. Kendisiyle Amerika'da birkaç kez görüşmüş birisiyim. Beni iyi tanıyan birisi." Bu cümleler Biden'ın daha önceki olumsuz açıklamalarına sünger çekmek isteyen bir yaklaşımı ifade ediyor. Demokratların yönetiminde Ankara ile Washington arasında yeni bir sayfa açma önerisi taşıyor. Batı ittifakının etkin yeni lideri olmaya niyetlenen Biden'ın bu öneriye cevabını önümüzdeki aylarda göreceğiz.
[Sabah, 12 Aralık 2020].