Muhtemel Ateşkes Sonrası AB’yi Bekleyen Rus Gazı Açmazı

24 Şubat tarihinde 3. yılını dolduran Rusya – Ukrayna Savaşı'nın sona ermesi ihtimali bugün her zamankinden daha fazla görünüyor. 20 Ocak tarihinde ikinci kez Beyaz Saray'da göreve başlayan ABD Başkanı Donald Trump seçim kampanyası süresince hem Gazze hem de Ukrayna Savaşı ile ilgili çeşitli açıklamalar yapmış, savaşları bitirmeyi planladığını ifade etmişti. Başkan olmasının ardından Gazze konusundaki planları ABD'nin yerleşik politikalarının dışına çıkamayacağını açıkça gözler önüne serdi. Rusya Ukrayna arasındaki savaşla ilgili tutumu ise Joe Biden'dan farklı olarak Ukrayna yerine Rusya'nın yanında yer almasıyla mevcut politikanın dışına çıkılabileceğine işaret ediyor. Bu durumun Rusya'nın en büyük gelir kalemini oluşturan enerji ihracatını, ticaretini ve küresel enerji piyasalarını nasıl etkileyebileceği bu yazının konusu.

Devamı
Muhtemel Ateşkes Sonrası AB yi Bekleyen Rus Gazı Açmazı
Trump ın 43 Günündeki Zafer Turu

Trump’ın 43. Günündeki Zafer Turu

ABD Kongresi’nin ortak oturumuna hitap eden Trump’ın konuşması, Amerikan siyasetinin ne kadar partizan hale geldiğini bir kez daha gösterdi.

Devamı

ABD Başkanı Trump, ikinci defa başkan seçilir seçilmez birçok kararname yayımladı. Bu kararlardan en dikkati çekeni, Trump’ın, Yemen’deki İran destekli Husi milislerini yeniden “terör örgütleri” listesine aldığını duyurması oldu. Trump'ın Husileri yeniden “terör örgütü” olarak tanımlaması, bölgesel güç dengelerini ve Yemen iç savaşının seyrini etkileyebilecek kritik bir karar olarak öne çıkmaktadır. Nitekim bu adım, yalnızca Husiler ve Yemen üzerindeki doğrudan etkileriyle değil, aynı zamanda İran’ın bölgedeki rolü, ABD’nin müttefikleriyle ilişkileri ve Kızıldeniz’deki uluslararası deniz ticaretine yönelik güvenlik tehditleri bağlamında da önemli sonuçlar doğurabilir.

Trump’ın ilk döneminde Transatlantik ittifakının tehlikede olduğu mesajını almamakta ısrar eden Avrupa, geçtiğimiz hafta bu mesajın çok daha sert bir versiyonuyla karşılaştı. Ukrayna Savunma Kontak Grubu ve Münih Güvenlik Konferansı sırasında Trump yönetiminin yetkililerinin verdiği mesajlar, Ukrayna savaşının ötesinde Avrupa’nın kaderine etki edecek nitelikteydi. Avrupa, Trump’ın ilk dönemini sabrederek atlatmaya çalışırken Amerikan toplumundaki eğilimleri yeterince anlamamış ve bugünlere gerekli yatırımları yapmamış bir görüntü çiziyor.

Netanyahu’nun temel hedefinin Tahran’ı provoke edip Biden’ı İran’a karşı güç kullanmaya zorlamak ya da en azından yeni bir anlaşmadan uzak tutmak olduğu görülüyor.

Ne yazık ki günümüz dünyasında hakkaniyetli bir barış planını hayata geçirecek bir güç dengesi bulunmuyor.

İsrail "Normalleşmeye" Niçin Direnç Gösteriyor?

Doğalgaz ihracı gibi somut çıkarlar söz konusu iken İsrail neden isteksiz? Bu sorununu cevabı için Moskova'ya bakmak gerekir.

Devamı
İsrail quot Normalleşmeye quot Niçin Direnç Gösteriyor
Arap Baharı'nda Amerika-İsrail ilişkileri

Arap Baharı'nda Amerika-İsrail ilişkileri

Ortadoğu’daki gelişmelerden sonra yaşanabilecek stratejik ve jeopolitik revizyonların ABD-İsrail ilişkilerini ne denli etkileyeceği herkesin merakını celbeden önemli bir mesele.

Devamı

İsrail, bir süredir ‘dostlarını’ diplomatik yollardan zor durumda bırakmayı adet edindi. Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi’nin zatında Türkiye’yi küçük düşürme niyetiyle ortaya konulan mizansene benzer bir hakarete yakın zamanda ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden da maruz kaldı. Biden’in Arap-İsrail görüşmelerine yeni bir sayfa açmak için yaptığı İsrail seyahati sırasında İsrail, Doğu Kudüs’te 1600 yeni konuta izin verdiğini açıkladı. “Yerleşimlerin dondurulması” meselesinin ABD yönetiminin Arap-İsrail barış sürecindeki en büyük önceliği olduğu dikkate alındığında, bu açıklamanın Biden’in şahsında ABD yönetimindeki barış yanlılarına özellikle Obama’ya, karşı yapılan büyük bir diplomatik gaf olduğunu söylemek mümkün. Bu gaf, İsrail’in Washington Büyükelçisi Michael Oren’in sözleriyle iki ülke arasında “son 35 senenin en büyük krizinin” patlak vermesine neden oldu. Biden, Netanyahu ile yiyeceği akşam yemeğine geç katıldı, basın toplantısında yerleşim kararını Ortadoğu barışına engel olarak gördüğünü söyledi, ABD Dışişleri Bakanlığı kınama mesajı yayınladı, Hillary Clinton Netanyahu ile sert bir telefon görüşmesi yaptı, Obama’nın Başmüşaviri David Axelrod yeni yerleşimleri ABD’ye yapılan bir hakaret olarak gördüğünü açıkladı, Clinton’in AIPAC toplantısındaki konuşmasında İsrail’in yerleşimler politikasını eleştiren kısımlar yer aldı...

İsrail’in Kudüs’te işgal altında tuttuğu bölgelerde yeni 1,600 konut inşa edeceğini duyurması bütün dünyada tepkilere neden oldu. Aslında yeni bir durum söz konusu değil. İşgal altındaki Filistin topraklarında, kulağa ilk anda oldukça masum gelen ‘yerleşimci’  kılıfı altında yıllardır toprak gaspı devam ediyor. ‘Yerleşimci’ ya da daha rafine bir kullandığını düşünenlerce ‘Yahudi Mahallesi’ denilen bölgeler adeta bir Filistin devleti ihtimalini ortadan kaldıracak derecede stratejik ve hız kesmeden artmaya devam ediyor. Sadece geçen sene içerisinde Batı Şeria’da ‘yerleşimci’ işgalleri %5 civarında arttı. Aynı şekilde İsrail’deki yahudi nüfusun yaklaşık %5’i de bu işgal bölgelerinde yaşamaktadır. Filistin’deki işgalin içerisinde başka bir işgal yaratılmış durumda. Yıllar içinde İsrail nüfusunun %5’i bu işgal bölgelerine oldukça kanlı bir şekilde ‘yerleşti’. Ne var ki, 9 Mart’ta ABD Başkan yardımcısının ziyaretine denk gelen 1,600 yeni ev projesi Amerika’dan ‘beklenmedik’ bir tepki aldı.