1. Amerika Birleşik Devletleri’nin 21 Ağustos’daki kimyasal silah saldırısına kadar ki Suriye ile ilgili pozisyonu neleri içeriyordu?
ABD, başlangıcından bu yana Suriye’deki krize herhangi bir şekilde müdahale fikrinden oldukça uzak durdu. Özellikle Afganistan ve Irak savaşlarının verdiği tecrübe ve ekonominin içinde bulunduğu durum Amerika’daki dış politika yapıcılarının bu tip krizlere müdahale fikrinden uzak durmasına sebep oldu. Bununla birlikte Suriye’de krizin yoğunlaştığı günlerde Amerika’nın Bingazi’deki Büyükelçisi’nin öldürülmesi de herhangi bir müdahale sonrası Suriye’de oluşacak siyasi tablo konusunda Amerika’daki kafaları iyiden iyiye karıştırdı. Amerikan medyası ve think tank dünyasında yapılan yanlış tarihi karşılaştırmalar da bu durumun ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadı. Bunun yanında kamuoyunda öncelikli problemin ekonomi olarak görülmesi ve yeni bir ‘uluslararası macera’ konusunda yaşanan isteksizlik de Washington’daki eylemsizlik taraftarları için önemli bir koz oldu. Tüm bunların sonucu olarak iki yılı aşkın bir süredir devam eden krizde Amerika eylemsizliğin en iyi eylem olacağı ilkesiyle hareket etmeyi seçti.
2. 21 Ağustos Amerika’nın Suriye Krizi algılamasında neleri değiştirdi?
20 Ağustos 2012 günü Başkan Obama Suriye ile ilgili yaptığı açıklamada herhangi bir şekilde kimyasal silah kullanımını ‘kırmızı çizgi’ olarak adlandırmış ve böyle bir durumda Suriye ile ilgili hesapların da değişeceğini ifade etmişti. O günden bu yana rejimin kimyasal silah kullandığı konusunda yapılan iddialar ve sunulan kanıtlar Amerika’nın pozisyonunda herhangi ciddi bir değişiklik yaratmadı. Sadece bazı muhalif grupların silahlandırılması konusunda bazı somut adımlar atıldı. Bu durum Amerika’nın ‘kırmızı çizgi’ olarak sunduğu bir prensibin halkının büyük bir kısmı ile savaş yaşayan bir otoriter lider tarafından dahi dikkate alınmadığı ve Amerika’nın süper güç olarak dünya politikasında söylediklerinin artık pek bir geçerliliği kalmadığı algısını oluşturdu.
Bunun yanında önemli bir uluslararası norm olan kitle imha silahlarının kullanılmamasının ihlali uzun vadede bu silahın kullanımının normalleşmesinin de önünü açabilirdi. Bu durum da Amerika’nın ve müttefiklerinin güvenliği açısından sorunlu bir durumun oluşmasına yol açabilirdi. Son olarak elbette daha önceki seferler Amerika’ya sunulduğu söylenen doku ve toprak örneklerinin yerini bu sefer saldırı sonrasında çekilen görüntüler aldığında ortaya çıkan durum Obama yönetimini herhangi bir şekilde harekete geçmesi için köşeye sıkıştırdı. Bu görüntüleri analiz eden kimyasal silah uzmanları görülen semptomların bu silahın kullanıldığı konusunda şüpheye yer bırakmadığını söylerken, görüntülerin yayılması sonrasında oluşmaya başlayan uluslararası kamuoyu da ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin en azından bir daha Esad rejiminin kimyasal silah kullanmaması için bazı caydırıcı tedbirler almaya karar vermesine sebep oldu.
3. Suriye’ye olası bir müdahale konusunda ABD yönetimi nasıl karar verecek? Karar verme mekanizması nasıl işleyecek?
Suriye’de başından bu yana krizin nasıl çözülmesi konusunda Başkan Obama’nın kabinesi içinde bir fikir ayrılığı olduğu görülüyor. Obama’nın ilk döneminde özellikle Savunma Bakanı Leon Panetta başta olmak üzere yönetimdeki bazı isimlerin Suriye’ye daha aktif müdahale edilmesi görüşünde olduğu biliniyordu. Ocak ayından itibaren oluşmaya başlayan ikinci kabinede de bu konudaki fikir ayrılıkları devam ediyor. Ancak ilk beklentiler Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Susan Rice ile ABD’nin BM’deki Daimi Temsilcisi olan Samantha Power’ın Suriye’de çözüme yönelik daha kararlı bir Amerikan müdahalesinin destekçileri olacakları yönündeydi. Zira bu isimler Amerika’nın Libya operasyonuna aktif olarak katılmasının Obama yönetimi içindeki en büyük taraftarları olarak görülüyordu. Ancak yukarıda da ifade edildiği gibi yaşanan Bingazi krizinin hâlâ Obama yönetiminin başını ağrıtıyor oluşu (seçimler sırasında Obama’yı oldukça sıkıntılı bir hale sokmuş ve seçimler sonrasında Susan Rice’ın dışişleri bakanı olamamasının en büyük nedeni olarak gösterilmişti) bu isimlerin yapacağı tavsiyelerin başkan Obama tarafından daha dikkatli bir şekilde değerlendirebileceği fikrini uyandırıyor. Bunun yanında Amerika’daki bazı istihbarat birimleri dünden bu yana BM silah uzmanlarının araştırmaları tamamlanmadan yapılacak bir saldırının ‘prematür’ olacağı konusunda bazı gazetelere anonim demeçler de vermeye başladı. Bu da Beyaz Saray’ın istihbarat yeterli demesine rağmen istihbarat bürokrasisindeki bazı isimlerin bu konuda tam emin olmak istediğini gösteriyor. Ancak hem Dışişleri Bakanı John Kerry hem de Beyaz Saray sözcüsünün dün ifade ettiği gibi son karar Başkan Obama’ya ait olacak.
4. Nasıl bir Amerikan saldırısı bekleniyor?
Başkan Obama saldırı kararı verirse Suriye’ye müdahalenin sınırlı ve kısa bir cerrahi müdahale olması bekleniyor. Şu noktada yapılan tahminler ağırlıklı olarak Doğu Akdeniz’deki Amerikan destroyerlerinden yapılacak Cruise füzeleri saldırısı olacağı yönünde. Saldırıdaki hedeflerin genel itibariyle Suriye’deki konvansiyonel silahlar ve hava savunma sistemleri olabileceği konuşuluyor. Zira kimyasal silah stoklarına yapılacak herhangi bir saldırının insan sağlığı açısından ciddi aksitesirlere yol açabileceği gibi bu durum da kimyasal silahların kontrolünün başka bazı silahlı grupların eline geçmesi konusunda endişe duyuluyor. Saldırının iki veya üç günü geçmeyeceği de diğer beklentiler arasında.
5. Muhtemel bir ABD saldırısının sonucu ne olabilir?
Öncelikle bu tipte sınırlı bir saldırının Suriye’deki dengeleri çok ciddi bir şekilde değiştirmesi beklenmiyor. Zaten Beyaz Saray yaptığı açıklamalarda da amacın bundan sonra kimyasal silah kullanılması konusunda caydırıcı bir etki yaratmak olduğunu ve bunun dışında rejim değişikliğini de içine alan geniş bir müdahalenin gerçekleşmeyeceğinin ipuçlarını veriyor. Saldırı kararı konusunda ABD ve İngiltere’nin özellikle aceleci davranmasının bir sebebinin de şu noktada sadece kimyasal silah kullanımına odaklanılması olarak gösteriliyor. Dolayısıyla muhtemel bir ABD saldırısı Suriye’deki iç savaşın sona ermesini sağlamayacak. Ancak daha iyimser bir projeksiyon yapmak gerekirse saldırının Esad’ın konvansiyonel güçlerine darbe vurarak muhalif güçlere bazı ciddi avantajlar sunacağı beklenebilir.
[Söyleşi: Sadık Şanlı]