Türkiye-ABD ilişkilerine uzun bir süredir gerginler damgasını vurmuş durumda. Arap Baharı süreciyle iki ülke arasında ayrışan vizyonlar, Mısır’da Sisi darbesine ABD’nin gösterdiği destekleyici tavır ve en önemlisi Suriye’de iki ülkenin gündemlerinin bir türlü uyuşamaması, gerginlikleri kaçınılmaz kılmıştı. Suriye’de başından beri farklı sayfalarda olan iki ülke sanki müttefikmişler izlenimi verseler de özellikle 2013 yılından itibaren farklılıklar hatta çatışmalar gizlenemez duruma geldi. Obama yönetimi bu durumun en büyük müsebbibiydi; zira Obama akıntıya karşı kürek çekmeyi orijinallik sanan pasif agresif politika izlemekte ısrar etti.
Trump ile birlikte yeni bir dönem başlıyor. Elbet bu dönemin Türkiye açısından nasıl bir dönem olacağını söylemek için oldukça erken. İki ülke arasında yapısal sorunlar yaşanmaya devam edecek; ama en azından konjonktürel sorunlara çözümler bulunabilse dahi ilişkilerin yumuşamaya başlayacağını söylemek mümkün. Trump yönetiminden gelen ilk mesajların Türkiye’de ihtiyatlı bir iyimserliğe sebep olduğu bir gerçek. Fakat ABD halkı için de bir bilinmez olan Trump’ın dış politika performansını ve Türkiye politikalarını görmek için biraz beklememiz gerekecek. Obama’nın vaatlerle başlayan yönetiminin nereye geldiğini gördük; bu sebepten Trump’a yönelik ihtiyatı devam ettirmekte fayda var.
Türkiye’nin Trump’tan en büyük beklentisi Obama döneminin bakiyesi olan iki terör örgütüyle ilişkisini sorgulaması. ABD’nin FETÖ ve PKK ile ilişkisi, doğrudan veya dolaylı olarak desteği iki ülke arasındaki krizin temel sebebi. Trump’la birlikte bir fırsat penceresi var. Peki ABD yönetimi ne yapabilir?
FETÖ konusunda Türkiye’den gelen dosyalara daha dikkatli bakarak başlayabilirler mesela. En azından FETÖ liderinin Pennsylvania’dan örgütün operasyonlarını yönetmesinin önüne bir engel koyabilirlerse, bu iyi bir başlangıç olabilir. Piyasaya sürdükleri video kayıtlarının Türkiye’de işledikleri suçlarda azmettirici rolü olduğu malum. Bu noktada acilen adım atılması elzem.
Suriye konusunda ise Astana sürecinin iyimserliğini ilişkilerdeki düzelmenin aracı haline getirmek de yeni ABD yönetiminin elinde. Bunun için Suriye’deki asıl müttefikin PKK terör örgütü değil NATO’da senelerdir birlikte çalıştığı Türkiye olduğunun anlaşılması bile ilişkiler için yeni bir zemin hazırlayacaktır. Fırat Kalkanı’na ABD’nin verdiği her samimi destek, bir taraftan DEAŞ’ın bitirilmesine yardımcı olurken diğer taraftan da ikili ilişkilerin düzelmesine sebep olacaktır.
Yeni dönemde Türkiye’yle ilişkileri yürütmek için antipatik diplomatik figürlerden ziyade, gerçek diyaloğu önemseyen yetkililerden istifade edilmesi de ayrıca elzem. Karşılıklı güvensizliğin yaşandığı bir ortamın zemininin değişebilmesi için en azından samimi bir diyalogun kurulması gerekiyor. İki ülke liderinin doğrudan konuşması, ilişkilerin üst düzey yetkililer tarafından müzakere edilmesi yakın gelecekte ilişkilerin yeniden canlanması için hayati bir öneme haiz.
Yeni ABD yönetiminin Türkiye politikasının nasıl şekilleneceğini görmek için fazla beklemeyeceğiz. Yakında atılan adımlar ve yapılan açıklamalarla yeni Türkiye politikasının kokusu çıkmaya başlar.
[AkÅŸam, 20 Ocak 2017].