Kitapta değişim ve dönüşüm sürecinin on yıllık muhasebesi yapılarak Arap devrimlerinin bölgesel ve küresel etkileri üzerinde durulmaktadır. Arap devrimlerinin tanıkları diyebileceğimiz yazar, akademisyen ve siyasetçiler birer makaleyle bu kitaba katkıda bulunmakta ve Arap devrimlerini farklı açılardan yorumlayarak tartışmaktadır.
Devamı
'Demokrasiyi getirecek aygıt' olarak lanse edilen sosyal medya, parlak beyinlerin de odak noktası oldu. Silikon Vadisi bu kafayla gitmeye devam ederse teknolojik gelişimi zehirleyecek
Devamı
2011'de Arap Baharı'nın başlaması ve 2012'de doruk noktasına ulaşması, Arap halklar için gecikmiş bir umuttu ancak değişim sürecinden korkan statükocu güçler ve çıkarlarının zarar göreceğinden korkan bölge dışından fırsatçı güçler, 2013'te Arap Baharı'nı kürtaj yapmak için bir araya geldiler. Tabii halkın deneyimsizliğinden ve devrimcilerin yaptığı bir dizi hatadan da faydalandılar.
Davos’la başlayan ve sonrasında Türkiye’nin küresel ve bölgesel aktörlerle karşı karşıya kaldığı hemen her kritik süreç 'otoriterleşme' ve 'eksen kayması' gibi tartışmalarla senkronize biçimde ilerleye geldi.
Ferhat Pirinççi: 'Türkiye'nin bulunduğu jeopolitik ortamın önümüzdeki on yıllık dönem içinde kapsamlı dönüşüm ve kırılmalar yaşama ihtimali çok yüksek. Her türlü ihtimale hazırlıklı olması gereken Türkiye hareket kabiliyeti yüksek ve esnek bir dış ve güvenlik siyaseti yöntemi benimsemek zorunda.'
Uzmanlar, ABD Başkanı Trump'ın kasım ayından önce Suudi Arabistan’ı İsrail ile normalleşmeye ikna etmeye çalışacağını, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın ise tahta çıkması karşılığında ABD ile pazarlık yapabileceğini belirtti.
Kapasite inşası etkin ve bağımsız bir dış politika vizyonuyla buluştuğunda Türkiye giderek risklerden korkan değil fırsatların peşinden giden, en temelde ise ulusal çıkarlarından taviz vermeyen bir ülke haline gelmekte.
Devamı
19. yılını kutlayan AK Parti'nin Türkiye'nin dış ve güvenlik siyasetinde geride kalan tecrübesinin muhasebesini yaparak 100. yılda Türkiye'yi bölgesinde 'büyük strateji'ye sahip bir aktör haline dönüştürme sorumluluğu bulunmaktadır.
Devamı
Libya’daki krize fazla müdahil olmayan İsrail yönetiminin, yakın olduğu tarafa dair renk vermemeye çalışsa da Mısır'ın etkisiyle ülkenin doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'e askeri destek sağladığı ifade ediliyor.
Kitap, bölgesel ve küresel aktörlerin Libya politikalarını incelemektedir. Libya krizinin içinden geçtiği süreci ve Türkiye’nin hem sahada hem de masadaki tavrını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyarak bu konu hakkında detaylı bilgiler vermeyi amaçlamaktadır
Bazı çatışma bölgelerinde ateşkes ilan edilmiş olsa da genel kanı, silahlı grupların, koronavirüs salgınının neden olduğu belirsizlik ve hareketsizliği bir fırsat olarak gördüğü yönünde.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) son yılların sıcak başlıklarından olan Libya'yı farklı açılardan konu alan çok sayıda yayın ve analize imza attı.
Libya krizini ve Libya barış sürecini inceleyen SETA çalışmaları
Üç harekât, iki mutabakat ile büyük kazanımlar elde eden Türkiye sahada zorlukları aşıyor ancak saha dışında daha büyük bir mücadele ile karşı karşıya. YPG silahlı bir yakın tehdit olmaktan çıkarılsa ve topraksal bir kara gücü olmak durumu zayıflatılsa da bir sorun olarak varlığını biçim değiştirerek sürdüreceğe benziyor.
Moskova’nın kontrollü gerginlik stratejisi, Türkiye’nin sahadaki askerlerini her zamankinden daha fazla riske atıyor. Tel Rıfat konusunda Türkiye’ye zaman zaman yeşil ışık, zaman zaman da hava sahasını kapatmak suretiyle kırmızı ışık yakan Moskova, Ankara’nın askeri sabrını da sürekli seyreltiyor.
Ordular kitlesel mobilizasyonlar karşısında nasıl bir tavır alır? Kitleleri hangi şartlar altında bastırma yoluna giderler? Bu sorular 2010 yılı sonunda Arap isyanlarının başladığı süreçte gündeme geldi. Fakat esasında daha önce yaşanan devrimsel süreçlerde de ordular kitleler ya da iktidar lehine önemli rol oynamıştır. Hem bölgedeki son beş yıllık dönem hem de Cezayir’in kendi tecrübesi, tarihin tekerrür etmemesi gerektiği gerçeğini dayatıyor. Bu zorlu sürecin kitlesel beklentileri karşılayacak şekilde barışçıl bir şekilde yönetilmesi hem Sudan ve Cezayir hem de bütün bir bölge için yeni bir başlangıç potansiyeli taşımaktadır.
2011 devriminden bu yana Mısır’ın dış politika alanında yaşadığı dönüşümü ele alan kitap aynı zamanda ülke iç siyasetinin dinamiklerini de göz önüne sermektedir.
Cezayir ve Sudan’da yaşanan gösterilerin ve sonrasındaki gelişmelerin, ilk Arap İsyanları dalgasında öne çıkan Tunus, Mısır, Suriye ve Libya’daki olaylarla benzerlikleri var mı?
Cezayir ve Sudan'da yeniden hareketlenen sokaklar, Arap Baharı'nın ikinci dalgası olarak nitelendirilmeye başlandı.
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Türkiye’nin S-400 alma nedenleri hakkında değerlendirmede bulundu.