The Economist ve New York Times'ın bile Türkiye'deki seçimlerde rengini belli ettiği bir ortamda hâlâ partizanlıklarını tarafsızlık kisvesiyle yapanlar var. Uzun süredir halkın neredeyse yarısının olduğu gibi AK Parti'yi destekleyen çevrelere "yandaş" sıfatını yapıştıran isimler bugünlerde bu sıfatın hakkını verircesine özellikle HDP'ye destek vermeyi bırakın açıkça oy ister duruma geldiler. Bu vesileyle yandaş sıfatını kullanmaktan maksatlarının kendi hallerini tanımlama çabası olduğunu da anlamış olduk. Yıllardır tanımladıkları sıfatın içerisine yaklaşan seçimler vesilesiyle oturdular ve bundan sonra kurtulmaları mümkün olmayan kampın aleni partizanı oldular.
Açık söylemek gerekirse asıl normal olanın bu yaptıkları olduğunu düşünüyorum. Yani tarafsızlık kisvesiyle partizanlık yapacaklarına, AK Parti'ye destek veren birçoklarının yaptığı gibi açıktan renklerini belli edebilirlerdi. En azından The Economist veya New York Times'ın Türkiye'deki seçimlerde rengini belli etmesi gibi absürd bir durumdan daha iyidir. Nihayetinde ülkede oy hakkı olanlar istekleri halinde oylarının rengini açıklama hürriyetine sahipler. Türkiye'de HDP’li veya CHP’li kalemler diyebileceğimiz ve Türkiye basınında sayıları çoğunluğa tekabül eden kitle artık açıkça ve rozetli bir şekilde oynuyor ve yandaş kelimesinin içini hakkıyla dolduruyorlar.
SİYASETİN VE SEÇİMLERİN ANLAMI
Geçen seçimde olduğu gibi bu seçimde de bu köşeden yangına su taşıyan karınca misali rengimi belli edeceğim: Siyaset birtakım idealleri gerçekleştirme ve siyasetten "House of Cards" dalaverelerini anlamayanlar için bir hizmet aracı. Siyasetin kendisi kutsal değil fakat idealler ve hizmetin kendisini kutsal. Siyasete tam da bu anlayışla bakabilenler için siyaset veya an itibarıyla konuştuğumuz seçimler hayatta bir mana ifade edebiliyor. Tam da bu noktada 7 Haziran belki de hiç olmadığı kadar önem kazanıyor.
Türkiye'de yıkılan sistemin gecekondu bekçileri akla ziyan yalan ve planlarla tarihi geriye sardırma çabasında. Bu ifadeye ezberler üzerinden değil AK Parti'ye karşı senelerdir devam eden operasyonlar üzerinden bakarsanız kazanmasını istediğimizin bir siyasi partiden ziyade bir anlayış ve bir dava olduğunu anlarsınız. Türkiye'ye dair yeni olarak nitelendirilebilecek hemen hemen her şeyi temsil eden, Türkiye gibi kendisi de bir değişim ve gelişim sürecinde olan bir dava. Düşe kalka, doğrularıyla-yanlışlarıyla şimdiye kadar ilerlemiş ve ortaya koyduğu meydan okumayla sadece Türkiye'deki muarızları değil, dört elle Sykes Picot'ya, BM sistemine, Camp David'e sarılan çevreleri de ayağa kaldırmış bir dava.
Bu davaya ve anlayışa siyasetin kendini, kendi dinamikleriyle yenilemesine fırsat verilmesi için sahip çıkılmalı. Türkiye adına, bizi çevreleyen bölgeler adına, dünya adaleti adına sahip çıkılmalı. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde bir gözü Türkiye'de olan bölge halkları için sahip çıkılmalı. En önemlisi Türkiye için, Türkiyeliler için bir daha ve şevkle sahip çıkılmalı.
[Akşam, 5 Haziran 2015]