2022’nin ilk aylarına yüzde 36 ile başlayan enflasyon rakamları Ekim ayında yüzde 85 ile zirveyi görerek düşüş eğilimine girdi. Baz etkisiyle Ocak, Şubat ve Mart aylarında yüzde 50’in altına gevşeyecek olan enflasyonun 2023 yılını yüzde 22,3 ile tamamlaması bekleniyor. 2024’te tek haneli rakamlara düşmesi beklenen enflasyonun kalıcı olarak yüzde 5’in altına çekilmesi temel hedefler arasında yer alıyor. Salgın, savaş, enerji, gıda ve tedarik krizlerinin etkisiyle neredeyse bütün ekonomileri etkisi altına alan enflasyonist baskı Türkiye’yi de olumsuz yönde etkiledi. Enflasyon rakamlarının Ekim’deki en yüksek seviyeye ulaşmasına ciddi anlamda etkisi olan küresel şokların 2023’de hafiflemesi beklenebilir. Ancak FED ve Avrupa Merkez Bankası gibi dünya ekonomisinde önemli yer edinen iki merkez bankasının parasal sıkılaştırmayı tercih etmeleri ekonomik resesyon ihtimalini güçlendirdi. Yüksek enflasyon ve düşük büyümenin etkisiyle işsizliğin 2023’de temel bir sorun haline gelmesi ise dünya ekonomisinde olumlu bir iklimin 2024’e kaldığına işaret ediyor. 2020-2023 dönemi salgın ile başlayan krizler silsilesinin dünya ekonomisine negatif yansıdığı yıllar olarak iktisat tarihinde yerini alabilir.
Küresel Arz Şokları
Salgın ilk dönemde talep yönlü ortaya çıkardığı aşağı yönlü ivme ile enflasyonun dengelenmesini sağladı. Ancak ekonomik işleyişin sürdürmesi ve istihdamın korunması amacıyla kamu ve merkez bankaları tarafından 20 trilyon dolarlık para piyasaya enjekte edildi. Genişletici para ve maliye politikaları beraberinde enflasyonun küresel düzeyde artışını getirdi. Ukrayna Savaşı’yla başlayan enerji ve gıda fiyatlarındaki artış dalgası ise salgın nedeniyle ortaya çıkan olumsuzlukların şiddetlenmesine sebep oldu. Enerji krizinin derinleşmesiyle petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki aşırı fiyat artışları arz yönlü maliyetlerin yukarıya doğru ivme kazanmasına neden oldu. Enerji enflasyonuna ek olarak Ukrayna ve Rusya tarım ürünlerinin uluslararası piyasalara yeterince sunulamaması gıda fiyatlarını küresel bazlı olarak artırdı. Birleşmiş Milletler’in dünya gıda enflasyonunu ölçtüğü küresel gıda fiyat endeksi salgın başında 100 seviyesinde iken 165’e kadar çıkarak tarihinin en yüksek rakamını gördü. 2020-2022 döneminde yüzde 65’lik gıda enflasyonuna eşlik eden enerji krizi enflasyonist dalganın neredeyse her sektöre yayılmasına katkı sağladı. Pandemi nedeniyle devam eden tedarik krizi ise üretimin eski seviyelerine gelmesini engelledi ve farklı ürün gruplarında arzın azalmasına ve enflasyonist dalganın güçlenmesine neden oldu.
1970’lerde enerji krizlerinin ardından gelişmiş ülkelerin enerji harcamaları milli gelirin yüzde 18’ine ulaşarak tarihi bir rekora imza attı. Devletlerin ek gelire ihtiyacını artıran mevcut durum küresel borç stoklarının 300 trilyon doları aşmasına katkı sağladı. Artan faizler ise daha fazla faiz ödemelerini beraberinde getirdi. Arz yönlü enflasyonu dindirmek için faiz artışlarını tercih eden dünya merkez bankaları finansmana erişimi zorlaştırarak firmaların ödemelerde sıkıntı yaşamasına neden oldular. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise süreç daha büyük bütçe açıklarına ve borçlanma ihtiyacına yükselmesine sebep oldu. Yükselen faizler 2022’de dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 5’e denk gelen 6,06 trilyon doların faiz ödemelerine gitmesiyle sonuçlandı. Küresel tarım sektörünün yıllık ürettiği üretim değerinden yaklaşık yüzde 30 daha fazla miktarın faiz ödemelerine gitmesi gelir adaletsizliğinin de kötüleşmesine katkı sundu.
Gelecek Yıl Bizi Ne Bekliyor?
Ulaştım, enerji, gıda, konut ve giyim gibi harcama gruplarında yıllık bazda artış oranları 2022 boyunca yüksek seyir etti. Ulaşım ve gıda gibi iki büyük harcama grubundaki yüksek artış oranı küresel fiyatlardan ciddi anlamda etkilendi ve genel itibarıyla enflasyona katkı sağladı. Küresel enerji ve gıda fiyatları yüzde 85 ile zirveyi gören TÜFE’ye 30 puanlık ek artış getirdi. Salgın nedeniyle ortaya çıkan tedarik krizi de Türkiye’de enflasyonun artışına etki etti. Eylül, Ekim ve Kasım aylarında aylık bazda artış hızı yavaşlamaya başlayan enflasyonun Ocak, Şubat ve Mart’tan itibaren düşüş trendine girmesi beklenebilir. Enerji ve gıda fiyatlarındaki gevşeme düşüşte temel etmen olması muhtemel iken TL’de yakalanan istikrarlı trend de sürece olumlu katkı sunabilir. BM’nin gıda fiyat endekisin Ukrayna Savaşı’ndan önceki seviyelere gelmesi ve petrol fiyatlarındaki düşüşün küresel bazdaki etkileri, Türkiye’nin yakaladığı üretim yönlü arzı artırıcı faaliyet ve teşviklerde ulusal bazda etkiler olarak öne çıkıyor. 2023’de ulusal tedbirler ve küresel etkiler nedeniyle yüzde 20’lere (yüzde 17,7-26,9 aralığına) düşmesi beklenen enflasyonun 2024’de tek haneye inmesi ve yüzde 4 ile 9 arasında istikrar kazanması bekleniyor.
Aralık’ta 18 aylık süreçte ilk defa azalma eğilim patikasına giren enflasyon kamunun vergi indirimleri ve üretim teşvikleriyle dizginlenebilmiştir. Özellikle temel gıda ürünlerinde sağlanan vergi indirimleri gıda enflasyonunun yavaşlatılması ve yukarıya daha fazla gidişinin engellenmesinde önemli bir işlev görmüştür. Türkiye’nin en büyük dış ticaret bölgesi olan Avrupa’da meydana gelen enerji merkezli enflasyonist baskı da ulusal bazda fiyatları etkilemiştir. Ukrayna Tahıl Koridoru, Türkiye Enerji Merkezi Vizyonu ve enerji arz çeşitliliğini artırma gibi girişimlerini işleme alan Türkiye hem küresel enflasyonist dalganın hafiflemesini sağlamış hem de ulusal maliyetlerin dengelenmesine katkı sunmuştur. 2023’de küresel şokların hafiflemesi, baz etkisi ve üretim artışıyla dengelenecek olan enflasyonun 2024’te tek haneye indirilmesiyle ihracat merkezli ekonomik modelin pozitif yanları daha fazla öne çıkacaktır.
[Yeni Şafak 28 Aralık 2022].