Yemen, 2015 yılından bu yana devam eden iç savaş ve Husilerin ülkenin kuzey bölgelerinde kurduğu kontrol nedeniyle dünyanın en ağır insani krizlerinden birini yaşamaktadır. Husilerin insani yardım operasyonlarına müdahalesi, uluslararası kuruluşların çalışanlarını keyfi olarak gözaltına alması ve insani yardımın siyasi amaçlarla manipüle edilmesi, Yemen’deki krizin derinleşmesine neden olmuştur. Bu durum, uluslararası hukukun ihlali ve insani yardımın siyasallaşması gibi ciddi sorunları beraberinde getirmektedir.
Örneğin Husiler, Ocak 2025’te başkent Sana’da görev yapan yedi BM personelini gözaltına alarak tutuklamıştır. Bu hukuksuz eyleme karşılık BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, çalışanların derhal serbest bırakılması çağrısında bulunmuş ve Husilerin kontrolündeki bölgelerdeki tüm BM faaliyetlerini geçici olarak durdurmuştur. Ancak bu olay, Husilerin 2015’ten bu yana sürdürdüğü sistematik insan hakları ihlallerinin yalnızca bir örneğidir. Husiler, BM yetkilileri ve sivil toplum çalışanlarını sıklıkla suçlama olmaksızın tutuklamakta, avukat ve aileleriyle iletişim kurmalarını engellemekte ve zorla kaybetme, işkence ve ölüm vakalarına neden olmaktadır. Ocak 2025’te yaşanan bu olay, Husilerin insan hakları ihlallerinin devam ettiğini ve uluslararası hukukun açıkça ihlal edildiğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Husilerin insani yardım operasyonlarına yönelik bu hukuksuz müdahaleleri gün geçtikçe Yemen’deki insani krizi derinleştirmektedir.
İnsan Hakları İhlal Ediliyor
Husilerin BM personeli ve sivil toplum çalışanlarına yönelik hukuksuz tutuklamaları, uluslararası hukukun açık bir ihlalidir. Özellikle 2024 yazında başlayan zorla kaybetmeler, casusluk suçlamaları ve zorla televizyondan yapılan itiraflarla desteklenen bu ihlaller, keyfi göz altılarla birleşerek uluslararası insan hakları hukukunu açıkça ihlal etmektedir. Zorla kaybetmeler ve işkence gibi uygulamalar, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin insanlığa karşı suçlar kapsamında ele aldığı eylemler arasında yer almaktadır.
Husilerin bu tür ihlalleri, uluslararası toplumun tepkisizliği nedeniyle daha da yaygınlaşmaktadır. BM ve diğer uluslararası kuruluşlar, Husilerin insani yardım kuruluşu çalışanlarını tutuklamasını kınayan periyodik açıklamalar yayınlamış ancak somut sonuçlar elde edilememiştir. Bu durum, Husilerin insan hakları ihlallerini sürdürmesine olanak tanımakta ve uluslararası toplumun tepkisinin yetersizliğini gözler önüne sermektedir.
Yardımları Siyasi Araç Olarak Kullanıyorlar
Husilerin insani yardım üzerindeki manipülasyonları ve yolsuzlukları, insani yardım operasyonlarının etkinliğini ciddi şekilde engellemektedir. Yardımların yönlendirilmesi, fonların zimmete geçirilmesi ve yararlanıcı listelerinin değiştirilmesi gibi uygulamalar, Husilerin kontrolündeki bölgelerde insani krizin derinleşmesine neden olmaktadır. Bu durum, insani yardım kuruluşlarını Husilerin kontrolündeki bölgelere yardım ulaştırıp ulaştırmama ikilemiyle karşı karşıya bırakmaktadır. İnsani yardım kuruluşlarının bölünmesi ve Husilerin bu bölünmeleri istismar ederek yardım operasyonlarını kendi siyasi hedefleri doğrultusunda yönlendirmesi, insani krizi daha da derinleştirmektedir.
Uluslararası Toplum Yetersiz Kaldı
Uluslararası toplumun, Husilerin insan hakları ihlallerine karşı tepkisi büyük ölçüde sembolik kalmıştır. BM ve diğer uluslararası kuruluşlar, Husilerin insani yardım kuruluşu çalışanlarını tutuklamasını kınayan periyodik açıklamalar yayınlamış ancak somut sonuçlar elde edilememiştir. Bu durum, Husilerin insan hakları ihlallerini sürdürmesine olanak tanımakta ve uluslararası toplumun tepkisinin yetersizliğini gözler önüne sermektedir. Almanya merkezli GIZ’nin Husilerin kontrolündeki ofisini Aden’e taşıma kararı ve İsveç’in Yemen’e yaptığı yardımları askıya alması gibi izole tepkiler, uluslararası toplumun koordinasyondan yoksun olduğunu göstermektedir.
Yardım ve Güvenlik İkilemi
Uluslararası yardım kuruluşları, Husilerin kontrolündeki bölgelerde insani yardım operasyonlarını sürdürüp sürdürmemek konusunda kritik bir ikilemle karşı karşıyadır. Yardımların kesilmesi, bölgede insani krizin derinleşmesine yol açabilecekken, yardımların devam etmesi, Husilerin yardımları siyasi ve askeri güçlerini pekiştirmek için kullanmasına olanak tanımaktadır. Nitekim Husiler insani yardımı siyasi ve askeri amaçlar için kullanmaktadır. Örneğin, Husiler, Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından sağlanan gıda yardımlarını askerlerini beslemek ve yandaşlarını ödüllendirmek için kullanmıştır.
Husilerin yardım malzemelerini siyasi çıkarları doğrultusunda yönlendirmesi, yardım operasyonlarının tarafsızlığını zedelemekte ve yardım kuruluşlarını hedef haline getirmektedir. BM’nin Husilerin kontrolündeki bölgelerdeki yardım operasyonlarını sınırlama kararı, uluslararası toplumun insani yardımları siyasi bir baskı aracı olarak kullanma stratejisini gözler önüne sermektedir.
GeleceÄŸe Dair Senaryolar
Yemen’deki insani krizin geleceğine dair üç temel senaryo öne sürülebilir. İlk senaryo, uluslararası yardım kuruluşlarının Husilerle iş birliğini sürdürerek operasyonlarını devam ettirmesidir. Bu senaryo, Husilerin kontrolünü daha da güçlendirme ve bağımsız sivil toplumun tamamen ortadan kalkmasına neden olacağı için tartışılmaktadır. İkinci senaryo, uluslararası kuruluşların operasyonlarını hükümet kontrolündeki güney bölgelere taşımasıdır. Bu durum, personel güvenliğini sağlayabilir ancak kuzey bölgelerdeki insani krizin daha da kötüleşmesine yol açabilir. Üçüncü senaryo ise uluslararası toplumun Husilere karşı koordineli bir baskı oluşturarak tutukluların serbest bırakılmasını ve insani yardım operasyonlarının bağımsızlığını sağlamasıdır. Bu senaryo, Husilerin geri adım atmasını sağlayabilir ancak Yemen’deki insani krizin daha da derinleşmesi riskini taşımaktadır.
BM ve uluslararası insani yardım kuruluşlarının, insani yardım operasyonlarını sürdürebilmek için Husilere karşı daha güçlü ve koordineli bir strateji benimsemesi gerekmektedir. Uluslararası toplumun daha etkili yaptırımlar uygulaması ve Husilerin insan hakları ihlallerini sona erdirmek için ortak bir baskı mekanizması geliştirmesi elzemdir. Aksi takdirde, Yemen’deki insani kriz daha da derinleşecek ve uluslararası hukuk normlarının ihlali normalleşecektir.
[Yeni Åžafak, 6 Mart 2025]