SETA > Yorum |
Siyasette Sahicilik ve Güven İnşası

Siyasette Sahicilik ve Güven İnşası

Siyasette güven, uzun dönemde sahicilikle inşa edilir. Pozisyon ve konjonktür siyaseti ile değil.

Siyaset bir maraton koşusudur.

Siyasette olumlu sonuç almak, uzun dönem inşa ettiğiniz siyasal mirasla ilgilidir. Her seçim döneminin konjonktürüne göre, sahicilikten uzak, halka doğruyu söylemeyen, sadece belirli seçmen bloklarını bir an için memnun etmeye yönelik söylem üretmek, siyasette kalıcı olmayı mümkün kılmaz. Sadece, siyasi rakiplerinize kızgın kitleyi, bir an için motive eder.

Siyasal alanda söylediğiniz her söz, ortaya koyduğunuz her davranış, verdiğiniz her vaat peşinizi bırakmaz. Siz unutsanız bile siyasi rakipleriniz geçmişi size hatırlatır. Hele iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle, tüm hayatınızın kayıt altında olması, yüzlerce mecra tarafından yeniden ve yeniden sözlerinizin gündeme getirilmesine imkân sağlar. Olan her şey milletin gözünün önünde cereyan eder.

Bir seçim döneminde, bir meseleyi gerçekliğinin dışında, speküle ederek ve içine yalanlar da sıkıştırarak, belirli kitleleri ikna edeceğinizi ve oy oranını koruyabileceğinizi düşünebilirsiniz. Ama bu tip siyaset yapma biçimi gelecek dönemler için, aynı zamanda inandırıcılığınızı zedeleyen ve yok eden bir sonucu doğurur. Çünkü “gerçeklerin bir gün ortaya çıkması gibi bir huyu vardır.”

Söylediğim bu hususları CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yedi seçimdir izlediği “pozisyon siyasetleri”ni göz önünde bulundurarak test edebilirsiniz. Daha önceki seçimlere kadar da gitmenize gerek olmayabilir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin halk oylamasına yönelik kampanya sürecinin başından bugüne, anayasa değişikliği ile ilgili söylediklerine şöyle bir göz atabilirsiniz.

“Ülke bölünecek”, “rejim değişecek”, “muhtarların seçimleri kaldırılacak”, “restoranlar kapatılacak”, “Suriyelilerin hepsine vatandaşlık verilecek” gibi anayasa değişikliğinin içeriğiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, korku siyaseti üzerinden seçmen endişelerini artırmaya yönelik söylemlerine bakabilirsiniz.

Mesela, anayasa değişiklik paketinde 18 yaşına gelmiş bireylere seçilme hakkının tanınması ya da milletvekili sayısının 600’e çıkması ile ilgili söylediklerinin ne kadar doğru olup olmadığını bir seçim sonrasında zaten yaşayarak göreceksiniz.

Bu haklar sadece bir partinin adaylarına yönelik düzenlenmediğine göre, Kılıçdaroğlu’nun partisi CHP’yi de kapsamaktadır. Gelecek seçimlerde CHP kendi seçmenine şunu diyebilir mi? “18 yaşında bir gencin milletvekili seçilme yeterliliği olmaz, dolayısıyla bu yaştaki aday başvurularını kabul etmeyeceğiz.”

Ya da “600 milletvekili devlete ve millete maliyet üretiyor. Bundan dolayı oransal olarak bizim payımıza düşecek olan milletvekillerinden feragat ediyoruz.” Örnekleri çoğaltabilirsiniz.

CHP’nin referandum kampanyasını yabancı bir şirket yürüttüğü için Trump’ın kampanyasının kötü bir kopyasını Kılıçdaroğlu için uyarlıyorlar. Ama küçük bir yanılgıları var, burası ABD değil, Türkiye...

***

Siyasette “sahicilik” ve “inandırıcılık” meselesini bir de Erdoğan’ın siyasal mirası ve toplumsal karşılığı üzerinden düşünelim. Girdiği tüm seçimleri kazanan, her seçimde sürekli oylarını artıran ve geniş toplum kesimleri tarafından çok sevilen bir lider olarak Erdoğan, bu toplumsal teveccühe nasıl ulaşmıştır?

Erdoğan siyasetinde, toplum merkezli siyaset üretmek, geniş halk kitlelerini siyasete dâhil etmek ve aynı zamanda siyasal alanı milletin lehine genişletmek temel öncelik olmuştur.

Erdoğan, duygularını açıkça toplum önünde yaşayan ve bunu topluma aktarabilen, sahiciliği de bu “tarzı siyaset” üzerinden oluşan bir liderdir.

Erdoğan, “siyasette ne aldanan oldum ne de aldatan” derken, bunu millet iradesini önceleyerek etkin liderliği ile pekiştirmektedir. Siyasi kariyerinde elde ettiği her başarıyı bir sonraki adımda tecrübeye dönüştürerek siyasi mücadelesini sürdürmektedir.

Her vaadini “hizmet siyaseti”ne tahvil ederek ve verdiği sözleri tutarak toplumu kendi etrafında konsolide edebilmektedir.

Zor dönemlerde sınamalarla test edilen, karşılıklı güven üzerine inşa edilen “Erdoğan tarzı siyaset”, aynı zamanda diğer siyasetçilerin işini de zorlaştırmaktadır.

Sonuç olarak, siyasette güven, uzun dönemde sahicilikle inşa edilir. Pozisyon ve konjonktür siyaseti ile değil.

[Türkiye 13 Nisan 2017].