Türkiye bir seçimi daha atlattı.
Demokrasi açısından çok önemli bir sınav atlattık.
Seçimlere dair en önemli demokratik ilkelerden birisi sonuçların öngörülemezliğidir. Bir başka deyişle demokratik sistemlerde seçimlerde kimin kazanacağına dair bir kanaatiniz vardır ama kimsenin koltuğu garanti değildir.
Bu ilkenin en fazla işlediği seçimlerden biri gerçekleşti, bundan sonra daha fazla işleyecek. Kimsenin koltuğu garanti değil. Çalışan, üreten, hizmet eden kazanmaya devam edecek.
Böylece Türkiye'ye dair hem muhalefetin hem de uluslararası medyanın sık sık başvurduğu otoriterlik suçlamasının yersizliği de ortaya çıkmış oldu.
Seçim analizine gelecek olursak.
Sonuçlar bir yerel seçim yaşadığımızı fazlasıyla hissettirdi.
Bir önceki seçimde hemen hemen aynı oyu alarak iktidar olan Cumhur İttifakı bu seçimlerde oyunu küçük bir farkla da olsa korudu.
AK Parti 15 büyükşehir ve 24 il olmak üzere toplam 39 şehirde belediye başkanlıklarını elde etti.
İttifakın bir diğer ortağı ise 1 büyükşehir ve 10 ilde yarışı önde kapattı.
Cumhur İttifakı % 52'ye yakın bir oy alarak genel seçimlerdeki elde ettiği orana çok yaklaştı.
Bu sonuç hem ittifakın devam edebilme zeminin korunması hem de Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği %50 eşiğini aşmış olması açısından önemli.
Bu oy oranı önemli. Dahası ittifak ve sistem üzerinde başlayabilecek gereksiz tartışmalar da başlamamış oldu.
Buna rağmen hem AK Parti hem de MHP'nin bazı şehirlerde beklediği sonuçları alamaması yerel seçim dinamikleri ile ilgili. Aday tercihleri ve bölgesel şartların yerel seçimlerde rol oynaması sürpriz değil.
Millet İttifakı ise aldığı oy oranına rağmen pek vaat etmiyor. Temel sebebi ise ittifakın kümülatif başarısının partiler arasında oldukça dengesiz bir dağılım göstermesi.
İYİ Parti hiçbir ilde başarı elde edemedi.
HDP'nin hem Doğu ve Güney Doğu illerinde hem de Batı bölgesinde oy oranı düştü.
Daha önemlisi elindeki belediye başkanlıklarının bir kısmını kaybetti. Ağrı, Şırnak, Tunceli, Muş en önemli kayıpları. Özellikle Şırnak HDP'nin yaşadığı hezimetin simgesi olarak uzun bir süre konuşulacak gibi duruyor.
Millet İttifakının en kazançlı partisi ise CHP oldu.
Bu durumda İP ile HDP'nin önümüzdeki süreçte CHP ile ittifakı sürdürdüğü oranda erimeyi kabullenmeleri ve CHP'nin payandasına dönüşmeleri söz konusu. Ya da ittifaktan çekilecekler.
Bütün bu manzara karşısında her bir parti için zorlu bir maraton başladığını ifade etmek mümkün.
AK Parti için ikili bir süreç söz konusu. Hem iktidar olmanın gereği olarak Türkiye'nin idaresini devam ettirmek ve önemli meselelerde mesafe kat etmek, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaretlerini verdiği reform ve dönüşümleri sağlıklı bir şekilde yönetmek durumunda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın muhasebe dolu balkon konuşması bu açıdan önümüzdeki yılların manifestosu niteliğinde idi.
[Fikriyat, 2 nisam 2019].