Irak, Suriye ve Afganistan gündemdeyken Libya önümüzdeki haftanın yeni başlığı olma yolunda. Berlin'de 23 Haziran'da toplanacak (ikinci) konferansta, ilk konferansın 55 maddelik kararı gözden geçirilecek. Atılması gereken adımlara yönelik sürece taraf olmuş devletlerin uzlaşısı için gayret gösterilecek. Ancak bu niyet 'olması gerekeni', diğer bir deyişle Libya resminin görünen yüzüne işaret ediyor. Arka planda farklı bir mekanizma işliyor.
Libya iç gündemi belirgin başlıklar üzerinde yoğunlaşmış halde. Seçimlerin zamanında icra edilmesi bir dilek olarak seslendirilirken 'küçük' bir ertelemeyi kaçınılmaz görenler var. Üzerinde daha önce uzlaşılmış Anayasa taslağının referanduma götürülmesi seçimlerle irtibatlandırılan bir talep olarak siyasi tartışmaların göbeğinde. Öte yandan halen 2021 bütçesinin Tobruk merkezli Libya Temsilciler Meclisi'nden geçememesi düşündürücü.
Bütçe ile ilgili kaygılar paylaşımdan ziyade Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti'nin (UMH) Hafter – Saleh yanlıları tarafından tacizi olduğu üzerinde görüş birliği mevcut. Libya kurumlarının birleştirilmesinde UMH ile küçük başarılar elde edildi. Hafter'in kontrolündeki Bingazi merkezli hükümet yetkilerini devretmişti. Ancak gerisi gelmedi. Nitekim Hafter her halükârda Libya doğusundaki kurumlara hükmediyor.
Dış aktörlerin gündemi, iç gündem ile karşılaştırıldığında daha sade bir şekilde ifade edilebilir. ABD ve Avrupalı devletler öncelikle yabancı güçlerin Libya'dan çekilmesi konusunda ısrarcı. Ancak Hafter'in 2015 yılındaki kalkışması anısına Bingazi'de düzenlediği törende Trablus'a örtülü tehdidi ve sözcüsü Mismari'nin 'savaş bitmedi' çığırtkanlığı dikkate alınmalı. Ayrıca Libya güneyine sevk edilen Hafter yanlısı silahlı gruplar Batı'nın talebinin zamansız olduğunu gösteriyor. Rusya'nın Hafter'e desteği devam ettikçe Türkiye'nin Libya'da kalması ve dengeyi sağlaması tek seçenek olarak kaldı. Nihayetinde Batılı devletler Afganistan, Irak ve Suriye krizleri sonrasında askerî nitelikte duruş sergilememekte. Yani Berlin koridorlarında çıkarılan sesin somut bir karşılığı yok. Ancak ilginç bir şekilde Türkiye'nin Libya'daki varlığı da istenmiyor.
Yasadışı göçün Avrupa'ya ulaşmadan Libya'da izole edilmesi ikinci gündem başlığı olarak ortaya çıktı. Bu çerçevede Libya'daki mülteci kamplarında yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve insani muamele üzerinde diplomatik söylemler arttı. Ancak Afrikalıların kendi kıtalarında güven ve refah içerisinde yaşamasının aslî nedenleri pek konuşulmak istenmiyor.
Batılı ülkelerin son gündem başlığı Libya'nın yeniden yapılandırılmasında aktif rol almak ve Libya petrol gelirinden pay almak. Bu konuda İtalya, Fransa ve Birleşik Krallık kendi Büyükelçileri ve Bakanları aracılığıyla büyük bir rekabet içinde. ABD ise daha sistemli bir yol izliyor. Libya'nın güvenlik sektörü reformunu üstlenmek ve silah satmak, aynı anda Libya petrolünün işletilmesine talipler. Rusya, benzer şekilde, Libya'da daha önce yapmış olduğu enerji anlaşmalarını tekrar hayata geçirme arzusunda. Diğer bir ifadeyle Libya dış aktörler bağlamında 'yağmalanmak' için zahiri istikrara ötelenmek isteniyor.
Belirtilen gündem başlıkları, Berlin'deki 'idealist' talepleri ve 'dürüst' tavsiyeleri nedenleriyle birlikte açıklar nitelikte. Ancak Libya halâ kırılgan. Berlin Konferansının öngördüğü seçimlerin icra edilememesi veya başarısızlıkla sonuçlanması Hafter'e yeni bir saldırı için mazeret üretmekte. Seçimlerin başarısı ise Hafter'i Libya'da marjinal hale getirecek. Hafter'in böyle bir durumu kabullenmesi mümkün görünmüyor. Kalıcı ateşkesten bu yana Hafter'in silahlanma ve dış desteğinde bir azalma olmadığı dikkate alınırsa mevcut siyasi sürecin geçici bir dönem olduğu, bu arada Batılı devletlerin 'ne kaparsak kâr' anlayışında olduğu görülüyor.
[Sabah, 19 Haziran 2021].