İsrail, tarihinden siyasi yapısına, dini yapısından bölgesel sorunlardaki merkezi rolüne kadar birçok konu sebebiyle büyük sıklıkla Türkiye’de gündeme gelen bir ülkedir. Kuruluşundan bugüne kadar geçen süre zarfında hem içerde hem de dışarda attığı birçok adım yoğun bir şekilde tartışılmış, izlediği yayılmacı politika, on yıllardır devam ettirdiği işgal, komşularıyla hiçbir zaman kuramadığı komşuluk ilişkileri ve işgal altında tuttuğu Filistinlilere karşı muamelesi sadece Türkiye’de değil dünya genelinde de yakından takip edilmiştir. Bu yakın ilgiye rağmen Türkiye’de İsrail’e ilişkin derinlikli çalışmaların eksikliği de gözden kaçmamaktadır.
Bu eksikliğin en büyük sebeplerinden birisi, İsrail’e ilişkin meselelerin yoğun gündemin aceleciliğine kurban edilmesidir. İsrail aldığı tartışmalı kararlar ve askeri operasyonlarla haber konusu olurken bu kararların ve saldırıların siyasi, dini ve sosyal arka planları çoğunlukla es geçilmekte ve İsrail bir sonraki tartışmalı kararına veya saldırısına kadar rafa kaldırılmaktadır. Bu durum “anormal” bir devlet olarak İsrail’i, heterojen bir toplum olarak İsraillileri ve tüm saçaklanmalarıyla İsrail’in dini yapısını hakkıyla analiz etmemizi zorlaştırmaktadır. İsrail anormal bir devlettir. Çünkü doğal yollardan kurulmamış ve kurulduğundan beri bölgenin doğal bir parçası olmak yolunda atması gereken adımları atmamıştır.
İsrail’i analiz ederken yapılan en büyük yanlışlardan birisi, İsrail’i Ortadoğu ülkeleriyle aynı metodolojiyle ve ölçütlerle anlama çabasıdır. İsrail kuruluşundan beri fiziken Ortadoğu’nun kalbinde olsa da zihnen bölge dışında yer almış, bu sebepten Ortadoğulu olmakla olmamak arasında ideolojik ve siyasi gelgitler yaşamış bir ülkedir. Vatandaşlarının önemli bir kısmı İsrail’de doğmamış, on yıllardır aliya (İsrail’e göç) merkezli demografik stratejiler izlemiş, konuşulan dillerden ve kullanılan aksanlardan, dini yaşayış ve anlayış şekillerine ve hatta fiziki görünüşlere kadar birçok önemli farklılıkları içerisinde barındıran bir ülke olan İsrail, diğer Ortadoğu ülkelerinin hepsinden farklı dinamiklere sahiptir. Bu sebepten mezkûr dinamikler iyi analiz edilmeden İsrail üzerine yapılacak çalışmalar eksik kalacak ve büyük resmi göstermekten uzak olacaktır.
İsrail bir dereceler ülkesidir, bu sebepten İsrail’de her ideoloji, her siyasi duruş ve her dini anlayış bir diğerine karşı nispetiyle değerlendirilmektedir. Örneğin en temel manasıyla bir Yahudi milliyetçiliğini anlatmak için kullanılan Siyonizm kavramı, tek başına İsrail içerisindeki milliyetçi akımları tanımlamak için yeterli bir kavram değildir. Siyonizm ideolojisine dini sebeplerden dolayı sahip olanlar olduğu gibi, Yahudiliği bir kültür olarak kabul eden ve Yahudiliğin teolojik boyutuyla ilgilenmeyen hatta ateist olan Siyonistler de vardır. Bu sebepten Siyonizm İsrail’de devrimci, işçi, dini, kültürel veya revizyonist gibi sıfatlarla birlikte kulla-nılmakta, farklı tandanslı Siyonistler arasında önemli çatışmalar da olmaktadır. Yine İsrail’de insanlar dini yaşayış ve anlayışlarına göre de derecelendirilmekte, seküler, gelenekselci (masorati) veya dindar (dati) gibi sıfatlarla sınıflandırılabilmektedir. Dindarlık da içerisinde birçok dereceyi barındırmakta ve dini ritüelleri ve kıyafetleri gibi göstergeler İsraillilerin dindarlık derecelerini belirleyebilmektedir. Bununla birlikte İsrail, kuruluşundan beri güçlü bir seküler damara da sahiptir. İsrail’in kurucu ideolojisi olan siyasi Siyonizm’in birçok lider figürünün seküler olması ve erken dönem İsrail’in Sosyalizm’den mülhem Kibbutz’lar ve Moşav’lar etrafında kurulması sebebiyle sekülerizm toplumdaki etkisini devam ettirebilmiştir. Özellikle Sovyet Rusya’dan gelen göçler de ülke içerisinde güçlü bir seküler bloğun oluşmasına sebebiyet vermiştir. Bu noktada yine dini sebeplerle Siyonizm’e karşı çıkan grupların olduğunu ve bu grupların Mesih gelmeden İsrail devletinin kurulmasının şer’en yanlış olduğuna inandıklarını da not etmek gerekmektedir.
İsrail’in komşularıyla olan çatışması çoğu zaman İsrail içindeki farklılıkların ve çatışmaların görülememesine sebep olmaktadır. İsrail içindeki farklılıkları hakkıyla görebilmek de hem akademik çalışma, hem İbranice’yi kullanabilme hem de saha deneyimini gerektirmektedir. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkinin geleneksel olarak askeri karaktere sahip olması ve insanlar arası ilişkinin sınırlı kalması bu gereksinimlerin yerine getirilememesine sebep olmakta ve İsrail’in içinden Türkiye’ye sahih bilgi akışını zorlaştırmaktadır. Türkiye’de İsrail çalışmalarının yok denilebilecek seviyede olması da yukarda anlatılan kopuklukla doğrudan bağlantılıdır.
Elinizdeki bu çalışmada kısaca İsrail’in tarihine, sosyal yapısına ve siyasi oluşumlarına değinilmekte ve İsrail çalışmalarına giriş mahiyetinde muhtasar bilgi ve analizler sunulmaktadır. Birinci bölümde erken dönem İsrail’in siyasi ve sosyal yapısına değinilmekte ve İsrail’in kurucu aktörleri, yapıları ve ideolojileri tartışılmaktadır. Bu bölüm İsrail’deki güncel siyasi oluşumları daha iyi anlamak adına bir arka plan oluşturmaktadır. İkinci kısımda İsrail’in seçim sistemi, parlamento yapısı ve yargı sistemi incelenmekte ve sıklıkla seçimlerin yapıldığı bir ülke olan İsrail’in siyasal sistemine dair önemli ipuçları verilmektedir. Üçüncü bölümde ise İsrail’in önde gelen siyasi partileri incelenmekte, liderlerinin biyografik analizi verilmekte ve partilerin tartışmalı meselelere karşı tutumları ve seçmen kitleleri değerlendirilmektedir. İsrail, siyasi ittifakların sıklıkla kurulup dağıldığı, yeni partilerin kurulma hızına paralel olarak kapanabildiği bir ülkedir. Yaklaşan 22 Ocak parlamento seçimleri öncesinde de bu yönde siyasi ittifaklar kurulmuş ve yeni partiler zuhur etmiştir. Bunlardan en belirgini Likud Partisi ile İsrael Beytenu partilerinin kurduğu “Likud Beytenu” seçim ittifakı ve eski Kadima lideri Tzipi Livni’nin kurduğu ve henüz platformu belli olmayan Hareket (HaTnuah) partisidir. Bu çalışmada seçim öncesi ittifaklardan ve seçim sonrası birleşme arayışına girecek partilerden ziyade İsrail siyasetinin ana damarını temsil eden siyasi partilere ağırlık verilmiştir.
Son bölüm İsrail’in askeri yapısını ve hem sağ hem de sol kesimden belli başlı sivil toplum kuruluşlarını incelemektedir. STK’larla siyaset yapımı arasındaki bağlantıya da değinilen bu bölümde ülkede güçlenen sağ kesimin sosyal tabanına da daha yakından bakma fırsatı sunulmaktadır. Sağcı STK’lara nazaran daha az etkin olsalar da solcu STK’lar üzerinden İsrail toplumundaki aykırı sesleri tanıyabilme imkânı verilmektedir. Aynı bölümde İsrail yayılmacılığının ve işgalinin ana vasıtası olan yerleşimler üzerinde durulmakta ve yerleşimlerin barışın önündeki en büyük engellerden birisi olduğu tezi işlenmektedir. Son olarak da fiziken Ortadoğu’da yer alan İsrail’in zihni coğrafyası irdelenmekte ve İsrail’in dünya kamuoyunda yılmaz savunucusu olan Amerikan ve Avrupa diasporasından, kurdukları lobi kuruluşlarından ve faaliyet alanlarından bahsedilmektedir.
Eser hazırlanırken İbranice’den Arapça’ya, İngilizce’den Türkçe’ye birçok kaynaktan faydalanılmış ve İsrail’e dair temel malumat en güncel şekliyle verilmeye çalışılmıştır. Bu haliyle elinizdeki eser, hem İsrail’in genel siyasi yapısını hem de yaklaşan parlamento seçimlerini anlama kılavuzudur.