Bu rapor uluslararası hukukun ilgili kuralları temelinde İsrail’in saldırılarını inceleme konusu yapmaktadır. Bu bağlamda İsrail’in 7 Ekim 2023’te başlattığı ve halen devam ettirdiği saldırılarının meşru müdafaa hakkına dayandırılıp dayandırılamayacağına, saldırılarla uluslararası insancıl hukukun hangi kurallarının ihlal edildiğine ve bu ihlallerden ne tür suçların doğduğuna dair tespitler yapılmaktadır. Raporun son kısmında ise İsrail’e karşı ya da İsrail ile ilgili yürüyen yargısal süreçler değerlendirilmektedir
Devamı
Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması’nın daha ileri ve bölgesel bir boyutta devamı niteliğindeki Avrupa Yeşil Mutabakatı’na tüm sektörlerdeki politikaların entegrasyonu ve kurulacak olan Emisyon Ticaret Sistemi’nin AB ile uyumlu hale gelmesi; Türkiye’nin Birlik üyeliği, ticari menfaatleri, sürdürülebilir bir ekonomiye sahip olması ve uluslararası camianın önemli bir üyesi olması açılarından kaçınılmazdır. Bu entegrasyon sürecinin etkileri ve zorlukları, AB’de tartışıldığı gibi hemen akabinde Türkiye’nin de gündeminde eş zamanlı olarak yerini almaya başlamıştır. Bu doğrultuda rapor ilgili araştırma ve tartışmaları değerlendirmeyi ve çıkarımlar üretmeyi amaçlamaktadır.
Devamı
Teknoloji, tarihsel olarak savaşın yapılış tarzı ve seyrine yön veren başat faktörlerden biri olmuştur. Teknoloji alanındaki gelişmeler politikacıların ve askerlerin savaş hakkındaki inanış, düşünce ve beklentileri üzerinde köklü değişikliklere neden olmuş; karar alıcıları bir sonraki savaşı kazandıracak adaptasyon ve dönüşüm gibi pratiklere zorlamıştır. Bu anlamda teknolojik durum, savaş hakkındaki mülahazaların ayrılmaz bir parçası olarak anlaşılabilmektedir.
Geride bıraktığımız son on yılda ivme kazanan sanayi ve ekonomideki gelişimin, MTH’nin yüksek çarpan etkisi ile Türkiye’nin kalkınma ve büyüme sürecine ciddi bir katalizör etkide bulunması beklenmektedir. 2002 sonrası dönüşümün, sağlamlaştırılan altyapının üzerine kurulan yeni teknoloji hamlesi, ciddi bir vizyonun ve küllerinden yeniden doğma çabasının son aşamasıdır. Sanayinin, iş ve üretim süreçlerinin hatırı sayılır bir dönüşüm geçirdiği son birkaç on yıl; yeni teknolojilere, sermaye birikimine ve beşeri kapasiteye yatırımı bir zorunluluk haline getirmiştir. Nitekim bugün yapay zeka, otonom teknolojiler ve robotlar; rutin, sekreterlik gibi sadece destek hizmetleri veren ve sürekli tekrar eden işleri devralırken, bireyin ve beşeri sermayenin, nispeten daha teknik, “yaratıcı” ve daha kompleks konulara yönlenebilmesinin önünü açmıştır.
Ar-Ge; bilgi seviyesinin artırılması ve mevcut bilginin yeni uygulamalarda kullanılması amacıyla “yaratıcı” ve sistematik çalışmalardan oluşmaktadır. Ar-Ge faaliyetleri aynı zamanda inovasyon çalışmalarının önemli bir parçasıdır. İnovasyon, verimlilik ve ekonomik gelişmenin iticisi olup, yeni ve daha iyi iş olanaklarının oluşması, sosyal hareketliliğin sağlanması ve küresel sosyal sorunların önüne geçilmesinde önemli bir araçtır. Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları ile firmalar, rekabet güçlerini artırarak ulusal ve uluslararası pazarlardaki konumlarını güçlendirme olanağı sağlayabilmektedir. Buna göre bugün teknolojik yeniliklerin getirdiği ekonomik büyümeden faydalanmak için hem firmaların hem de toplumların Ar-Ge faaliyetleri yürütmesi tartışılmaz derecede önemlidir.
Küresel düzeni baştan sona değiştiren dijital teknolojiler, sosyoekonomik hayatımızda neredeyse tüm süreçleri ve hizmetleri etkileyerek alışkanlıklarımızı da tümüyle dönüştürmektedir. Özellikle büyük veri, yapay zeka, nesnelerin interneti, bulut ortamlar, blokzincir, dijital ikiz ve kuantum sistemleri gibi yenilikçi teknolojiler; geleneksel düşünme, davranma ve iş yapma yöntemlerimizi önemli ölçüde etkilemektedir. Bununla birlikte koronavirüs (Covid-19) salgını, Rusya-Ukrayna savaşı ve iklim değişikliği gibi önemli küresel sorunlar da değişimi hızlandıran ve tüm coğrafyaları zorlayan önemli sınamalardır.
21. yüzyıl ekonomisinin çarkları teknoloji üretimi ve kullanımı ile dönmeye başlamıştır. Dolayısıyla bu yüzyılda ülkelerin rekabet edebilirliği dijital dönüşümü yakalayabilmesi ile mümkündür. Günümüzde ekonomik kalkınmanın sadece sermaye yatırımlarından ibaret olmadığı gerekçesiyle insanlara yapılan yatırımların önem kazandığı görülmektedir. Buna binaen insana yapılan yatırımın ana araçlarından biri olan eğitim küresel rekabetin ve ekonomik gücün hayati unsurlarından biri haline gelmiştir.
Devamı
Türkiye’nin 2000’lerin başından bu yana artan enerji talebini karşılamak adına enerji teknolojileri alanında attığı adımlar birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Artan talep dışa bağımlılığı artırma endişesine neden olurken geliştirilen politikalar ve çıkarılan mevzuat Türkiye’nin enerji bağımsızlığı kararlılığını gözler önüne sermektedir. 2005’te kabul edilen YEKDEM mevzuatı yerli enerji teknolojilerinin geliştirilmesinin desteklendiği ilk yasal dayanak olması açısından önem arz etmektedir. YEKDEM ile başlayan süreç YEKA Yönetmeliği ile ileri bir boyuta taşınmıştır. Bir yandan yenilenebilir enerjiye dayalı kurulu güç artırılırken diğer yandan bahsi geçen alanda yerli teknolojilerin geliştirilmesi desteklenerek yerlilik ve millilik oranları yükseltilmeye çalışılmıştır.
Devamı
Dijital Türkiye vizyonunu ve MTH’yi resmi kurumları aracılığıyla ilan eden Türkiye, teknoloji devriminin lider ülkelerinden olmak için gerekli tüm adımları atmaktadır. Bu vizyon resmi olarak 2019’da yayımlanmış olsa da Türkiye’nin teknoloji yolculuğu onlarca yıl öncesine dayanmaktadır. Ancak asıl dönüşüm ve ivme özellikle son yirmi yılda gerçekleştirilmiştir. AK Parti’nin 2002’de iktidara gelmesi, Recep Tayyip Erdoğan’ın hem başbakanlık döneminde hem de cumhurbaşkanı olarak kararlı ve vizyoner yaklaşımı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olmak üzere bütün paydaş kurumların özverili çalışmaları Türkiye’nin teknolojik gelişmelere dönük önemli adımlar atmasını ve büyük başarılar elde etmesini sağlamıştır.
SETA Güvenlik Radarı 2023’te 2022 boyunca en önemli dış politika ve güvenlik konularına atıfla Türkiye’nin güvenlik ve jeopolitik görünümünü şekillendiren temel dinamikleri analiz ediyoruz. Kendisini kuşatan jeopolitik çevre ve makro süreçlerden bağımsız olmadığından hareketle Türkiye için ana ilgi ve meşguliyet alanlarının bölgesel ve küresel boyutlarını da değerlendiriyoruz. Türkiye’nin güvenlik ve jeopolitik görünümünü belirleyen dinamik ve gelişmelere dair değerlendirmelerimize dayanarak bu dinamiklerin 2023’te nereye evrileceğine dair öngörülerde bulunuyoruz.