SETA > 5 Soru |
5 Soru Fransa nın Başörtüsü Yasağı Paris Olimpiyatları nda

5 Soru: Fransa’nın Başörtüsü Yasağı Paris Olimpiyatları’nda

2024 Paris Olimpiyatları’na ilişkin başörtüsü yasağı kararı ne ifade ediyor? Fransa’da uygulanan başörtüsü yasağının boyutları hangi düzeyde? Fransız yargısı yasakları nasıl savunuyor, uluslararası hukuk bu konuda ne diyor? Laiklik, başörtüsü yasağına gerekçe teşkil edebilir mi? AİHM ve BM’nin başörtüsü yasağına ilişkin tutumları nelerdir?

  1. 2024 Paris Olimpiyatları’na ilişkin başörtüsü yasağı kararı ne ifade ediyor?
Vatandaşlarının neredeyse yüzde 10’u Müslüman olan Fransa’nın Spor Bakanı Amelie Oudea-Castera’nın açıklamaları önümüzdeki yıl Paris’te gerçekleşecek olimpiyat oyunlarında başörtüsünün yasaklanacağını gösteriyor. Castera, hükümetinin “kamu hizmetlerinde mutlak bir tarafsızlık sağlamak için” oyunlarda herhangi bir dini sembolün kullanılmasına karşı çıktığını ve Fransız kadın sporcuların Paris Olimpiyatları sırasında başörtüsü kullanamayacağını söyledi.[1] Fransa başörtüsü yasağını 2019’da ev sahipliği yaptığı FIFA Kadınlar Futbol Dünya Kupası’na katılan futbolcular için de uygulamıştı.[2] Organizasyonun küresel niteliği gereği gözlerin çevrildiği uluslararası kuruluşlar ise Fransa’nın kararına açık bir şekilde karşı çıkmasalar bile yasağa katılmadıklarını belirttiler. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (International Olympic Committee, IOC) de sporcuların konaklayacağı olimpiyat köyünde IOC kurallarının geçerli olup herhangi bir dini kıyafet veya başörtüsü kısıtlamasının söz konusu olmayacağı açıklamasını yaptı. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Ofisi sözcüsü Marta Hurtado ise Anadolu Ajansı muhabirinin sorusu üzerine Fransa’nın da taraf olduğu BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne atıfta bulunarak kimsenin kadınlara ne giyip giyemeyeceğini dayatamayacağını belirtti.
  1. Fransa’da uygulanan başörtüsü yasağının boyutları hangi düzeyde?
Fransa uzun yıllardır baskıcı bir laiklik anlayışıyla dini özgürlükleri kısıtlayan uygulamalara imza atıyor. Özellikle Müslümanları hedef alan yasaklar en görünür dini sembol olan başörtüsü ve Müslüman kadınların kıyafetlerinde yoğunlaşıyor. Sekülerizm ile dini kıyafet serbestisini bağdaştıramayan ve tercihini bireysel özgürlükleri kısıtlama yönünde kullanan Fransız hükümetleri, 2004’te devlet okullarında başörtüsü ve diğer dini sembolleri, 2011’de kamusal alanlarda peçe kullanımını ve son olarak geçtiğimiz Ağustos’ta da laikliği ihlal ettiği gerekçesiyle “abaya” adı verilen Müslüman kadınların giydiği uzun kıyafetleri yasakladı. Ayrıca Fransa’da okullarda Yahudi kipası ve haç sembolü taşıyan kıyafetlerin de giyilmesi yasak. Eğitim Bakanı Gabriel Attal bu yasaklarla okullardaki tarafsızlığın sağlanacağını belirtirken Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise “laik cumhuriyete meydan okuyan bir azınlığın” bulunduğunu ifade ederek yasağı savunmuştu.[3]
  1. Fransız yargısı yasakları nasıl savunuyor, uluslararası hukuk bu konuda ne diyor?
Fransız Danıştayı (Conseil d’État) abaya yasağının din özgürlüğü ve eğitim hakkını ciddi şekilde ihlal etmediğini savunarak itirazları reddetti.[4] Danıştay daha önce de –aşırı sağcı siyasetçi Marine Le Pen tarafından “İslamcı propagandanın kıyafeti”[5] olarak nitelenen– haşema yasağını hukuka aykırı bulmamıştı. Fransa’daki sürecin seyrine bakıldığında yasağın kamu görevlilerinden kamu hizmetinden yararlanan kişilere kadar endişe verici şekilde genişlediği görülüyor. Sert laiklik yaklaşımından beslenen bu tür yasaklar yükseliş trendindeki aşırı sağ siyasetin söylemleriyle daha da yaygınlaşıyor. Tıpkı diğer Kıta Avrupası ülkelerinde olduğu gibi Fransa’da da aşırı sağ, ana akım siyaseti tesiri altına alıyor. Fransa’nın da taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ise dini simge niteliğindeki kıyafet tercihlerini koruyan bir çerçeve sunuyor. BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’ne göre kamu güvenliğini, düzenini, sağlığını, ahlakını ya da başkalarının temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmediği müddetçe kimsenin dinini veya inançlarını ortaya koyma özgürlüğü kısıtlanamaz. Sözleşmenin uygulanmasını sağlamak üzere kurulan BM İnsan Hakları Komitesi din veya inancı ortaya koyma özgürlüğü kapsamındaki ibadet serbestisinin sadece törensel eylemleri/ritüelleri değil “belirli kıyafetlerin giyilmesini veya başörtüsü takılmasını” da içerebileceğini belirtiyor.[6] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de herkesin tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğüne sahip olduğunu, bunun ancak kamu güvenliği, kamu düzeni, genel sağlık veya ahlak ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için sınırlandırılabileceğini öngörüyor. Anlaşıldığı üzere Fransız laiklik uygulamasının uluslararası insan hakları hukuku nezdinde bir karşılık bulduğunu söylemek mümkün değil.
  1. Laiklik, başörtüsü yasağına gerekçe teşkil edebilir mi?
Hem Türkiye tecrübesi hem de diğer liberal demokrasilerdeki sekülerizm pratiği başka bir laikliğin mümkün olduğunu söylüyor. Sekülerizmin adeta yeni bir din olarak kutsandığı otoriter laiklik modelinde yalnızca din ve devlet işleri ayrılmıyor aynı zamanda bireyin de hemen her kamusal mecrada hayatından dini çıkarması isteniyor. Böylece çoğulcu demokrasilerde kamu güvenliği ve başkalarının haklarını ihlal etmediği müddetçe korunması gereken dini ifade ve tercihlere devlet müdahalede bulunuyor ve “bireylerin düşünce ve davranışlarına dinsel değerlerin değil rasyonel, bilimsel, pozitivist bir zihniyetin hakim olması” amaçlanıyor.[7] Diğer bir ifadeyle burada sekülerizm, siyasal rejimi değil bireyi laikleştirmeyi hedefliyor. Oysa özgürlükçü bir perspektiften ele alındığında laiklik, kamu hukukunu dini hükümlerden arındırırken bunu sürdürebilmek ve devletin dini inançlar karşısındaki tarafsız konumunu koruyabilmek için her inanca mümkün olduğunca geniş bir serbestlik tanır. Ki ancak bu sayede laiklik, bir toplumsal gerçeklik olan din ile devlet arasında çatışma değil uyum sağlama iddiasında bulunabilir. Fransa’da din ve devletin bir uyum değil çatışma içinde hareket ettiği, bu baskıcı yaklaşımın özellikle ülkedeki Müslüman topluluk nezdinde ciddi bir sosyal huzursuzluğa sebebiyet verdiği görülüyor. Bu bağlamda Fransa’nın gerçek bir liberal demokraside olduğu gibi özgürlükçü bir laiklik anlayışına geçiş yapamaması durumunda toplumsal barışının risk altına gireceğini söyleyebiliriz.
  1. AİHM ve BM’nin başörtüsü yasağına ilişkin tutumları nelerdir?
Önde gelen iki uluslararası insan hakları koruma mekanizması olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve BM İnsan Hakları Komitesi’nin başörtüsü yasağına ilişkin farklı tutumlar geliştirdiği görülüyor. Türkiye’deki başörtüsü yasağını meşru gören AİHM, “değişik dinden öğrenciler arasında huzurlu ortak yaşamı sağlamak ve böylece kamu düzenini ve diğerlerinin haklarını korumak amacıyla başörtüsünün sınırlandırılabileceğini” kaydederek başörtüsü yasağının dini inancı açığa vurma özgürlüğünün ihlali olmadığına hükmetmiştir.[8] Mahkeme Fransa’daki başörtüsü yasağına ilişkin kararında ise başörtüsünün diğer öğrencilere karşı bir baskı ve dışlama unsuru haline gelebileceğini, bu bağlamda devlet okullarında uygulanan yasağın başkalarının vicdan özgürlüğünün ve kamu düzeninin korunmasına hizmet ettiğini belirterek devletin takdir yetkisini meşru biçimde kullandığını savunmuştur.[9] Bireysel özgürlükleri ve farklı inançların bir arada yaşayabilirliğini korumakla görevli olan AİHM bu kararlarıyla selektif bir anlayış içinde hareket ederek çoğulculuğun ancak dini kıyafet tercih edilmemesi halinde mümkün olabileceğini kabul etmiştir. Halbuki çoğulcu demokrasiye en büyük zarar onun özüne aykırı biçimde yalnızca bir yaşam tarzına müsaade ettiği varsayımından gelir. Türk Anayasa Mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere yapılması gereken, AİHM’in meşru gördüğü gibi başörtüsü serbestisinin bir baskı unsuru olacağı faraziyesinden yola çıkarak yasaklama seçeneğine başvurmak değil “hem çoğunluğun din ve vicdan özgürlüğünü yerine getirmesine engel olmayacak hem de çoğunluk karşısında azınlığın ezilmesine engel olacak ve bireylerin karşılıklı tanıma ve tahammül içerisinde yaşamasını sağlayacak tedbirleri almaktır”.[10] Nitekim BM İnsan Hakları Komitesi 2004’teki bir kararında ibadet serbestisinin kamusal alanlarda dini kıyafetlerin giyilebilmesini de kapsadığının altını çizmiştir.[11] [1] “UN Rights Agency Slams France’s Decision to Bar Its 2024 Olympic Athletes from Wearing Headscarf”, France 24, 27 Eylül 2023. [2] “France’s Headscarf Ban Casts Shadow Over Upcoming Olympic Games”, Daily Sabah, 2 Ekim 2023. [3] “Schools in France Send Dozens of Muslim Girls Home for Wearing Abayas”, Aljazeera, 5 Eylül 2023. [4] “Top French Court Upholds Ban on Muslim Abayas in Schools”, France 24, 7 Eylül 2023. [5] “French Burkini Ban Upheld as Grenoble Loses Legal Challenge”, BBC, 21 Haziran 2022. [6] Lema Uyar, Birleşmiş Milletler’de İnsan Hakları Yorumları: İnsan Hakları Komitesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi 1981-2006, (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul: 2006), s. 57. [7] Ergun Özbudun, Türkiye’nin Anayasa Krizi, (Liberte Yayınları, Ankara: 2008), s. 156, 158. [8] AİHM, Leyla Şahin/Türkiye, Başvuru Numarası: 44774/98, 10 Kasım 2005. [9] AİHM, Belgin Doğru/Fransa, Başvuru Numarası: 27058/05, 4 Aralık 2008. [10] Anayasa Mahkemesi, Başvuru Numarası: 2014/256, Karar Tarihi: 25 Haziran 2014. [11] BM İnsan Hakları Komitesi, Başvuru Numarası: 931/2000, 5 Kasım 2004.