Amerikan üniversiteleri, bilimsel baÅŸarılarıyla dünyada büyük bir sempati toplamıştır. Nobel ödülleri, Fields madalyası ve çeÅŸitli üniversite sıralamalarında da Amerikan üniversiteleri genellikle en baÅŸta yer almaktadır.
Åžanghay Jiao Tong Üniversitesi 2014 yılı dünya üniversiteleri sıralamasında da, ABD dünyanın ilk 500 üniversitesinin 146’sına tek başına ev sahipliÄŸi yapmaktadır. Bu sıralamada Çin’den 44, Almanya’dan 39, BirleÅŸik Krallık’tan 38, Fransa, Ä°talya ve Kanada’dan 21’er, Japonya ve Avusturalya’dan 19’ar, Türkiye’den ise sadece Ä°stanbul Üniversitesi vardır.
Amerikan üniversitelerinin çok baÅŸarılı bilim insanlarına neden ev sahipliÄŸi yaptığıyla ilgili çeÅŸitli açıklamalar var. Yönetim biçimi, ekonomik sebepler ve akademik iklim gibi etmenler öne çıkmaktadır. Amerikan üniversitelerinin bilim insanlarına özgür bir çalışma ortamı sunduÄŸu ve bundan dolayı baÅŸarılı oldukları yönünde yaygın bir yaklaşım söz konusudur. Dolayısıyla, kampüslerde akademik özgürlüklerin kısıtlanmasının uzun vadede Amerikan çıkarlarına zarar vereceÄŸi savunulmaktadır.
Columbia Üniversitesinin uzun yıllar provostluÄŸunu yapan Jonathan R. Cole’un 2009’da yayımladığı Åžahane Amerikan Üniversitesi: ÜstünlüÄŸe YükseliÅŸi, Vazgeçilmez Ulusal Rolü, Neden Korunması GerektiÄŸi baÅŸlıklı çalışmasında akademik özgürlüklerin kısıtlanmasının örnekleri ve olası sonuçlarına iliÅŸkin tartışmalar var. Cole’a göre, gerek McCarthy döneminde komünist gerekse de 11 Eylül saldırıları sonrasında Müslüman öÄŸrenci ve öÄŸretim üyelerine yönelik baskıcı uygulamalar, Amerikan üniversitelerinde çok olumsuz izler bırakmıştır.
Cole buna örnek olarak, çalışmasında Nobel Ödüllü Robert C. Richardson’ın bir mülakatını aktarmaktadır. Richardson, Cornell Üniversitesinde 38 kiÅŸinin biyolojik silaha da dönüÅŸtürülebilecek patojenler üzerine çalıştığını ancak 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında çıkarılan yasa ve çok katı düzenlemeler (Ör. ÇeÅŸitli ülke vatandaşı öÄŸrenci ve öÄŸretim elemanları bu tür araÅŸtırmalarda çalışamazlar.) dolayısıyla bu sayının 2’ye düÅŸtüÄŸünü anlatmaktadır. Richardson çiçek virüsü, Batı Nil virüsü, ÅŸarbon ve daha birçok belaya karşı çalışan daha az sayıda bilim insanı olduÄŸunu vurgulamaktadır.
Amerikan akademisinin çıkmazlarından biri de, Ä°srail’i eleÅŸtirenlerin yaÅŸadıkları zorluklar. Dünyaca ünlü sosyal bilimci ve Filistin halkını savunan Edward Said’in Columbia Üniversitesinden atılması için, Said’in 2003 yılındaki ölümüne dek ciddi bir kampanya yapıldı. Columbia Üniversitesi, ünlü sosyal bilimcinin akademik özgürlüÄŸünü savundu ve üniversitenin akademik camiada dünya çapındaki saygınlığı arttı. Ancak, aÅŸağıda yazacağım üzere, herkes Said kadar ÅŸanslı deÄŸil.
Chicago Üniversitesinden John J. Mearsheimer ve Harvard Üniversitesinden Stephen M. Walt da Ä°srail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası baÅŸlıklı kitaplarından dolayı saldırıların odağında oldu. Kitaba göre, Ä°srail yanlısı ve çok örgütlü bir lobi, Amerika’nın stratejik çıkarlarına aykırı düzenlemeleri Amerikan Kongresinden çıkarmaktadır. Ayrıca, üniversite kampüslerinde, Ä°srail politikalarına karşı çıkan akademisyenleri fiÅŸleme ve karalamaya yönelik kampanyalar düzenlenmektedir.
Amerikan kampüslerinde akademik özgürlüÄŸün kısıtlandığı son örnek, Steven G. Salaita’nın başına gelenlerdir. Salaita, Illinois Üniversitesinden 3 Ekim 2013 tarihinde iÅŸ teklifi almış ve bundan dolayı Virginia Tech’teki iÅŸinden istifa etmiÅŸtir. Illinois’de iÅŸe baÅŸlamaya hazırlanırken, Gazze Saldırıları dolayısıyla Ä°srail’i eleÅŸtiren tweet’ler atınca, 1 AÄŸustos 2014 günü iÅŸ teklifinin iptal edildiÄŸi üniversite tarafından Salaita’ya bildirilmiÅŸtir.
Olay, Amerika’da çeÅŸitli görüÅŸten çok sayıda akademisyeni rahatsız etmiÅŸtir. AAUP yani Amerikan Üniversite Profesörleri BirliÄŸinin yayını olan Academe Blog’da da Salaita’nın iÅŸinden edilmesinin akademik özgürlüÄŸü ihlal olduÄŸuna iliÅŸkin yazılar çıkmıştır.
Özetle, dünyanın en iyi üniversitelerine ev sahipliÄŸi yapan Amerika’da da konu Ä°srail olunca akademik özgürlük pekâlâ ihlal edilebiliyor.
[Star, 26 AÄŸustos 2014]