SETA > Yorum |
Ekonomide Çıta Yükseliyor

Ekonomide Çıta Yükseliyor

AB ülkeleri resesyondan kurtulmak, ekonomik canlılığı artırmak ve büyüyebilmek için çözümler ararken, Türkiye büyüme oranını yeterli görmeyerek gelişimini ve ilerlemesini sürdürmek için tedbirler almaktadır.

CHP’nin ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı Selin Sayek Böke’nin Türkiye ekonomisi hakkında Hürriyet gazetesine verdiği röportajda değindiği bazı hususlara açıklık getirmekte fayda var.

Aslında, ekonomideki göstergeleri incelediğimizde, Selin Sayek Böke’nin çizdiği resimden çok farklı bir tabloyla karşılaşıyoruz.

Bunu görebilmek için, birkaç makroekonomik göstergeye bakmak yeterli olacaktır.

Türkiye ekonomisi 2002-2006 döneminde yaklaşık yüzde 7 büyürken, 2007-2014 döneminde ise yüzde 3,5 üzerinde bir büyüme gerçekleştirdi. 2007-2014 yıllarını kapsayan dönemde, birçok gelişmiş ülke ekonomilerinin küresel ekonomik krizden derinden etkilendiği, Yunanistan, İspanya gibi ülkelerin iflasın eşiğine geldiği ve aradan geçen zamana rağmen ekonomik durgunluktan çıkamadığı küresel bir kriz yaşandı.

Dolayısıyla iki dönemin büyüme ortalamasını karşılaştırırken, krizin etkilerini dışarıda bırakmak gerçekçi bir yaklaşım değil.

Diğer yandan, Avrupa Birliği ülkelerinde, ABD’de ve diğer gelişmiş ülke ekonomilerinin kriz döneminde ve sonrasındaki göstergeleriyle Türkiye ekonomisinin sahip olduğu göstergeler kıyaslanırsa, Türkiye ekonomisinin gösterdiği başarı çok açık bir şekilde görülecektir.

Halen ekonomik durgunluğun hâkim olduğu AB Bölgesi’nin 2013 yılında gerçekleşen ekonomik büyüme rakamı -0,4’tür. Küresel büyüme oranının yüzde 3,3 olduğu, gelişmiş ekonomilerin ise yüzde 1,4 oranında büyüdüğü böyle bir ortamda, Türkiye 2013 yılında yüzde 4 büyümüştür.

Her yıl yaklaşık 800 bin kişinin istihdama katılması sağlanmış, ayrıca artan yatırımlarla yeni istihdam alanları oluşturulmuştur. Türkiye’nin dev projeleri olarak kabul edilen yatırımların hayata geçirilmesi hem üretim artışını hem de istihdam artışını destekleyecektir.

Diğer yandan ekonomideki olumlu seyir sosyal harcamalara da yansımıştır. Birçok gelişmiş ülke, ekonomilerindeki durgunluktan dolayı sosyal harcamalarda önemli derecede kesintiye giderken, Türkiye’de sosyal harcamaların GSYH içindeki oranı yaklaşık yüzde 2’ye yükselmiştir.

YABANCI YATIRIM ARTIŞI, ÖNGÖRÜLEBİLİRLİĞİN KANITI

Türkiye’nin ekonomi tarihinde 2002 yılı öncesi alışılmış bir durum olan, kötü ekonomi yönetiminin siyasi istikrarsızlıkla beraber krizle sonuçlanması ve yurt dışından bir reçete sunularak bedelini alt-orta gelir kesimin ödemesi algısı, 2002’den sonra ciddi anlamda değişti.

2002 sonrasında, ilk kez 2006 yılında hazırlana Orta Vadeli Program (OVP) sayesinde, Türkiye ekonomisi için 3 yıllık bir yol haritası planlanmaya başlandı.

Bu tarihten sonra her yıl hazırlanan OVP, ekonomi için bir program sunarken olağanüstü durumlarda hazırlanan reçetelerin yerini, her yılın değişimine bağlı olarak revize edilen olağan bir program aldı. Ayrıca, Kalkınma Planları’yla uyumlu OVP’ler, Türkiye ekonomisinin öngörülebilirliğine de büyük katkı sağlamaktadır.

Kurallı ve gerçekçi bir anlayışın hâkim olduğu OVP’ler sayesinde, Türkiye’nin sermaye ihtiyacını karşılayan yabancı yatırımlarda da önemli bir artış gerçekleşti. 1980-2002 yılları arasında yaklaşık 17 milyar dolar olan doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yalnızca 2006 yılında yaklaşık 21 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2002-2014 döneminde ise toplam 140 milyar dolardan fazla doğrudan yabancı yatırım ülkeye gelmiştir.

Oluşan ekonomik istikrar ve güven ortamı sayesinde, 2002’den sonra Türkiye’nin gösterdiği performansı görmezden gelen kredi derecelendirme kuruluşları, bu kez ekonomik göstergelere kayıtsız kalamayarak, 1992 yılından sonra ilk kez 2012 yılında Türkiye’yi yatırım yapılabilir seviyede notlandırmıştır.

YAPISAL REFORMLAR EKONOMİK İSTİKRARI PERÇİNLEYECEKTİR

Türkiye ekonomisinin farklılaştığı ve ayrıştığı noktayı görmek için diğer ülke ekonomileriyle karşılaştırmak yeterli olacaktır. AB ülkeleri resesyondan kurtulmak, ekonomik canlılığı artırmak ve büyüyebilmek için çözümler ararken, Türkiye büyüme oranını yeterli görmeyerek gelişimini ve ilerlemesini sürdürmek için tedbirler almaktadır.

Diğer taraftan, hem altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek hem de ekonominin üretim kapasitesini artırmak için yapısal sorunlar tespit edilmiştir ve çözüm için yapısal dönüşüm programları açıklanmaktadır. Bu dönüşüm programları eylem planlarıyla somut hale getirilerek yatırımcılar için yol gösterici olmaktadır.

Bunun yanısıra, büyük enerji projeleri, eğitim, savunma alanındaki yatırımlar, Türkiye’nin çehresini değiştirecek dev projeler olarak kabul edilen köprü ve havalimanı inşaatları ve uluslararası finansın merkezi olmaya aday İstanbul Finans merkezi çalışmaları devam ederken, Türkiye ekonomisi için daha uzun vadeli yatırımların gerçekleşeceği ortam ve iklim oluşturulmaktadır.

[Yenişafak, 27 Kasım 2014]