Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'ndan günümüze dünyanın belki de en dramatik mülteci hareketi ile karşı karşıya geldi. Yüz binlerce insanın ölümü ve milyonlarca insanın da evlerini terk etmesine sebep olan Suriye savaşının ürettiği insani kriz ise artık yönetilmesi kolay olmayan boyutlara ulaştı. Batılı ülkeler dikenli tel örgülerle sorumluluktan kaçmaya devam ederken Türkiye bulunduğu zor koşullara rağmen 4 milyona yakın Suriyeli göçmene ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Bu süreçte Türkiye'nin sergilediği insani kriz yönetimi uluslararası topluma ve göçmen konusunda tecrübeli ülkelere dahi öğretici tecrübeler sunsa da süreç içerisinde ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle bazı tedbirlerin alınma ihtiyacı doğmaktadır.
Suriye savaşının öngörülmeyen şekilde uzaması Suriyelilerin bazı il ve ilçelere yoğunlaşması ve kontrolsüz bir şekilde dağılması başta İstanbul olmak üzere şehirlerdeki toplumsal dengeleri sarsmaya başladı. Bu yeni dinamikler hem Suriyelilerin hem de yerel halkın güvenliğini tehdit edebilecek bazı riskler doğurmaya başladı. Bu çerçevede İstanbul Valiliği "düzensiz göçle mücadele" başlığı altında bazı tedbirler alınacağını açıkladı. Buna göre İstanbul ilinde kaydı olmayan Suriyelilerin kayıtlı bulundukları illere geri dönmeleri için 20 Ağustos 2019'a kadar süre verilerek mezkur süre zarfında geri dönmediği tespit edilenlerin kayıtlı oldukları illere sevk edilecekleri ifade edildi. Alınan kararla halihazırda yoğun bir nüfusu olan İstanbul'un yükünün hafifletilmesi, Suriyelilerin mobilizasyonunun daha sıkı denetim altına alınması ve böylelikle mülteci krizinin daha kolay yönetilebilir bir seviyeye çekilmesi hedeflendi.
Aynı zamanda Suriyeli mülteci nüfusun kısmi bir reorganizasyonu anlamına gelen bu uygulamanın avantajları olduğu gibi bazı riskleri de mevcuttur. Bu nedenle türlü mağduriyetler yaşamış insanların mağduriyetlerini artıracak, suistimale ve başka huzursuzluklara yol açacak vakaların yaşanmaması için bu sürecin titizlik, yüksek bir güvenlik ve en önemlisi de insan onuruna yakışır şekilde yürütülmesi elzemdir. Bilhassa aile birliğini zedeleyecek, çocukların eğitimini aksatacak, insanların geçimini zora düşürecek uygulamalara fırsat verilmemeli ve bunun için gereken önemler alınmalıdır. Verilen sürenin azlığı bu sürecin yönetimini zorlaştırabilir. Bununla birlikte işini kuran ya da bir iş bulup çalışan Suriyelilerin kısa bir süre içerisinde düzenlerini bozması başka sorunlara yol açabilir. Suriyelilerin kayıtlı oldukları illere geri dönüşlerin başlaması durumunda zaten bu konuda ağır bir sorumluluk üstlenmiş olan Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay ve Kilis gibi illerin yükünün artmaması için tedbirler de alınmalıdır. Kayıtlı oldukları il veya ilçelerde yoğunluk varsa gerekirse yeniden yer değiştirme imkanları sağlanarak Suriyelilerin yoğunluğu az olan il ve ilçelere yerleşmesi sağlanabilir. Bu şekilde planlı ve dengeli bir yerleştirme politikasıyla il ve ilçelerdeki toplumsal dengeler de korunacaktır.
Kitap: Geleceğin İnşası | Türkiye’deki Suriyeli Çocukların Eğitimi https://t.co/G8Yh7ln52o | @muberragormez pic.twitter.com/FZWGpERs5c
— SETA (@setavakfi) 18 Temmuz 2019
Bu süreçte sivil toplumun desteğinin alınması da çok önemlidir. STK'ların bu sürece dahil edilmesi hem toplumsal gerilimin azalmasına hem de Suriyelilerin bu yeni stratejiye uyumlarına katkı sağlayacaktır.
Sosyoekonomik dengeleri olumsuz etkileyen düzensiz göç hareketine yönelik oluşan tepkileri azaltmak için medyaya da büyük sorumluluklar düşmektedir. Mültecilerle ilgili toplumsal infiale neden olan söylenti ve yalan haberlere karşı medyanın göstereceği hassasiyet de çok önemlidir.
Düzensiz göçle mücadele sürecinin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi hem ülke içindeki toplumsal huzurun hem de dünyanın vicdan yükünü tek başına çeken ülkemizin uluslararası alandaki pozitif imajının korunması açısından çok önemlidir. Bu konuda fikri ve ideolojisi ne olursa olsun tüm taraflar sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir.
[Sabah, 27 Temmuz 2019].