Türkiye'nin Cerablus'ta başlattığı Fırat Kalkanı Operasyonu sonrasında Suriye'de gündem hareketlenmeye başladı. Uzun süredir Türkiye'nin Rusya ile uzlaşmaya varmasının yeni sonuçlar doğurabileceği düşünülüyordu. Çünkü ABD müttefiki Türkiye'ye karşı sorumluluklarını yerine getirmektense, PYD gibi terör örgütleriyle iş tutuyordu. Türkiye'nin başından bu yana Suriye'de tek başına hareket etme konusunda ihtiyatlı davrandığı verisinden hareket eden ABD Türkiye'nin Fırat Kalkanı gibi bir operasyona kalkışmasını beklemiyordu. PYD'yi Türkiye'ye karşı bir kaldıraç olarak kullanmaya devam etti. Bu kaldıraç sayesinde Türkiye daha uyumlu bir noktaya çekilecekti. Fakat görünen o ki ABD kaldıracı fazla zorladı. Kaldıramayacağı bir yük yükledi ve sonunda kaldıracı kırdı.
Türkiye de Rusya ile bir uzlaşmaya vararak kendisine yeni bir alan açtı. Hâlbuki ABD Türkiye'yi bu kadar zorlamasaydı bu ölçüde kaybetmeyebilirdi. Şimdi Türkiye Rusya ile yakınlaştı. ABD boşluğa düştü. Bu nedenle Türkiye, ABD'ye daha az ihtiyaç duyar hale geldi. Aynı zamanda ABD'den daha az endişe duyuyor. Yani aslında Türkiye artık ABD'yi daha az umursuyor çünkü ABD'nin Türkiye'ye yapabileceği kötülük kalmadı. Hâlbuki mantıken ABD'nin Türkiye'yi kendisine bu kadar yabancılaştırması çıkarına değildi. Geldiğimiz noktada ABD Türkiye'yi kaybederken, Türkiye kendisine sürekli sorun çıkaran bir müttefikiyle arasına mesafe koymuş oldu.
Bu nedenle önümüzdeki dönemde Türkiye'nin ABD'den daha bağımsız hareket etmesi kimseyi şaşırtmasın. Kim ne derse desin, Amerikalılar nasıl eğip bükerse büksün, Fırat Kalkanı Operasyonu ABD'ye rağmen yapılmıştır. Yapıldığında da ABD'nin bunu kabul etmek zorunda kalacağı ortaya çıkmıştır. Hatırlanacağı gibi operasyon başladığında ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye'ye geliyordu ve Ankara'ya indiğinde Türk tankları çoktan sınırı geçmişti. Daha sonra Amerikan hava güçlerinin de operasyona katkı sunduğunu ifade ederek durumu kurtarmaya çalıştı. O zamana kadar Amerikalılar Türkiye'nin ihtiyatı elden bırakmamış olmasını verili bir durum olarak gördüler. Bu nedenle Türkiye'nin bu operasyonu yapmasını beklemiyorlardı. Aslında Türkiye bu operasyona giriştiğinde ne yapacaklarına dair bir planları da yoktu. Diğer taraftan Türkiye hayati çıkarları söz konusu olduğundan artık durum ne olursa olsun kendisini bu operasyonu yapmak zorunda hissetti.
ABD'nin buna karşı bir planı olmadığı ortaya çıktı. Öbür taraftan ABD Türkiye'nin bunu gördüğünü ve daha da ilerleyebileceğini de anladı. Zaten Cerablus operasyonunun ilk gününden beri bu savunma hattının yeterli olmadığı ve hattın genişletilmesi ve de derinleştirilmesi gerektiğine dair söylemler dolaşıma girdi. İşte ABD tarafını en fazla tedirgin eden tam da bu oldu. Eskiden Türkiye'yi DAEŞ veya Suriye savaşının diğer katılımcılarına karşı kurban ve kalkan etmek isteyen ve bu nedenle Türkiye'yi Suriye'ye kendi kontrolünde sokmak isteyen ABD yeni durumdan rahatsız.
Türkiye şimdi Suriye'ye girdi ama ABD'nin istediği gibi değil. ABD Türkiye'nin kendi kontrolünde Suriye'ye girmesini ve kendi hedefleri için savaşmasını istiyordu. Oysaki Türkiye bugün ABD'ye rağmen hareket ettiğini göstererek kendi hedeflerini önceleyeceğini göstermiş oldu. Suriye'de savaşa müdahil olmanın meşrulaştırıcısı olan DAEŞ Türkiye'nin de hedefi olacaktır. Zira DAEŞ Suriye ve Irak dışında en büyük zararı Türkiye'ye veriyor. Bu nedenle DAEŞ'in Türkiye'nin hedefinde olması şaşırtıcı değil. Fakat Türkiye'nin hedefi DAEŞ'le sınırlı değil. Tüm terör örgütleri Türkiye'nin hedefinde olacak. Hatta bunlar arasında illa bir öncelik sıralaması yapılacak olursa en azından Cerablus temizlendikten sonra PYD'nin Türkiye için daha öncelikli bir terör tehdidi oluşturacağını düşünmek çok da zor değil.
ABD'DEKİ SEÇİMLER SURİYE’Yİ NASIL ETKİLEYECEK?
Öbür taraftan ABD uzun süredir PYD'ye yatırım yaptığından ötürü bu yatırımlarından vazgeçmek istemeyecektir. Aynı zamanda ülke koşar adım seçimlere gidiyor. Kasım'da gerçekleşecek seçim sonrası Obama yönetimi bırakacak ve yerine yeni bir hükümet gelecek. Hangi Amerikan hükümeti gelirse gelsin tavrı Obama'dan farklı olacaktır. Henüz ne yönde evrileceğini tam olarak bilemiyoruz ama hem Clinton hem de Trump'ın, aksini söylemelerine rağmen, olaylara daha fazla müdahil olacağını tahmin edebiliriz. Fakat bu hükümetin göreve başlaması ve Suriye'ye dair planlamasını ortaya koyması en az altı ayı bulacaktır.
Bu boşluk Türkiye için yeterli bir süredir. Bu süreyi Türkiye mevzi kazanmak için kullanabilir. Suriye'nin kuzeyindeki tüm terör örgütlerine yönelik operasyonlarına hız verebilir. Bugün gündemde el-Bab operasyonu var. Türkiye sınırından Halep'e kadar olan derinliğin kapatılması PYD'nin bir koridor oluşturmasını engelleyecektir. El Bab bu anlamda kilit bir önem kazandı.
Amerikalılar ise Türkiye'yi el-Bab'dan uzaklaştırmanın yollarını arıyor. G20 Zirvesi'nde gündeme gelen Rakka ve Musul'da DAEŞ'e ortak operasyon yapma fikri tam da böylesi bir aldatmaca niyetini taşımaktadır. Ne ABD'nin buralara bir operasyon yapacak hali ne de Türkiye'nin şimdilik buralara müdahil olmaya niyeti var. ABD beş yıllık Suriye Savaşı sırasında yaptığı gibi içi boş operasyon teklifleriyle zaman kazanmaya çalışıyor. Türkiye'yi el-Bab yerine Amerikan hedeflerine yönlendirmeye çalışıyor. Türkiye için Musul belki orta vadede bir hedef olabilir ama Rakka şimdilik uzun vadede bile Türkiye'nin hedefinde değildir. Türkiye'nin hedefinde olan yerler bellidir. O da Suriye'nin kuzeyindedir. Bugün için hedef el-Bab ve Cerablus gibi kilit bölgeler olarak gösterilmesine rağmen aslında hedef bu şehirler değil bu şehirlerdeki terör örgütleridir. Afrin'de, Azaz'da, Jerablus'ta, Menbic'te, Aynü'l-Arab'da, Tel Abyad'da, Haseki'de ve diğerlerinde. Terör örgütleri her nerede ise Türkiye oralarda operasyon yapabilir.
Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan bu anlamda ilk sırada El-Bab'ı zikretti. El-Bab sonrası Türkiye'nin desteklediği gruplar Menbic'e doğru da gidebilir. Hatta artık Fırat'ın doğusuna da operasyonlar planlanmalıdır. Buralardan destek alan PKK Türkiye'de eylemlerine devam ediyor. Türkiye'nin sıcak takip çerçevesinde Fırat'ın doğusuna da operasyon yapmasını engelleyecek bir durum söz konusu değildir. Bunu Türkiye'nin acilen gerçekleştirmesi ve bu oldubittileri kabul etmediğini bir şekilde göstermesi gerekmektedir. Suriye'nin toprak bütünlüğünü de tehdit eden PYD yapılanması Fırat'ın batısında da doğusunda da hedeftir.
[Sabah Perspektif, 24 Eylül 2016].