Türkiye siyasetinde, 30 yıldır başkanlık sistemi yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Ancak, başkanlık sistemi genellikle siyaseten çevreyi temsil eden aktörler tarafından savunulduğu için, stratejik elit gruplarında bu sisteme yönelik ideolojik bir ön yargı oluşmuştur. Öyle ki birçoğu siyaset bilimci olmak üzere, bu gruplar başkanlık sistemi ile otoriterliği aynı cümle içinde kullanmaya koşullanmışlardır. Yine bu kişiler, Latin Amerika başkanlık rejimlerinin erken dönem geçiş sancılarını başkanlık sisteminin "tehlikeli" olduğuna yeterli delil olarak sunarken; parlamentarizmin post-kolonyal Asya ve Afrika'daki başarısız örneklerini görmezden gelmektedirler.
Bugüne kadar, başkanlık sistemini ön plana çıkaranlar, ihtiyaca binaen bir çıkış ve çözüm yolu olarak savunmaktadırlar. Çünkü parlamenter siyasal kültür, uzun bir geçmişe sahip olmasına rağmen siyasal istikrarsızlığı ve yönetim krizini sürekli hale getirmiş, demokratik pekişmeyi kurumsallaştıramamıştır.
Başkanlık sisteminin Türkiye için "tehlikeli" olduğunu savunan çevrelerin öne sürdüğü tüm argümanlar aslında mevcut parlamenter siyasal kültürün içerisinde oluşmuş ve yerleşmiş unsurlardır.
a) Türkiye'de demokratik pekişme sağlanamadıysa bunun en önemli nedeni parlamenter sistem içinde siyasal parçalanmışlığın zayıf hükümet yapılarını sürekli kılmasıdır.
b) Temsilde adalet sorunlarının barajlı seçim sistemi üzerinden devam etmesi, yine parlamenter sistemde çok defa seçim kanunu değiştirilmesine rağmen demokratik bir seçim sisteminin bu siyasal kültürde inşa edilememesindendir.
c) Güçlü liderlik dönemleri hariç, siyaset kurumu etkili bir şekilde işlevini siyaset dışı aktörlerin müdahalesinden dolayı yerine getiremiyorsa, bu Türk tipi parlamentarizmin vesayetçi yapıları mümkün kılmasından dolayıdır.
d) Yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına yönelik tartışmalar hiç eksilmediyse, bu Türkiye'de hukuk sisteminin tarihsel kodlar içinde ideolojik kalıplara ve alışkanlıklara sahip olmasıyla ilgilidir. Bu ise doğrudan parlamenter sistemin Türkiye siyasal kültüründe denetim ve denge mekanizmasını kuramamasının bir sonucudur.
e) Başkanlık sistemine karşı çıkanlar, siyasal kutuplaşmaya, siyasetin ve yönetimin şahsileşme ihtimaline işaret ediyorlarsa, bunu zaten mevcut parlamenter sistem içinde her gün tekrarlamaktadırlar.
Öyleyse başkanlık sistemi tartışmalarını yürütürken, siyasal kültürün demokratik ve istikrarlı bir yapıyı ortaya çıkarabilecek yönüne yoğunlaşmalıyız.
[Sabah Perspektif, 23 Ocak 2016]