SETA > Siyaset Haritası |
Avrupa İle Yeni Dönem

Avrupa İle “Yeni Dönem”

Bu yeni dönemde Türkiye, Avrupa ülkeleriyle ekonomi ve güvenlik odaklı iş birliğine yöneliyor ve bu alanlarda kendisiyle iş birliği yapmak isteyen bütün AB ülkeleriyle yakın bir ilişki kurmak istediğini gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransa ziyareti ve bu ziyaret öncesinde Fransız medyasına yaptığı açıklamalar Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir döneme girildiği yorumlarının yapılmasını beraberinde getirdi.

Peki, bu yeni dönemin temel özellikleri neler olacak ve Türkiye bu dönemde Avrupa ile ilişkilerinde neyi amaçlıyor?
Her şeyden önce Ankara, dış politikasındaki hareket alanını genişletmeyi amaçlıyor. Zira bu hareket alanının genişliği Türkiye’ye daha bağımsız ve kendi çıkarlarına odaklanmasını sağlayan bir yol izleme imkânı tanıyor. Yoğun ilişkilere sahip olduğu bir ülke ile ciddi bir çıkar çatışması yaşadığında, kendi çıkarlarına uygun hareket etmeyi tercih etmesi nedeniyle bu ülkeden kendisine gelebilecek zararları azaltmak için başka ülkelerle alternatif ilişkiler geliştiriyor.
Türkiye’nin son yıllarda Batı ile yaşadığı sorunlar herkesin malumu.
ABD’de Türkiye’deki iktidarı yıkmaya odaklanmış bir lobi ile Avrupa’da Almanya ve onun arka bahçesi olarak görülebilecek olan Avusturya ve Hollanda gibi ülkelerde odaklanmış Türkiye karşıtı lobilerin faaliyetleri yüzünden ilişkiler ciddi bir kriz döneminden geçiyor.
Batı ile yaşadığı bu sorunlar nedeniyle Ankara, Rusya, İran ve Çin gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Ancak dünya siyasetinde hâlâ çok büyük bir ağırlığa sahip olan Batı’yı sadece bu ülkelerle dengelemeye çalışmanın yeterli olmayacağını ve bu tür tek taraflı bir dengeleme politikasının bu defa Rusya ve Çin gibi ülkelere bağımlılığa yol açma riskini bilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zamanda Batıyı kendi içerisinde de dengelemeye yönelik adımlar atıyor.
İşte, Fransa, İngiltere ve İtalya ile gerek ekonomik gerekse askerî alanda ilişkilerin geliştirilmesine yönelik adımları bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Bu yeni dönemde Türkiye, Avrupa ülkeleriyle ekonomi ve güvenlik odaklı iş birliğine yöneliyor ve bu alanlarda kendisiyle iş birliği yapmak isteyen bütün AB ülkeleriyle yakın bir ilişki kurmak istediğini gösteriyor. Ankara’nın bu konudaki tek rezervi ilişkilerin karşılıklı egemenliğe saygı temeli üzerinde yürümesi ve Avrupa ülkelerinden Türkiye’nin içişlerine müdahale anlamına gelecek girişimlerin son bulması.
Son dönemde iş birliğinin yoğunlaştırıldığı ülkelerin bu konuda Türkiye’nin hassasiyetlerini daha fazla ciddiye alan ülkeler olması tesadüf değil. Almanya ve Avusturya gibi ülkelerle daha çok sorun yaşanması da bu devletlerin Türkiye’nin egemenliğine saygı konusunda sorunlu bir tutum içerisinde olmalarıydı. Türkiye’nin güvenliği için ciddi tehdit oluşturan terör örgütlerine destek veren bir politika izlemeleri ve 16 Nisan Referandumunda olduğu gibi, Türkiye’nin iç siyasetine dair konularda açıkça taraf olmalarıydı. Bu ülkelerin de, söz konusu tutumlarının Türkiye’yi Avrupa’dan uzaklaştırmak suretiyle kendilerine de zarar verdiğini görüp olumsuz tavırlarını yavaş yavaş değiştirmeye başladıklarına dair ufak işaretler var, ancak Avusturya’da aşırı sağcı FPÖ’nün iktidara ortak olması ve Almanya’da hâlâ hükûmetin kurulamamış olması bu konuda fazla beklenti içerisinde olunmaması gerektiğini söylüyor.
Almanya’da yeni hükûmet konusunda belirsizliğin devam etmesinin AB’nin iki önemli liderinden biri olan Fransa’nın rolünü daha fazla öne çıkarmış görünüyor. Avrupa’da aşırı sağın yükselişine karşı bir tür ortak aday olarak bütün Avrupalılar tarafından desteklenen Emmanuel Macron, bu popülaritesini de kullanarak hem ülkesinin AB içerisindeki rolünü artırıp Almanya’nın ağırlığını dengelemek hem de Trump Amerikası’na karşı AB’yi etkili bir aktör konumuna yükseltmek istiyor.
Hem Almanya hem de ABD ile bu rekabetinde Fransa’nın ekonomik gücünü artırmak zorunda olan Macron için Türkiye mutlaka yakınlaşılması gereken bir aktör olarak görülüyor. Ayrıca Fransa’nın son dönemde en fazla terör saldırısına maruz kalan Avrupa ülkesi olduğu hatırlanırsa, Paris için Ankara ile güvenlik alanında iş birliği yapmanın da ne kadar önemli olduğu görülür. Bu çerçevede Macron, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde belki iç siyasetteki bazı kesimleri memnun etmek için insan hakları ve basın özgürlüğü gibi konulara değinecektir, ancak Türkiye’nin içişlerine müdahale eder bir görüntü vermekten kaçınacak ve ekonomik ve güvenlik iş birliği konularına odaklanacaktır.
Türkiye’nin de Fransa’dan beklentisi hem teröre karşı samimi bir iş birliği hem de ekonomik ilişkilerin geliştirilmesidir.
Kemal İnat
Avrupa ile “yeni dönem”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransa ziyareti ve bu ziyaret öncesinde Fransız medyasına yaptığı açıklamalar Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir döneme girildiği yorumlarının yapılmasını beraberinde getirdi.
Peki, bu yeni dönemin temel özellikleri neler olacak ve Türkiye bu dönemde Avrupa ile ilişkilerinde neyi amaçlıyor?
Her şeyden önce Ankara, dış politikasındaki hareket alanını genişletmeyi amaçlıyor. Zira bu hareket alanının genişliği Türkiye’ye daha bağımsız ve kendi çıkarlarına odaklanmasını sağlayan bir yol izleme imkânı tanıyor. Yoğun ilişkilere sahip olduğu bir ülke ile ciddi bir çıkar çatışması yaşadığında, kendi çıkarlarına uygun hareket etmeyi tercih etmesi nedeniyle bu ülkeden kendisine gelebilecek zararları azaltmak için başka ülkelerle alternatif ilişkiler geliştiriyor.
Türkiye’nin son yıllarda Batı ile yaşadığı sorunlar herkesin malumu.
ABD’de Türkiye’deki iktidarı yıkmaya odaklanmış bir lobi ile Avrupa’da Almanya ve onun arka bahçesi olarak görülebilecek olan Avusturya ve Hollanda gibi ülkelerde odaklanmış Türkiye karşıtı lobilerin faaliyetleri yüzünden ilişkiler ciddi bir kriz döneminden geçiyor.
Batı ile yaşadığı bu sorunlar nedeniyle Ankara, Rusya, İran ve Çin gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Ancak dünya siyasetinde hâlâ çok büyük bir ağırlığa sahip olan Batı’yı sadece bu ülkelerle dengelemeye çalışmanın yeterli olmayacağını ve bu tür tek taraflı bir dengeleme politikasının bu defa Rusya ve Çin gibi ülkelere bağımlılığa yol açma riskini bilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zamanda Batıyı kendi içerisinde de dengelemeye yönelik adımlar atıyor.
İşte, Fransa, İngiltere ve İtalya ile gerek ekonomik gerekse askerî alanda ilişkilerin geliştirilmesine yönelik adımları bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Bu yeni dönemde Türkiye, Avrupa ülkeleriyle ekonomi ve güvenlik odaklı iş birliğine yöneliyor ve bu alanlarda kendisiyle iş birliği yapmak isteyen bütün AB ülkeleriyle yakın bir ilişki kurmak istediğini gösteriyor. Ankara’nın bu konudaki tek rezervi ilişkilerin karşılıklı egemenliğe saygı temeli üzerinde yürümesi ve Avrupa ülkelerinden Türkiye’nin içişlerine müdahale anlamına gelecek girişimlerin son bulması.
Son dönemde iş birliğinin yoğunlaştırıldığı ülkelerin bu konuda Türkiye’nin hassasiyetlerini daha fazla ciddiye alan ülkeler olması tesadüf değil. Almanya ve Avusturya gibi ülkelerle daha çok sorun yaşanması da bu devletlerin Türkiye’nin egemenliğine saygı konusunda sorunlu bir tutum içerisinde olmalarıydı. Türkiye’nin güvenliği için ciddi tehdit oluşturan terör örgütlerine destek veren bir politika izlemeleri ve 16 Nisan Referandumunda olduğu gibi, Türkiye’nin iç siyasetine dair konularda açıkça taraf olmalarıydı. Bu ülkelerin de, söz konusu tutumlarının Türkiye’yi Avrupa’dan uzaklaştırmak suretiyle kendilerine de zarar verdiğini görüp olumsuz tavırlarını yavaş yavaş değiştirmeye başladıklarına dair ufak işaretler var, ancak Avusturya’da aşırı sağcı FPÖ’nün iktidara ortak olması ve Almanya’da hâlâ hükûmetin kurulamamış olması bu konuda fazla beklenti içerisinde olunmaması gerektiğini söylüyor.
Almanya’da yeni hükûmet konusunda belirsizliğin devam etmesinin AB’nin iki önemli liderinden biri olan Fransa’nın rolünü daha fazla öne çıkarmış görünüyor. Avrupa’da aşırı sağın yükselişine karşı bir tür ortak aday olarak bütün Avrupalılar tarafından desteklenen Emmanuel Macron, bu popülaritesini de kullanarak hem ülkesinin AB içerisindeki rolünü artırıp Almanya’nın ağırlığını dengelemek hem de Trump Amerikası’na karşı AB’yi etkili bir aktör konumuna yükseltmek istiyor.
Hem Almanya hem de ABD ile bu rekabetinde Fransa’nın ekonomik gücünü artırmak zorunda olan Macron için Türkiye mutlaka yakınlaşılması gereken bir aktör olarak görülüyor. Ayrıca Fransa’nın son dönemde en fazla terör saldırısına maruz kalan Avrupa ülkesi olduğu hatırlanırsa, Paris için Ankara ile güvenlik alanında iş birliği yapmanın da ne kadar önemli olduğu görülür. Bu çerçevede Macron, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde belki iç siyasetteki bazı kesimleri memnun etmek için insan hakları ve basın özgürlüğü gibi konulara değinecektir, ancak Türkiye’nin içişlerine müdahale eder bir görüntü vermekten kaçınacak ve ekonomik ve güvenlik iş birliği konularına odaklanacaktır.
Türkiye’nin de Fransa’dan beklentisi hem teröre karşı samimi bir iş birliği hem de ekonomik ilişkilerin geliştirilmesidir.
[Türkiye 6 Ocak 2018]
.